Türk edebiyatının en önemli eserlerinden Reşat Nuri Güntekin’in ünlü eseri Çalıkuşu sansürlenmiş olabilir mi?
Hepimiz, hayatımızın bir noktasında Reşat Nuri Güntekin’in kaleme aldığı ”Çalıkuşu” romanını duymuşuzdur. Duymayanlar için biraz bahsetmek gerekirse: İstanbullu bir subayın kızı olan Feride, küçük yaşta anne ve babasını kaybeder. Teyzesinin korumasıyla “Nötre Dame de Sion” Fransız yatılı okulunda okur. Yaramazlıkları yüzünden arkadaşları, okulda, ona “Çalıkuşu” adını takarlar. Feride, yaz tatillerini teyzesinin köşkünde geçirir. Teyzesinin yakışıklı oğlu Kâmran ile birbirlerini severler ve nişanlanırlar. Feride, düğün günü, bir kadının getirdiği mektuptan Kamran’ın İsviçre’de iken Münevver adında hasta bir kızla ilişkisi olduğunu, ona evlenme sözü verdiğini öğrenir, her şeyi yüzüstü bırakıp kaçar. Feride, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde (Zeyniler Köyü, Bursa, Çanakkale…) öğretmenlik yapar. Oldukça idealisttir. Güzelliği başına belâ olur. Çeşitli dedikodular çıkar. Zeyniler Köyü’nde iken tanıştığı Doktor Hayrullah Bey’le Kuşadası’nda ikinci kez karşılaşır. Babacan bir adam olan Hayrullah Bey, Feride’yi kızı gibi korur; halkın dedikodusu üzerine onunla kağıt üzerinde evlenir; fakat aralarında sadece “baba – kız” ilişkisi vardır. Feride, öğretmenliğe başlayınca bir “günlük” tutmuş, başından geçen her şeyi günü gününe bir deftere yazmıştır. Hayrullah Bey bu defteri bulur, okur ve saklar. Hastalanınca, Feride’ye kendisinin ölümünden sonra ara sıra teyzesinin yanına gitmesini ve verdiği kapalı zarfı Kâmran’a teslim etmesini vasiyet eder. Hayrullah Bey’in ölümünden sora, vasiyeti yerine getirilir. Feride, zarfı Kâmuran’a verir. Zarfın içinde Hayrullah Bey’in bir mektubu ile Feri-de’nin “günlük”ü vardır. Hayrullah Bey, Kâmuran’a yazdığı mektupta Feride’yi bir daha bırakmamasını salık vermektedir. Kâmuran mektubu ve Feride’nin günlüğünü sabaha dek okur, her şeyi öğrenir. Ertesi gün gidecek olan Feride’yi bırakmaz ve evlenirler. (1)
***
Çalıkuşu sansürlendi mi?
Biz ise bahse konu romana farklı bir yerden bakmak istiyoruz: Sansür penceresinden…
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden Reşat Nuri Güntekin’in ünlü eseri Çalıkuşu’nun sansüre kurban gittiği anlaşıldı. Romandaki sansürü, edebiyat araştırmacısı ve yazar N. Ahmet Özalp ortaya çıkardı.
Özalp’in araştırmasına göre ilk baskısı Osmanlıca yapılan roman, Latin harflerine çevrilirken 60 sayfası çıkartılmış. Özalp, Çalıkuşu’nun Kurtuluş Savaşı yıllarında Vakit gazetesinde yayımlandığı, 1922’de ise roman olarak kitaplaştığını belirtti. Çalıkuşu 1928’e kadar dört baskı yaptı.
1928’de Arap harflerinden Latin harflerine geçildikten sonra roman ilk defa 1935’te basıldı. Özalp’in iddiasına göre sansür bu baskıda yapıldı. Özalp’e göre romanın yazıldığı Osmanlı döneminin tarihsel ve sosyal koşullarını olumlu gösterecek her türlü olgu kitaptan çıkarıldı. Dinî terim ve tabirlerin de ayıklandığını söyleyen Özalp, “İdeolojik bir tercihle romanın oturduğu kültürel zemin değiştirildi. Böylece seküler bir Feride ortaya çıktı” dedi.
Çalıkuşu’nda sansüre uğrayan cümleler şöyle:
- “Yahu küçük hanım, şu kızı kandırıp Müslüman edelim… Sevaplı iştir…” (1928 baskısı, sayfa 62)
- “Allah sana da, ona da Hak dininde can vermek nasip etsin.” (1928 baskısı, sayfa 66)
- “Yaz kızım, yaz… Hem dinini seversen, benden de selam yaz…” (1928 baskısı, sayfa 152.) “Hem dinini seversen” cümlesi atılmış.
- “Gelir gelmez dua edersen daha makbule geçer” (1928 baskısı) sayfa 176) ise “Zeyni Baba’yı ziyaret edersen daha makbule geçer” şeklinde değiştirilmiş.
Reşat Nuri yapmadı (?)
Ahmet Özalp’e göre yapılan sansürle Çalıkuşu tutarsız bir metne dönüşmüş. Olaylar çıkarılmış, ama romanın daha sonraki bölümlerinde çıkarılan olaylara atıflar ve göndermeler yapılmış. Özalp bu nedenlerden dolayı sansürün Reşat Nuri tarafından yapılmadığını düşünüyor. İkinci baskıda 470 sayfa olan roman, 39’uncu baskıda 408 sayfaya düşmüş.
– “Nizamettin Efendi, artık bir daha İstanbul’a dönmemiş, altı sene diyar diyar bütün Kürdistan’ı, Irak’ı, Arabistan’ı dolaşmıştı” (1928 baskısı, sayfa 13) cümlesi sonraki baskılarda, “Artık bir daha İstanbul’a dönememiş, Diyarbakır’dan Musul’a, Musul’dan Hanıkın’a, oradan Bağdat’a, Kerbela’ya geçmiş” şeklinde değiştirilmiş.
Roman kahramanlarından Matmazel Orani çarşafı övdüğü “Bu çarşafta garip hassalar var. Kadını yalnız daha güzel göstermekle kalmıyor… Ona mahzun bir ciddiyet veriyor” İfadesi de kitaptan çıkartılmış. http://www.f5haber.com/haber8/calikusu-sansur-edildi-haberi-4247022/
Çalıkuşu romanı değişikliğe uğradı mı?
Hepimizin gördüğü gibi Çalıkuşu romanı birtakım değişikliklere uğramıştır. Fakat bizim burada düşünmemiz gereken şey, sansürün yapılıp yapılmaması değil de niçin yapıldığı konusudur. Bu ”niçin” sorusunu irdelemek için de bahse konu romanın içeriğine bakmamız gerekiyor.
Çalıkuşu sadece bir aşk romanı değildir!
Çalıkuşu’nun bizim konumuzla alakalı olan kısmı, kitabın ”toplumsal” yönüdür. Türk Edebiyatı’nda ‘gerçekçi’ romana yönelimin ilk örneklerinden biri olan Çalıkuşu, arka fonda dekor olarak bizlere ”Anadolu”yu sunmuştır. Anadolu’da yaşayan insanların dünyaya bakışları ve onların çektiği sıkıntılar, yazarın en önemli dertlerinden belki de en önemlisidir. Cumhuriyet’in kuruluş sancılarının yaşandığı bir dönemi ustalıkla anlatan Reşat Nuri, köylerde yaşanan yoksulluğu, cehaleti ve kırsalda yaşayan insanın geleceğe dair ümitsizliğini çok açık ve anlaşılır bir dille anlatmıştır. Ayrıca Osmanlı döneminin kalıplaşmış ”Bürokrasi”sinin, ‘bugün git yarın gel’ciliğinin, adam kayırmalar ve torpillerin bürüokrasinin her alanına ettiği sirayeti, apaçık bir şekilde insanların suratlarına çarpmıştır. Çalıkuşu’nu okuyan ortalama bir okuyucu, o dönemde yaşanan köy hayatını gözlerinin önünde gayet açık ve net bir şekilde canlandırabilir. Bambaşka ve de şirin bir köy tasavvur eden Feride, gittiği köydeki perişan haldeki çocukları, açlıkla boğuşan köy halkını görünce yaşadığı travmayı adeta okuyucuya da yaşatır. Hatta bir rivayete göre, Latin harflerle okuma yazma bilmeyen birçok insan, sırf bu kitabın yaşattığı gerçekliği yaşayabilmek için okur yazar olmuşlardır.
Otoriteyi ve otoritenin kemiren unsurlarını, ahlakçı bir anlayışla eleştiren Reşat Nuri’nin, kitabında yapılan sansüre, inkılabların devamı için ses çıkarmadığı da iddialar arasında. Bu fikri destekleyen unsurumuz ise yazarın, romanda meydana getirdiği geleneksel ve modernizm çatışmasıdır. Çalıkuşu romanında, Feride’nin gittiği okulda, o gelmeden önce öğretmenlik yapan Hatice Hanım öğrencileri döverek ve eski eğitim sistemi ile eğitmiş(!) Feride ise İstanbul’dan gelen inkılapçı ve yenilikçi bir kız olarak bu zihniyet ile çatışma içerisinde bulunmuştur.
Sonuç olarak; kitaptaki sansürden Reşat Nuri’nin haberinin olmadığı ve onun sindirildiği iddiası boş ve koftur, ayrıca somut bir dayanağı da yoktur. Ki 1928 ile 1956 yılları arasında Reşat Nuri’nin bu konu ile alakalı bir söyleminin olmaması da sansür iddialarının ondan habersiz yapıldığı iddialarını da çürütmektedir. Reşat Nuri tıpkı Feride gibi, yenilikçidir ve bu uğurda yapılan herşeye de göz yummaya hazır bir karakter olarak, açık bir şekilde karşımızda durmaktadır.
Kaynak:
(1) edebiyatfatihi.net