“Biz Demirellerden, Türkeşlerden milliyetçilik dersi almayız. Sevgili kardeşlerim; biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Kıbrıs’ın topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına, Afyon’un haşhaş tarlalarına yazmışız” — Bülent Ecevit
Bu sözleriyle o çocuk zihnimde derin izler bırakmıştı. Şairdi, kibardı, dürüsttü, solcuydu, milliyetçiydi, cesurdu. Belki hataları oldu ama ulusuna hiç ihanet etmedi. Kursağından tek kuruş haram lokma geçmedi.
Cumhuriyet tarihi boyunca 5 defada toplam 6,5 yıl iktidar oldu. Bir oturup kalkma arasındaki süre ortalama 1 yıl 3 ay. Bunların 3’ü koalisyon, 2’si azınlık hükümeti. Tek başına iktidarı ise hiç yok.
Konuya uzak arkadaşlar için şöyle anlatayım; koalisyon, PKK ile omuz omuza Kıbrıs’a çıkmak gibi; azınlık hükümeti ise Real Madrid ile maç yapan içine Arda katılmış Pendikspor… Hele 1977’de bir azınlık hükümeti kurdu, 1 ay sonra daha şoförünün adını öğrenemeden indi iktidardan. Tebrik telgrafı çekenlere cevap yazana kadar muhalefet lideri olmuştu. Ama gücün oyda değil, hep yürekte olduğuna inanırdı.
Video: Bülent Ecevit’in tarihi konuşması
İlk başbakanlığı 10 ay sürdü. 1974’de koalisyon lideri iken Nixon’dan izin almadan Akdeniz’i geçti. Hem de arabulucu olarak Ankara’ya gönderilen ABD temsilcisi Sisco’ya daha havadayken, “Artık çok geç Sayın Sisco, gemilerimiz hareket ettiler” diyerek…
Cümledeki kararlılığı umarım fark etmişsinizdir; “Askerlerimiz adaya çıktılar” değil, “Gemilerimiz hareket ettiler.” Çünkü zamanın Genelkurmay Başkanı Semih Sancar, “Biz bu adayı alırız Sayın Başbakan, ama yeter ki bizi yoldan geri çevirmeyin. Bir kez geri döndük, ikinci kez dönersek bu travmayı atlatamayız” demişti.
İşte ordusunun prestijine böyle değer verirdi. Arkadaş ise kumpas davalarının savcısı olması bir yana, Barzani’ye sormadan Zap Suyu’nu bile geçemiyor.
3 Haziran 1977’de bir Taksim Mitingi var ki dillere destan.
Başbakan Demirel kendisini arayıp suikast planlandığını, mitingi iptal etmesini rica ediyor. O ise halka, “Kimseye mitinge gel diyemem, ama o gün ben orada olacağım” diyor. Ve… CHP tarihinin en geniş katılımlı mitingi yapılıyor. Arkadaş ise bedava taşıdığı, çıkınını eline verdiği, cebine de 50 TL koyduğu insanlarla bile o rakamı bulamıyor. Bilgisayarda yaptığı kopyala-yapıştırlarla meydanı dolduruyor. Zaten bu teknolojiyi ver bana, Pasifik Okyanusu’nu bile sana yüzen yandaşla doldurmazsam namerdim.
Apo’ya dünyayı dar etti
Hemen arkasından 1977’de seçim olur, tak… % 42 oy. Bu oyla koltuğun yanına bile yaklaşamadı. Arkadaşlar ise aldıkları aynı oyla 13 yıldır koltuk kapmaca oynuyor. O kalkıyor, öteki oturuyor, öteki kalkıyor, beriki oturuyor.
Dördüncüsü azınlık hükümetiydi, 4 ay sürdü. Başbakan yardımcısı olduğu bir önceki hükümette kontrollü gerginlik politikası ile Suriye’den çıkarılmasına önayak olduğu Apo’ya dar etti dünyayı. Yunanistan bile 74 tecrübesini hatırlayıp korkudan ülkesine sokamadı herifi. Sonunda Afrika ormanlarından çıkarıp getirdiği haini bir adaya tıktı. Arkadaş ise adaya tıkılmış bu hainden bir lider yarattı. Hizmete hazır olan adamın hizmetçisi oldu.
Arkasından bir seçim daha anca % 22 oy ve bu kez üç ortaklı koalisyon hükümeti… İlker Başbuğ’u içeri at, oyunu ikiye katlamazsan namerdim; adam Apo’yu getirtti, kararsızlar kadar oy. Yani ahali hala düşünüyor; oyumu vereyim mi diye. Zaten hep Çin’in ipeğinden, İran’ın kedisinden, Türkiye’nin de haininden bahsederler. Hiiiç onu ABD’nin verdiğinden falan bahsetme; kim verdiyse verdi. “Madem çok biliyordun, niye 15 yıldır verdirtemedin?” derler adama.
“Fransız Devrimi hakkında ne düşünüyorsun?” desem “Paris esnafı için iyi olmadı” diyecek vasıfta insanların Ecevit’in ülkeyi krize soktuğunu söylemesi ise bana vız gelir, tırıs gider aslanım! O, Clinton’un yanında ayakta beklerken, arkadaş Obama’ya topuğunu göstermekle övünüyor ama, peşmergenin topuğu toprağına bastıktan sonra Obama’ya g*tünü gösterse kaç yazar?
Siyasi hayatı boyunca halkı ona pek fırsat tanımadıysa da tanrı ona kimseye nasip etmediği iki tarihi açıklama yapma fırsatını tanıdı.
Biri, 1974 yılının 20 Temmuz sabahında, “Biz aslında savaş için değil barış için ve yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz” dediği; diğeri ise 1999 yılının 16 Şubat sabahında, “Bu sabaha karşı 03’den itibaren bölücü terör örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan Türkiye’dedir” dediği açıklamalardır.
Gönlümde hep ayrı bir yeri olan bu büyük devlet adamının bugün ölüm yıl dönümü. Ruhu şad olsun. Onu anmak da boynumun borcu olsun.
Ha! Unutmadan… Yalnız terbiyesiz herifin tekiydi, çok sigara içerdi.