Yemin Ederim Milletin Vekiliyim

Leyla Zana’nın değiştirdiği yemin metni aslında HDP’nin Türkiye Partisi olma amacına uymamakta, daha çok PKK çizgisinde ve bölgesel mücadele sınırında kalmaktadır.

yemin

1980’de Anayasa’yı yapanların zihniyeti kart-kurt sesinden Kürt adını üretmekti ve aslında herkes Türk’dü. Hakimiyet vurgusu yapmak adına, farklı etnik kimlikteki insanların Türk adı altında toplandığı kabul edilerek hazırlanan bir yemin metni Anayasa’da yer aldı.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 81. Maddesine göre Milletvekilleri:”Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” yeminini etmek zorundadır.

26. dönem Milletvekili yemin törenine geçmeden önce, Kürt siyasetçilerinin 24 yıl önceki yemin törenini anımsamak gerekiyor: Takvimler 6 Kasım 1991’i gösterirken TBMM Genel Kurulu, milletvekili yemini için toplandı. SHP-DEP ittifakı sonrasında Meclis’e giren Leyla Zana ve Hatip Dicle, sonu on yıl hapisle sonuçlanacak bir eyleme imza attı. İlk gerginlik Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle’nin kürsüye çıkmasıyla yaşandı. Dicle yeminini okumadan önce “Ben ve arkadaşlarım bu metni Anayasa’nın baskısı altında okuyoruz” dedi. Daha sonra Leyla Zana, ettiği yeminin sonuna “Bu yemini Türk ve Kürt halkı adına ediyorum” ifadelerini ekledi. Genel Kurul salonu karıştı. DYP ve ANAP Milletvekilleri sıralara vurarak Kürt siyasetçileri protesto ettiler ve “Burası Türkiye” sesleri duyuldu. SHP sıralarında ise tepkisizlik vardı.
yemin
Aradan geçen zaman sonucunda herhangi bir gelişmenin Leyla Zana ve yeni dönem Milletvekilleri tarafında olmadığı görülmektedir. HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana, TBMM’de yemin ederken “Türk milleti” yerine “Türkiye milleti” deyince geçici TBMM Başkanı Deniz Baykal yemini geçersiz saydı. Zana, ayrıca yeminine başlamadan önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a dönerek Kürtçe “Onurlu ve kalıcı bir barış umuduyla” dedi.
HDP’li siyasetçilerin bu tavrı kişisel olarak algıladıkları Zana’yı sahiplenmediklerinde görülmektedir.


Diğer Milletvekili yeminlerinde Leyla Zana’nın tavrına yakın benzerlikler de yaşandı:

AKP Bursa Milletvekili Bennur Karaburun’un yeminine başlamadan önce besmele çekmesi dikkat çekti. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alkışlaması da dikkate değer bir tavır olarak algılandı.

HDP Milletvekili Mehmet Ali Aslan yemin etmeden önce kürsüden Arapça “Halkların barışı, huzuru ve kardeşliği için” dedi.


CHP’li Gamze Akkuş İlgezdi ve Hilmi Yarayıcı, sol yumruğunu havaya kaldırarak yemin etti.

AKP’li Necip Kalkan, boynunda Türk Bayrağı’yla kürsüye çıktı.

“Türk milletinin büyüklüğünü kabul etmediği” gerekçesi ile Leyla Zana ve diğer milletvekilleri siyaseti 90’lı yıllara çekmektedirler! Türk milletinin büyüklüğünü kabul edip-etmeme anlayışının dışında bir olgu gözden kaçmaktadır. On yıllardır Kürt, Türk, Laz, Çerkez kardeşliğinden bahsedilerek büyük bir ayrıştırma yaşamadı mı bu ülkenin insanları?

indigo-yemin (1)Leyla Zana’nın değiştirdiği yemin metni aslında HDP’nin Türkiye Partisi olma amacına uymamakta, daha çok PKK çizgisinde ve bölgesel mücadele sınırında kalmaktadır. Bu söylem, PKK terör örgütünün Diyarbakır Silvan’da halkı çatışmanın ortasında bırakarak yaptığı eylemin meclise taşınmasıdır. Sonuçta tüm Silvanlı nasıl terörist olarak görüldüyse, HDP’liler de PKK ile eş tutulacaktır. Devrilen çözüm masası, balta ile parçalanmaktadır ve farkına henüz varamamaktayız.

Tek bayrak, tek dil ve ifade etmekten artık kaçılmayan tek din, yıllardır demokratikleşme çabalarını inkar ederek iktidar tarafından sahiplenilmektedir. Bu sahiplenme, aykırı seslerin, muhalif hareketlerin ötekileştirilmesini ve düşmanlaştırılmasını getirecektir.

Meclis’te 550 kişiye tekrarlatılan yemin metnindeki ifadeler bu dönemde salt prosedür işlevini görmektedir. Bir nevi adet yerini bulsun! “Demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” Bu ifadelerden bazılarına baktığımızda; Cumhuriyeti reklam arası gören, Atatürkçülüğü darbe dönemi zihniyeti olarak kabullenen, laikliğin yok hükmünde olduğu bir sistemin kurulduğu, Anayasa’nın zaten değiştirileceği ve Demokratik Özerklik düşlerinin görüldüğü bir mecliste edilen yeminin geçerliliği var mıdır?


Yeni Anayasa özgürlüklerin tıkanıklığına çare olacak mıdır? Demokratik kapsamı genişleyecek mi yoksa iktidar uğruna daraltılacak mı?