İki nefes arası hayat

Hayata bunca değer bırakırken insan, göçüp giderken neler kalır arkasında? Hayatı anlamlandırmak konusunda yapılan her ne varsa, ölüm gelip nefesini bulduğunda, son mu buldu? Huzura kavuşurken bedenin, ruhun huzurlu muydu? 

İki nefes arası hayat

İki nefes arası hayat

Hayatın gerçekleriyle yüzleşmek, bir daha, tekrar ve tekrar yüzleşmek insanı alıp bambaşka yerlere götürüyor. Her zaman sorguladığım bu hayatı daha da  farklı sorgulamaya başlıyorum. Olaylardan, değerlere indirgiyorum sorularımı. Kısa cümleler kurmaya başlıyorum cevaplar ararken. Yani, bir konuyla ilgili hiç bir fikrim olmadığında yaptığım gibi. Yani anlıyorum ki her sarsıntıda en baştan başlıyor insan hayatı anlamaya çalışmaya. Küçük bir çocuk kadar merakla bakıyorum şimdi etrafıma. Bildiğim ne varsa itip bir kenara, bomboş kalmış gözlerime yaşamlar sığdırıyorum. Amaçlar arıyorum her insan için. Aldığı her nefesin sebebini bilen birileri var mıdır? Merak ediyorum…

Yaşanabilecek her şeyi zamanlı ya da zamansız, önüne seriyor hayat. Yaşamın yönünü değiştirme lüksün olsa da sonuçlarını değiştirmek olanaksız. Bunu bile bile ilerliyor olmak, gerçekten sahip olduğumuz tek şeye saygı duymaktır. Yaşamla ilgilenmiyorum artık. En baştan sorgulamaya başlasam da başlangıçların değil; sonların bıraktığı, kalanların peşindeyim. Yıllarca etrafındaki her şeyden öğrenebilecekleri olduğuna inanan ben, şuan hiç bilmeyen biriyim. Ve tam da şimdi, sonsuz bir  “öğrenmek”  ihtiyacındayım.


“Daha önce defalarca yaşamış olduğun bir an, her defasında nasıl da bu kadar farklı olabilir?” diye soruyorum. Sonra hep cevapları kendim veriyorum, kendime. Her insan birbirinin aynı olamaz ki. Güldüğünde, ağladığında, sarıldığında ve en sonunda öldüğünde… Herkes farklı hisler bırakıyor ardında kalanlara. Sen bana acılar bıraktın diye kızmıyorum hiç sana. Aksine bana inanmayı istemediğim gerçeklere inanmama şansım olduğunu gösterdin.


Yok sayamayacağım birinin, yokluğunu yok sayarak yüreğimin yeniden canlanabileceğini  öğrettin.  Yanlışlara kapılmıyorum bu sefer, mutluluk rollerim sadece etrafıma. Kendi içimdeki matemi, içimden tek tek kopan anılarını tükenene kadar  yaşayacağım. İnanmıyorum; yaşayan insanlara anlatılan acıların anlaşıldığına. Acıları anlamak için, umutsuz olmalı. İnsan hala nefes alırken umutsuz olmak namümkündür. Biliyorum. Yani anlayacağın, ben hala seninle konuşuyorum.

“Tarihte bugün” başlıkları hep ilgimi çekmiştir. Hayata iz bırakan insanlar, adından yıllar sonrada bahsedebildiğimiz insanlara her zaman hayranlığım vardır. Alınan ve verilen son nefes arasındaki mesafeye sığdırabildiklerimiz yaşamımızın anlamını ifade eder. Senin ardında bıraktıklarını görmek bana umut veriyor. Yüreğimi sarıyor hakkında söylenen sözler. Benim senin için bırakabildiklerimse bu kadar. En doğru yerde, kendimi en güçlü hissettiğim anda karaladığım bu satırlar senin sonsuzluğunla burada anılsın.


Tanıdığım en disiplinli, bir o kadar da merhametli, gözü ufuktaki  bahriyeli, benim en iyi çocukluk arkadaşım. Sevgili dedeciğim, mekanın cennet olsun. Umarım huzurludur uykun…

Senden geriye ne kalır? Ölümsüzlük denilen


Gülşah Gür
Dumlupınar Üniversitesi Sigortacılık ve Risk Yönetimi bölümünden mezunum. Sosyal sorumluluk projelerinin, bir derneğin ve insanlık adına atılan en küçük adımın bile gönülden destekçisiyim. Edebiyat, müzik ve çocuk gelişimi alanları ile çok yakından ilgiliyim. Bir milletin yapacağı en büyük yatırımın sağlıklı, bilinçli, farkındalığı yüksek, iletişimi önemseyen ve her yaşta öğreneceği birçok şeyin olduğuna inanan çocuklar, nesiller yetiştirmek olduğuna inanıyorum.