Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız [aracısız], bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, böyle duyulan bir secde ayeti için secde-i tilavet gerekmez. İmamdan başkasının sesine amin diyenin namazı bozulur. (Redd-ül-muhtar)
Ezan, kelime anlamı olarak bildirmek, duyurmak, çağrıda bulunmak, ilan etmek anlamlarında kullanılır. Ezan, İslam dininde namaz vaktinin geldiğini insanlara bildirmek için yapılan çağrıya verilen isimdir:
“Allah en büyüktür/ Şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur/ Şahitlik ederim ki Muhammed Allah’ın elçisidir/ Haydi namaza/ Haydi kurtuluşa/ Namaz uykudan hayırlıdır/ Allah en büyüktür/ Allah’tan başka ilâh yoktur.”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Güzelyurt ilçesine bağlı Lefke kasabasında avukat Feza Güzeloğlu’nun sabah ezanının rahatsızlık verdiği gerekçesiyle mahkemeye başvurması üzerine bölgede sabah ezanının hoparlörle okunması yasaklandı; fakat mahkemenin üç camiye yasak talimatı vermesi sonrasında tepkiler çoğaldı. Karara rağmen camilerde yasağa uyulmayarak hoparlörle ezan okunmaya devam edildi.
KKTC Din İşleri Başkanlığı Lefke Temsilcisi Mehmet Genç “Kararın savunulacak bir tarafı yok. Neticede ezandan bahsediyoruz. Bu vatanda binlerce şehit verilmiş, dolayısıyla bu karar eğer alınacaksa Din İşleri Başkanlığı ukdesinde olmalı. Ama Din İşleri Başkanlığı’nın bu konuda bir haberi yok. Bizi bağlayan bir karar değil” dedi.
Toplum olarak kutsalımıza dair bir eleştiriye tolerans gösteremediğimiz ortada! Ezanın nasıl okunması gerektiğine ait eksik bilgilerimiz ve göreneklerimiz bizleri bu alanda da yanılgıya düşürmektedir! Vatan uğruna verilen şehitleri, ibadet özgürlüğünü yeni bir algıya yol açmayacak şekilde konu hakkında ne bildiğimizi sorgulamamız gerekmez mi?
Hanefi mezhebinin fıkıh uzmanı İbni Abidin göre: Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız [aracısız], bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, böyle duyulan bir secde ayeti için secde-i tilavet gerekmez. İmamdan başkasının sesine amin diyenin namazı bozulur. (Redd-ül-muhtar)
Elmalılı Hamdi Yazır, Araf suresinin 204. ayetinin tefsirine işaret ederek:
Kıraat (okumak) bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan, sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hazret-i Cebrail’in işi bile aslında bir kıraat (Kur’an okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır…
Allah’ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kıraati yaratmaktır. Cansız varlıklardan çıkan seslere kıraat denilemeyeceği gibi, aks-i seda’dan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kıraat denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraatin yankılanmasından hasıl olan yankının kıraat ve tilavet hükmünde olmadığını, mesela tilavet secdesi gerekmeyeceğini beyan etmişlerdir.
Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraat denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraat dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur’an okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kıraat denilemez. Bu gibi sesler bir kıraat değil, bir kıraatin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: “Yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.” (Enam 116)
Ezan farz olan namazlar için okunur. Camide okunan ezan duyuluyorsa evlerde kılınacak namaz için ayrıca ezan okunmaz. Ezanın duyulmadığı uzak bir mesafede veya yerleşim merkezleri dışında bulunanlar da ezan okurlar. Cenaze namazı ile vitir, bayram, teravih, ve farz olmayan diğer namazlar için ezan okunmaz.
Fıkıhçılara göre ezanın çıplak ses ile okunması gerektiği söylenmesine rağmen, bu gerçeği saptırarak dine saldırı olarak görmek büyük bir aldatmacadır! Neredeyse her sokağa bir caminin düştüğü ülkemizde, hoparlör ile ezan okunmasının tek amacı inanç üzerindeki kötü niyetli baskı oluşturmaktır. KKTC’nde konuyu yargıya taşıyan avukat Feza Güzeloğlu’nun, bu yanlış tabunun yıkılmasında attığı işaret fişeği bilgiyi aydınlığa çıkaracaktır.