Passolig Kart, öylesine büyük bir fırtına kopardı ki siyasi partilerin seçim bildirgelerine bile girdi. Taraftar Kartı uygulaması sürdürülmeli mi, kaldırılmalı mı? Holiganizme karşı verilen mücadele popülizme kurban mı ediliyor? Yoksa, Passolig özgürlükleri kısıtlayan anti demokratik bir uygulama mı?

Futbol, 19. yüzyılın ortalarında alt kültürün eğlencesi olarak tüm dünyaya yayılmış, 20. yüzyılın ortalarından itibaren ülkeler arasındaki farklılıkları geriye itmiş, küreselleşen dünyayı saran ortak bir heyecana dönüşerek kitleleri peşinden sürükleyen popüler bir eğlence haline gelmiştir. Futbolun insanlar için basit bir oyundan daha fazlasını ifade etmesinin en büyük nedeni, insanların kalbinde alevlendirdiği taraftarlık duygusudur.
Taraftarlık, bir takıma karşı sevgi gösterme, onu destekleme anlamına gelir. Taraftar, futbolun doğasında varolan takım ruhunun bir parçasıdır; bireysel dünyasında aradığı desteği, aidiyet ve kimlik edinme ihtiyacını tuttuğu takımda bulur. Tuttuğu takım başarılı olduğunda güven hisseder, kıvanç duyar, mutluluktan yerinde duramaz; tuttuğu takım başarısız olduğunda kişisel bir kayıp hisseder, üzülür, yıkılır. Taraftarlık öylesine görkemli ve öylesine masum bir duygudur ki karşılık beklemeden duyulan tek sevgi türüdür. Taraftar, tuttuğu takımı hiçbir karşılık beklemeden sever, ayrılmaz bir parçası olarak görür. Bu özel duygu fanatizm olarak adlandırılır. Fanatizm, futbolun yaşamasını sağlayan en besleyici kaynak olarak göze çarpar. Fanatikler, takımlarını yaşamlarının bir parçası olarak görür. Takımları varsa, onlar da vardır; takımları yoksa onlar da yoktur.

Kayserispor’un 20. dakikada 1-0 öne geçmesi sonrasında futbolcuların birbirine girmesiyle başlayan olaylar, Kayserili seyircilerin Sivaslılar’ı taş yağmuruna tutmasıyla çığrından çıktı. Sivaslılar, kendilerine atılan taşları Kayserililer’e geri atmaya başlayınca, seyirciler birbirine girdi, stadyumdaki 20.000 taraftar büyük bir felakete sürüklendi. Otuzsekizi Sivaslı olmak üzere otuzdokuz kişi öldü, bir taraftar bıçaklanarak yaşamını yitirdi, altıyüzü aşkın taraftar yaralandı. Olayın Sivas’ta duyulmasıyla kendini kaybeden Sivaslılar, Kayserililer’e ait dükkanları ve işyerlerini darmadağın ederek yağmaladılar. Ertesi gün Kayserililer, Sivaslılar’a ait işyerlerini ateşe verdiler. Olay, dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in bizzat müdahalesi sonucunda sona erdi. Kayserispor-Sivasspor maçı, spor tarihimizin en üzüntü verici olayıdır. O gün holiganizm Türk futbolunun yakasına yapıştı, bir daha da hiç bırakmadı.
29 Mayıs 1985 tarihinde Heysel’de, Liverpool ile Juventus arasında oynanan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final maçında yaşanan facia, tüm dünyada holiganizm ile ilgili farkındalık yaratması açısından son derece kritik bir olaydır. Liverpool’lu holiganların Juventus taraftarlarına saldırması nedeniyle çıkan karışıklık sonucunda otuzsekiz İtalyan, bir Belçikalı taraftar yaşamını kaybetti, altıyüz taraftar yaralandı. İngiliz takımları beş yıl, Liverpool ise altı yıl Avrupa kupalarından men cezası aldı.
Dünya, holiganizmin boyutlarını Heysel’in neden olduğu şok ile gördü. Holiganizm nedir, holiganlar kimdir, insanlar futbol uğruna neden böyle davranırlar gibi sorular çok uzun süre gündemde kaldı. Kısaca değinmek gerekirse, holiganizmin geçmişi 19. yüzyıla dayanır. 1898 yılında Daily News gazetesi, maçlarda kavga çıkaran seyircilere Londra’da yaşayan kavgacı ayyaş İrlandalı Patrick Hooligan’ın adından esinlenerek “holigan” adı verir. O günden beri futbol teröristlerine holigan denilmektedir.
Holiganlar ile ilgili birçok bilimsel inceleme yapılmış ve son derece çarpıcı sonuçlara ulaşılmıştır. Holiganlar tek tek ele alındıklarında barışsever olarak bilinmekle birlikte, kitle içerisine girdiklerinde davranışları ilkel insanlarınkine benzer. Çevrelerine uyum sağlayamazlar, yaptıklarının sonuçlarından utanmazlar ve pişmanlık duymazlar. İçinde bulundukları kitleden güç alırlar. Çok rahat yalan söylerler, kural tanımazlar, kolaylıkla kavga çıkarabilirler ve karşılarındakilerin ölümlerine yol açabilecek zararlar verirler. En dehşet verici olan nokta ise, yaptıklarının bilincindedirler.
Heysel Faciası ile uyanan çağdaş dünya holiganizme engel olmak için ciddi önlemler alma yoluna gitti. Avrupa Konseyi, 19 Ağustos 1985’te Sportif Karşılaşmalarda Özellikle Futbol Maçlarında Seyircilerin Şiddet Gösterileri ve Taşkınlıklarına Dair Avrupa Sözleşmesini imzaladı. FIFA ile ortak çalışmalar yürüten çağdaş ülkelerde seyirci şiddeti yok denecek kadar azaldı. Bugün, uygar ülkelerin stadyumlarında futbol maçları şölen ve eğlence havasında geçmekte, futbol sosyal bir etkinlik olarak görülmektedir.
Heysel Faciası sonrasında çağdaş ülkelerde görülen gelişmeler, ne yazık ki, Türkiye’de görülemedi. Hatta, 1980’li yılların ikinci yarısından sonra ciddi derecede arttı. Maçlardan önce randevulaşan holigan grupların çivili sopa, satır, döner bıçağı gibi öldürücü cisimler kullanarak birbirileriyle kavga ettikleri görülmeye başlandı. Hakem ve oyunculara bıçak, pet şişe ve madeni paralar atılması, son derece seviyesiz sözcükler içeren tezahüratlar yapılması, tribünlerdeki taraftarların birbirlerine saldırması veya yabancı cisimler atması gibi düşündürücü olaylar gittikçe sıklaştı.
Siyasi liderler sorunu gözardı etmeyi yeğledi; bazı kulüp yöneticileri holigan grupları kendileri lehine tezahürat yaptırmak için kullandı; medya holigan davranışlara gereğinden fazla yer vererek dengesi bozuk insanları farkında olmadan holiganizme özendirdi; emniyet güçleri gözaltına aldıkları holiganları serbest bırakarak caydırıcı olmayı başaramadı. 28 Nisan 2004 tarihinde ‘Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’ yürürlüğe konsa da, fark yaratacak bir kazanım sağlanamadı. Holiganizm o derece rahatsızlık verici bir boyuta ulaştı ki, bilinçli futbolseverler stadyumları terk etme yolunu seçtiler. Zira, Türk futbolunda ne tat kaldı, ne de tuz…

Kayserispor-Sivasspor maçından itibaren futbolumuzda can kaybı ve yaralanmalara neden olan birçok olay meydana gelse de holiganizm geçici önlem ve yaptırımlarla geçiştirildi, üzerine gidilmedi. Taraftar Kartı uygulaması, Türk futbol dünyasını çağdaş ve uygar bir çevreye kavuşturma sürecinin parçalarından birisi olarak göze çarpıyor. Passolig, çağdaş bir futbol ortamı oluşturma hedefine yönelik ufak ama önemli bir adımdır. Fiziksel şiddetin çözümünün ardından yeni önlemler geliştirerek sözel şiddete odaklanılmalı, stadyumlara konulacak kameralar aracılığıyla küfür ve argo ifadeler içeren tezahüratlar yapan grupların stadyumlara girişi engellenmelidir. Zira, tribünlerimizdeki ortam hala daha Türk futbolunun geleceğini tehdit eder noktadadır. Türk futbolunu geliştirmek ve başarılı günlerine geri döndürmek için terbiyeli ve uygar bir seyirci kitlesi yetiştirmek zorundayız.
Kaynak: Futbol Olgusu ve Futbolda Asayiş Yönetimi, Ferhat Demir, 2005, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü



