Nedir insan olabilme bilinci? Irk ayrımı yapma, inançlara saygı göster, doğayı koru, hayvanları sev, sevgi ve barıştan yana ol ve bunu tanıdığın herkese, özellikle çocuklara öğret. İnsan olabilmek bu kadar kolay işte!
Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik.
Rusya‘ya kızdık Dostoyevski’yi düşman ilan ettik, hükumete kızıp Putin‘in kaplanlı, ayılı resimlerini beğendik. Gözleri çekik dedik tatarlara bile yan gözle bakar olduk. Solcuyuz dedik Hac’da, sağcıyız dedik 10 Ekim Ankara Katliamı‘nda ölenlere oh çektik. Fransa‘da onlarca insan katledildi; Cezayir’in günahlarını onlara yükledik. Buzdolabında saklanan kız çocuğu cesedinin korkunç gerçekliğinden kaçıp zaten elektrik yokmuş diyebilme cesaretini gösterdik. Hukuksuzluğa, haksızlığa karşı çıkanlara, oh olsun ama zamanında oda şunu yapmıştı diyebildik. Sahilde bulunan çocuk cesedine, ee, ailesi de kaçmasaydı savaştan yorumunu yaptık.
Alevi dedik, Sünni dedik, Türk dedik, Kürt dedik, Ermeni dedik, Yahudi dedik. Kadın dedik, Erkek dedik. Böldük, parçaladık, kategorize ettik. Sen, ben, o dedik.
O kadar insan aç iken siz hayvanları mı doyurmak için uğraşıyorsunuz dedik, hayvan severleri küçümsedik. Bir evim olsun diye yıllarımızı bankalara ipoteklerken mutlu olduk ama bir dikili ağacım olsun demedik.
Astragan mantolar giyip, kolumuza timsah derisi çantamızı takmak, ihtiyacımızdan fazla odası olan evlerde oturmak, yüzlerce ayakkabılık koleksiyonlara sahip olmak en büyük zenginlik sayıldı da ihtiyacı olan bir çocuğun eğitim masraflarını karşılamak ağır geldi.
İyilik yapanın kötülük bulacağına inandırdık kendimizi. Herkese düşmanca bakar olduk. Kalabalık yerlerden kaçın, yabancılarla konuşmayın, kimseye güvenmeyin dedik.
At izini it izine karıştırdık
Bir çocuğun ölümü bir başkasının yanlış kararları ve hırsları yüzünden oluyorsa, o çocuğun dilinin, ırkının, cinsiyetinin ne önemi olabilir ki? Bir insan haksız yere işkence görüyor ise hangi dinden, hangi düşüncede, hangi etnik kimliğe sahip olması neyi değiştirir ki?
8 Mayıs 1945’te Setif şehrinde savaştan sonra vaat edilen bağımsızlık için gösteri yapan halka makineli tüfek ile ateş açılmasını ve binlerce kişinin öldürülmesi emrini veren komutanın günahını, Fransa’da katledilen Türk kızına yüklemek ne kadar doğrudur?
Tankların arkasında sürüklenen bir insanı sadece etnik kimliğinden dolayı leş ilan edilmesi, uydurulmuş şehitlik mertebesi ile yüceltilen ölümleri alkışlamak kadar acı verici değil midir?
Sadece çocuklar istediği için alınan, hevesleri geçince sokağa atılan köpekleri, cinsel fantezilere konu olmuş ve parçalanmış kedi bedenlerini hangi insani mantıkla açıklayabilirsiniz?
Farkında mısınız? Son zamanlarda bir kavram kargaşasıdır gidiyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda kimsenin bilgisi yok. Bir şeyler eksik sanki.
Eksik olan nedir hiç düşündünüz mü?
Ortak özelliğimizi unuttuk. Eksik olan aslında resmin bütünü yani “insan” olabilme bilinci.
Nedir insan olabilme bilinci? Irk ayrımı yapma, inançlara saygı göster, doğayı koru, hayvanları sev, sevgi ve barıştan yana ol ve bunu tanıdığın herkese özellikle çocuklara öğret. İnsan olabilmek bu kadar kolay işte!
Her yıl bir ağaç dik mesela. Kendin yapamıyor musun? O zaman bunu yapan kurumlardan destek al. Evinde hayvan beslemek istemiyor musun? O zaman bir tane sokak hayvanının bakımını üstlen. Her gün doyur onu.
Her akşam düşün mesela, bugün hiç iyilik yaptım mı diye? Yaşlı teyzenin alışveriş torbasını taşımak çok mu zor gelir sana? Sokakta simit satan bir çocuğa nasılsın deyip başına okşamak ne kadar zamanını alır ya da bir kutu boya kalemi ve resim defteri almak sizin bütçenize ne kadar yük getirir? Hiç tanımadığın bir insana içten bir gülümseme ile günaydın diyerek güne başlamak nasıl bir duygudur hiç tattın mı?
Ezilen insanların, zulüm görenlerin, şiddete maruz kalanların haklarını savun. Onu yargılamadan, ötekileştirmeden, sadece insan olduğu için onun yanında ol.
Çocuğunun iyi bir insan olabilmesi için çabala!
Çocuğumun bir evi olsun diye yıllarını heba etme, onun doğru ve iyi bir insan olabilmesi için çaba sarf et. O zaten kendi evini, kendi yuvasını kuracaktır. Onun asıl öğrenmesi gereken insan olabilme bilincidir. Diğerleri zaten gelir.
Bu kavga, bu şiddet, bu ezilmişlik bitsin artık. Çocukların ölmediği, özgürce yaşadığı, bilimin, aklın, mantığın, sanatın hakim olduğu bir dünyada yaşayalım hep birlikte.
Haydi, bir kampanya başlatalım ne dersiniz? Her gün bir iyilik yapıp ben bugün bu iyiliği yaptım diyerek sosyal medya hesaplarımızda paylaşalım. Çok mu zor?
Bunlar Cizre’den kaçan halkın acılarını ne kadar hafifletecek, büyük hayallere mesleğe adım atmış idealist öğretmenlerin sorunlarını ne kadar çözecek, haksız yere yıllarca hapishanelerde kalmış gazetecilerin kaybolan yıllarını, madenlerde can vermiş insanları geri getirebilecek mi diye düşünmeyelim.
Bir yerden başlayalım. En yakınımızdan. Kendimizden, çocuğumuzdan, mahallemizin yaşlı dedesinden, sokaktaki kediden, parkımızda hala ayakta duran ağacı korumaktan.
Tutunalım hayata ve sevgiye.
Bence yapabiliriz. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Deneyelim mi? Ne dersiniz?
İlgili yazılar
Türkiye’de Kutuplaşma Politikası
İnsanlığımız Can Çekişiyor Yardım Edin!