Basının özgür olmasında siyasiler kadar gazete patronlarının da rolü büyüktür. Yazarlarına veda ederek yarınlarını özgürleştirebileceklerini sandılar. Tecrübe ettikleri yalnızca kendi gazetelerinin sesini kendi elleriyle kısmak olmuştur.
Yazımızın yayınlamadığı yerde bizim ceketi alıp çıkmamız kadar doğal bir şey yoktur dedi, ayrıldı Yılmaz Özdil.
Bizim gibiler kovulmaya razı olmamalı, hissedince gitmeli diyerek veda etti Bekir Coşkun.
Prangalı bir gazete dedi, çekti gitti Uğur Dündar.
Kovulduk dedi Çölaşan.
Yerlerini Akif Beki, Taha Akyol ile doldurmaya gayret ettiler…
***
Basının özgür olmasında siyasiler kadar gazete patronlarının da rolü büyüktür. Yazarlarına veda ederek yarınlarını özgürleştirebileceklerini sandılar. Tecrübe ettikleri yalnızca kendi gazetelerinin sesini kendi elleriyle kısmak olmuştur.
Ahmet Hakan‘ın başına gelenler kaygı verici, utanç vericidir. Temennimiz bundan sonra işvereni dâhil herkesin ona ve özgür basına sahip çıkmasıdır.
***
Yoktu Yine
Sütten kesildiklerinde savaşın içinde buldular kendilerini. Zamansız bir kesilmeydi bu keza birileri evlerine açılan kapıya kilit vurup; yiyeceği, içeceği ve insanlığı içeri almıyordu.
*
Şehirlerine bombalar yağmur gibi yağsa da baharın geleceğini müjdeleyen bir kardelen gibi umut veriyordular büyüklerine.
Göç edelim deyince babaları, minik elleriyle sıkı sıkıya sarıldılar, insanlığın merkezine seyahat edeceklerdi. Güveniyorlardı:
Superman oralarda bir yerde uçuyor, dünyanın en güçlü devletini Nobel Barış ödüllü bir siyahi yönetiyordu.
Avrupa’nın her yeri çocuklarına oyuncak alan analar, babalarla doluydu; güveniyorlardı.
*
Umutla çıkmıştılar yola:
Bezlenmiş gibi şişkin popusu, kırmızı şortu ve fırtınada düşürmediği ayakkabılarıyla daha üçündeydi Aylan.
Beşindeki ağabeyi.
Ve beş Ekim’de kimliği belirsiz, İstanköy açıklarında bulundu henüz dördündeki yavru…
İnsanlığı arıyorlardı ama bulunamadı, yoktu yine lanet olası, yok!