Acaba “Oldum!” dediğimiz ülkelerle aynı standartlarda mıyız? Yoksa parmak salladığımız süper güçlerin bizden onlarca gömlek üstte olduklarını bilmiyor muyuz? Manevi duygularla devlet yönetmek…
Aç gözünü! Bize bir haller oluyor!
Türkiye hepinizin de bildiği gibi son yıllarda dünyaya kendini kanıtlama derdinde. Suriye politikalarının sertliği, dünyanın süper güçlerine başkaldırılar, dünyadan bize gelen her eleştiriye parmak sallamalar… Bunlar bir çocuğun “Anne ben büyüdüm” sözlerinin bürokratik hali gibi. Kendimizi birilerine kanıtlamaya çalışıyoruz, ama kime?
Acaba “Oldum!” dediğimiz ülkelerle aynı standartlarda mıyız? Yoksa parmak salladığımız süper güçlerin bizden onlarca gömlek üstte olduklarını bilmiyor muyuz? Ya da biliyoruz da toplumda güçlü otorite algısı yaratmak için mi bu tavrımızdan vazgeçmiyoruz? Devlet büyüklerimiz birazcık olsun şapkalarını önlerine alıp kendilerini sorgulamalılar.
Manevi duygularla devlet yönetmek
Suriye politikamızda geldiğimiz nokta aşikar. Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimizin iyi gittiğini söylemek için gözlerimizin bağlı falan olması gerekiyor. Komşularımızdan kaç tanesi bize sempatiyle bakıyor onu da biliyoruz. Peki neye güvenip dünyaya parmak sallıyoruz? O salladığımız parmağın bize ağır yaptırımlarla döneceğini neden fark edemiyoruz? Biz parmak sallayacak bir altyapıya sahip miyiz, bunu neden sorgulamıyoruz? Her anlamda dışa bağımlı bir ülkeyiz, bunu neden inkar ediyoruz? Bu bağımlılığımızı neden tekrar tekrar bize hatırlatmalarına izin veriyoruz? Neden sormuyoruz, neden sorgulamıyoruz?
Sorunun kimde olduğunu bulmak da bakış açımıza kalıyor. Eğer ki “Biz güçlüyüz, biz Osmanlı torunlarıyız, biz şöyleyiz, biz böyleyiz” diye sayarsanız, evet size göre bu tavır doğru ve ütopik dünyanızda bulunduğumuz çağda halen taşla tüfekle toprak alma çabalarına girişebilirsiniz. Çünkü maalesef ki farkında değilsiniz ama küçük resme bakıyorsunuz ve ezber sözlerle, manevi duygularla devlet yönetilir sanıyorsunuz.
Meseleye ütopik değil de biraz daha gerçek dünyadan bakarsanız; kim olduğumuzu, kimlere bağımlı olduğumuzu fark ederseniz, muhtemelen devlet büyüklerimizden birazcık sükunet talep edeceksinizdir. Karar sizin… Rica ediyorum kararınızı bir an önce verin, çünkü her şey için çok geç olabilir.
Terör dalgası yükseliyor
Artık etrafımızda ufak ufak yükselen terör dalgaları büyüyüp birer çınar ağacı oldular ve her yerde karşımıza çıkıyorlar. Suruç’ta, Ankara’da ya da Paris’te hiç fark etmiyor. Bu büyüyen dalga her geçen gün daha fazla yaralayacak bizi. Bu dalgadan dolayı maalesef ki suçluluk duyuyorum. Yanı başımızda yükselen bu ateşi fark ettik ve hiç bir şey yapmadık, hatta belki de körükledik bu ateşi. Yazıklar olmalı bize!
Halen devlet büyüklerimiz çıkıp terörden dolayı yaşamını yitirenler için taziye mesajları verebiliyorlarsa bizdeki “Haysiyet” kavramı biraz olsun sorgulanmalı artık. Bu ülkenin çocuklarını öldürenlerin alkışlandığı günümüzde, bunun beni pek şaşırtmadığını da söyleyebilirim. Duygularımız mı yozlaştı, algılarımız mı değişti ne derseniz deyin. Benim diyebileceğim tek bir şey var. Her şey maalesef ki kötüye gidiyor ve aydınlık yarınlara uyanacağımız günler maalesef ki çok yakında görünmüyor.
Şimdilerin meşhur bir tabiri var, bilirsiniz; “Yeni Türkiye”. Ben pek memnun kalmadım bu yeniliklerden, nerede o eski bayramlar?