7 Haziran seçimleri birilerinin inadına millet olarak sınıfta kaldığımız bir seçim oldu. Baştan beri; ‘seçmen bize mesaj verdi’ denilmişti, ama verilen mesajla alınan mesaj bir değildi…
İkindi vaktiydi. Yanık sesli bir müezzin ezanın son cümlelerini haykırıyordu insan kalabalığının üzerine. Salih mahallenin girişinde bulunan Dilsiz Bahri’nin kahve dükkanına gitti. Sabahtan akşama kadar çay ocağının arkasında gür kara bıyıkları ile sessiz sessiz durup kimseyle konuşmaya meyletmediğinden dolayı kahve müdavimleri koymuştu Bahri’ye dilsiz lakabını. Kırklı yaşlarını çoktan geçmiş ellili yaşara merhaba demenin arifesindeydi. Salih her zaman yaptığı gibi sokağı en iyi şekilde görebileceği camın kenarındaki maya oturdu. O daha masasına oturur oturmaz kaynar çayı getirip usulca önüne bıraktı Bahri. Her ne kadar kimseyle konuşmaya yanaşmasa da kahveye müdavim olan herksin ne içtiğini, nasıl içtiğini istinasız bilirdi.
Seçim öncesi koalisyon çalışmaları
Gazetelerde okuduğu seçime dair başlıkların etkisinden kurtulmayan Salih’in kafasını değişik düşünceler meşgul ediyordu. Geçen geçmiş seçmen kararını vermişti. Seçmenin başka bir karar vermesi beklenemezdi. Sana verilen süreyi gerektiği gibi değerlendiremez sana sunulan teklifleri düşüncesizce reddedip çarçur ettikten sonra seçmenin gelip seni tahta oturtmasını bekleyemezdin. Bütün siyasilerin kazananların ya da kaybedenlerin bugünden sonra yapması gereken tek şey 7 Haziran ile 1 Kasım arasında geçen sürede yaşananların derinlemesine analiz yapılmasıydı. Başka bir şey yapmaya gerek yoktu.
Baştan başlamak gerekirse CHP uzun süre kendisine getirilecek olan koalisyon teklifini bekledi. AKP ise yapması gerektiği gibi kendisine biçilmeye çalışılan muhtaçlık örtüsünü yırtarak beklemesi gerektiği kadar bekledikten sonra CHP’ye vardı ve kendisine uygun olan seçim hükümeti teklifini sundu. Yalnız CHP’nin istediği şey iktidar için ortaya sürülecek olan ortaklık teklifiydi seçim ya da başka şeyler için geçici hükümetin figüranlığı yapmak değildi. Anlaşamadılar, zaten istenilen de anlaşmak değildi. Sadece üslubu korumak, yapılması gerekenin yapıldığını bekleyenlere göstermekti. Sonrasında AKP’nin yolu MHP’ye düştü. Herkesin hayretler içerisinde izlediği bir tablo belirdi ortaya. Görüşme adeta bir komedi filmi gibi bir buçuk saat sürdü. Ve bu görüşmede yaşananlardan sonra MHP lideri Bahçeli her alanda meşhur “hayır” lafı ile hafife alınan, yadsınan bir adam haline geldi.
İzlenen bu adımlardan sonra mevcut hükümetin yapacağı tek şey kalıyordu, o da erken seçime gitmek. Zaten sesli ya da sessiz olarak ifade edilen istek de buydu, erken seçimdi. Atılan her adım aslında seçimin bir an evvel tekrarlanmasına dahildi.
Zira AKP başkaları ile iktidar koltuğunu paylaşmak istemezken başkaları da AKP ile şartsız teklifsiz bir araya gelmeyi reddediyordu. Sonrasında Kılıçdaroğlu tekliflerini hafifleterek tekrardan koalisyonun yolunu arasa da Davutoğlu evvelden beri aklında olan tek fikri yerine getirmek için çoktan kılıçları çektirmişti.
7 Haziran seçimleri birilerinin inadına millet olarak sınıfta kaldığımız bir seçim oldu. Baş olmak aslında bir olmak, tek söz olamasan bile kendi içinde çelişmeden bir şeyleri yürütebilecek güce sahip olmak demekti. Koalisyon olmaz diye bir şey yoktu, mecbur kalınca daha doğrusu önüne teklif olarak koalisyondan başka seçenek çıkmayınca kurulması gereken tek şey koalisyon olur. Ama ülkemizde mevcut olan siyasi cephelerin bir araya gelmesi hele hele koalisyon oluşturmaları ve buradan başarı elde etmeleri maalesef mümkün değil. Bu düşünceyle savaşmanın anlamı yok. Anlaşmak için taviz vermek gerekir taviz vermeden yapacağımız anlaşma, anlaşma değil boyun eğdirmek olur. Evet kıramadığınız, bükemediğiniz inada boyun eğmek demektir.
Baştan beri; ‘seçmen bize mesaj verdi’ denilmişti, ama verilen mesajla alınan mesaj bir değildi. Seçmen aslında bu tablo ile bir müddet sonra erken seçime gidileceğini çok iyi biliyordu. Ama seçmenin beklediği bundan sonra olacaklara dair partililerin söyleyecekleri ve yapacaklarıydı. Yalnız partililer seçim öncesi gibi halen cumhurbaşkanına ve etrafındakilere yüklenerek seçimlere hazırlanmaya devam etti. Yeni döneme dair ayağı yere basan işler yapıp somut temellere dayanan vaatler vermek yerine iktidar partisini eleştirerek kendilerine pay çıkarma çalışmasına devam etti. Sonuç ne oldu? Sonuç seçmenin düşüncesini kimsenin beklemediği yere doğrulttu. Salih çayının son yudumunu içtikten sonra parasını masanın üzerine bırakıp çıktı.