Haber nedir? Propaganda nedir? Habercilik ile propagandaya alet olmak arasında ince bir çizgi vardır. Bu ince çizgi nereden geçer? Habercilik nerede biter? Propaganda nerede başlar? Habercilikte tarafsızlığın kriteri nedir? Bunların sınırları çok belirgin değildir. Belki sınırlar belirgindir de sorun düşüncelerimize koyduğumuz sınırlardadır… Kim bilir?
Haber nedir?
Öncelikle söze, haberin ne olduğu ile başlayalım. Haber, güncel ve ilginç bir olayın olduğunca nesnel ve gerçeğe uygun bir biçimde sunulması olarak tanımlanıyor. Haber tekniği, son derece katı kurallar içeriyor. Konunun güncel, ilginç, önemli olması bir yana, kısa ve öz olması da gerekiyor. Haber metninde her türlü değerlendirmelerden ve söz oyunlarından uzak durulması tarafsızlığın önemli bir göstergesi.
O halde taraflılık veya tarafsızlık, haberin verilip verilmemesinde değil, değerlendirme yapma aşamasında ortaya çıkıyor demektir. Haberi verip vermemek sizi bir kesimin taraftarı yapmaz. Haberi vermemeyi tercih edebilirsiniz. Sonuçta “Ben bu haberi atlamışım” der, çıkarsınız işin içinden. Ha… Sürekli atlarsanız millet ne düşünür; orasını bilmem. Ama haberi verdikten sonra yorumunuzu dikkatli yapmalı ve söz oyunlarından uzak durmalısınız. Tarafsızlığınız işte asıl bu aşamada zarar görür. Diğer bir deyişle; hiçbir yorum yapmadan, yaşanmış bir olayın sadece görüntülerini vermek tarafsızlığınızı zedelemez.
Propaganda nedir?
Şimdi de propagandanın ne olduğunu anlatalım. Propaganda ise, çok sayıda insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacını taşıyan önceden planlanmış bir mesajlar bütünüdür diye tanımlanıyor. Burada önemli olan ifade “önceden planlanmış mesajlar bütünü” ifadesidir. Mesela; teröristlerce başına silah dayanan bir savcının örgüt flamaları önünde çekilen fotoğrafının ya da görüntülerinin yayınlanması haber değildir, propagandadır. İşte ince çizgi buradadır. Yani propagandanın bir mizanseni ve kurgusu vardır. Haberde ise kurgu ve mizansen yoktur. Doğal akışında yaşanmış bir olay vardır.
İşte bu yaşanmış olayın sizin siyasi görüşünüze ve hayat tarzınıza aykırı olması onu propaganda boyutuna indirgemez. Bir şey haberse haberdir, değilse değildir. Bunu sizin ne kimliğiniz ne de siyasi görüşünüz belirler.
Haber niteliği taşıyor mu?
Mesela, Silvan’da yolda yürüyen askerlere tepki gösteren halkın görüntülerinin verilmesi bir haberdir. Örgüt propagandası değildir. Çünkü olay doğal akışında yaşanmıştır, kurgusu yoktur. Kaldı ki çevrede bir örgüt flaması ve bayrağı da yoktur. Eğer bunun yayınlanmasını propaganda olarak değerlendirirsek, aynı mantıkla, Güneydoğu’da polise taş atan çocuklara ait görüntülerin verilmesini de örgüt propagandası olarak değerlendirmek gerekir ki; bunun varacağı son noktayı artık sizin engin hayal gücünüze bırakıyorum. Bu olay, terör örgütünün işine yarar mı? Evet, yarar. Ama yayıncılıkta kriter kimin işine yaradığı değil, yayınlanan görüntülerin haber niteliği taşıyıp taşımadığıdır.
Hiç unutmam, Falkland Savaşı’ndan haberler aktaran BBC, İngiliz ordusundan bahsederken “İngilizler” terimini kullanırdı. Bu bizim gibi 3. dünya ülkelerinde garip karşılanacak bir durum belki ama İngiliz halkının bunu yadırgamaması bir yana, BBC bugün hala dünyanın en güvenilir haber kanalı olarak yayın hayatına devam ediyor. Biz de ise böyle bir kanalın başına neler gelebileceğini tahmin etmek için vasatın altında bir IQ bile yeterli.
Bakış açımız algımızı, algımız da hayatımızı etkiler. Bakış açımızın algılarımızı etkilemesine izin vermemeliyiz.
İlgili yazılar
- Şehir Efsanesi: Dördüncü Kuvvet Medya
- Nasıl Bir Haber Kuşağı?
- Özgür Medyanın Tarafsızlık Çatışması
- Medyanın Gücü Adına