Dil, bir eylemler bütünüdür. Edim bilim olarak bilinen dilbilim alanı dilsel eylemleri ya da söz eylemleri (Searle 1969) ve dilin kullanımını inceler. Bu alan ana dil kullanımı üzerine yapılan çalışmaların yanısıra yabancı dil öğrenimini ve kullanımı üzerine de çalışır.
Bu yazı ise yabancı dil öğrenimi sırasında edinilen dilsel eylemlerin kişiliğimiz üzerindeki etkisi üzerinde durmaktadır.
Zihin değişime, gelişime ve yeni durumlara uyum sağlayabilme yetilerine sahip esnek bir yapıdır. Zihnimizdeki bu esneklik sayesinde yeni bir dil öğrenirken hedef dile veya kültüre ait çeşitli dilsel eylemleri de ediniriz. Başka bir dile ait dilsel eylemler ana dilimizin bize getirdiği kültüre her zaman uyum göstermez. Örneğin; ‘teşekkür etmenin’ veya ‘özür dilemenin’ günlük hayatta çok yaygın olduğu İngiliz kültürüne yabancı biri sürekli teşekkür etmenin ya da özür dilemenin belli bir noktadan sonra samimi gelmediğini düşünürken, İngiliz kültürüne ait olan kişi ise teşekkür etmemeyi veya özür dilememeyi kaba olarak karşılayabilir. Dolayısıyla bu tür farklılıklar kültürler arası iletişimde büyük sorun yaratma potansiyeline sahiptir. Her iki taraf da kendi sahip oldukları kültürün ‘normal’ dilsel eylem kalıpları içerisinde kalarak karşı tarafı eleştirebilir.
Peki kendi kültürümüzle karşılaştırıldığında farklılıklar sergileyen bir kültürün dilini öğrendiğimizde dilsel eylemlerimiz nasıl şekilleniyor? Dilsel eylemlerimizdeki değişim kişiliğimizde de değişime yol açıyor mu?
İnsanlar yeni durumlarla karşılaştıkları zaman halihazırda sahip oldukları zihinsel şemaları kullanarak çevrelerinde olup bitene anlam verir ve o şemalara göre hareket ederler.
Bu zihinsel şemalar büyük oranda üyesi oldukları kültüre özgüdür. Blum- Kulka (1989), House (1997) ve Kasper’a (1989) göre her kültür kendine özgü iletişim stillerine sahiptir. Bu iletişim stillerini kültürlere özgü şemalar olarak da değerlendirebiliriz. Bu şemaların bir parçası olan dilsel eylemler kültürden kültüre, dolayısıyla dilden dile farklılık gösterir.
Dahası, sahip olunan bu şemalar yeni bilginin nasıl edinildiği de sistemik olarak etkiler. Yaptığı uzun vadeli çalışmasında Shively (2011) yurtdışında İspanyolca öğrenen öğrencilerin hizmet alımı (örneğin yemek siparişi) sırasında ilk önce ana dillerine ait dilsel eylemleri kullandığını ancak zaman geçtikçe hizmet talep ederken İspanyolca’ya özgü dilsel eylemleri kullandıklarını gözlemlemiştir; Başlarda isteklerini dolaylı olarak belirtirken, daha sonra bulundukları kültüre uyum sağlayarak isteklerini doğrudan belirtmeye başlamışlardır. Bu değişim zihnin esnekliği sayesinde gerçekleşebilmektedir.
Bu değişimin kişiliğimizde değişikliğe yol açıp açmadığı konusu üzerinde daha çok çalışma yapılması gerekiyor. Fakat, Martı (2006) yeni öğrenilen dilsel eylemlerin çoktan sahip olduğumuz ana dilimize ait dilsel eylemleri değiştirme potansiyeline sahip olduğunu öne sürmektedir. Martı yalnızca bir dil konuşan bir grup ile iki dil bilen bir grubun taleplerini dile getirirken ne derecede dolaylı/doğrudan olduklarını karşılaştırmıştır. İlk grup sadece Türkçe konuşan kişilerden oluşurken, ikinci grup hem Türkçe hem Almanca bilen kişilerden oluşmaktadır. Martı Türkçenin daha dogrudan, Almancanın ise daha dolaylı bir dil eylem yapısına sahip oldugunu söylemektedir. Çalışma iki dil bilen kişilerin Almanca’ya özgü dolaylı yaklaşımı belli bir ölçüde Türkçe konuşurken de kullandıklarını göstermektedir. Buradan anlayacağımız üzere, zihinsel esneklik hem ana dilin hedef dil eylemlerini etkilemesine hem de hedef dilin ana dil eylemlerini etkilemesine izin vermektedir.
Ana dil ve hedef dil arasındaki bu etkileşim Üçüncü Bölge Teorisi (Bhabba, 2004) (Third Space Theory) ile açıklanabilir. Bu teori zihin ve kültürün ilişkisine odaklanarak zihnin belli bir topluluğa ait jenerasyonlar boyunca aktarılan artefaktları nasıl bünyesine katarak geliştiğini araştırmaktadır (Hatano & Wertsch, 2001). Üçüncü bölge dilsel ve kültürel ara bölgeleri kapsamaktadır. Bu ara bölgeler yerleşmiş normlardan oluşan alanların arasında yer almaktadır. Dolaysıyla ne oraya ne buraya ait olan bölgelerdir.
Kişiliğe toplum dilbilim açısından bakacak olursak, kişiliğin iletişim sırasında konuşmacılar ve dinleyiciler tarafından söylemsel olarak oluşturulan bir yapı olarak kabul edildiğini görürüz. Diğer bir deyişle, kişilik söylemsel bir fonksiyon olarak görülmektedir (Potter, 2001; Antaki & Widdicombe, 1998). Bu yaklaşıma göre kullanmayı seçtiğimiz dilsel eylemlerimiz kişiliğimize dair ipuçları vermektedir.
Yabancı dil öğrenimi ile edinilen yeni dil eylemleri ara bölgeleri yaratır ya da genişletir. Ana dile ait eylemler hedef dil kullanımını etkileyebilir ya da hedef dile ait eylemler ana dilin kullanımını etkileyebilir. Eğer kişiliğin söylemsel bir fonksiyon sonucu doğduğunu kabul edersek bu ara bölgelerin kişiliğe yeni bir boyut kazandırdığını söyleyebiliriz. Bir diğer deyişle, hedef dilden ana dilimize ya da ana dilimizden hedef dilimize geçen dilsel eylemler ile taşıdığımız kültürel parçalar aynı zamanda kendimizi inşa ederken kullandığımız kişilik parçalarıdır.
Kaynakça
Antaki, C., & Widdicombe, S. (Eds.). (1998). Identities in talk. London: Sage Publications Ltd.
Bhabha, H. K. (2004). The Location of Culture. Abingdon: Routledge.
Blum-Kulka, S., House, J., & Kasper, G. (Eds.). (1989). Cross-cultural pragmatics: Requests and apologies. New Jersey: Ablex Publishing Corporation.
Hatano, G., & Wertsch, J. V. (2001). Sociocultural Approaches to Cognitive Development: The Constitutions of Culture in Mind. Human Development, 44(2-3), 77-83.
Marti, L. (2006). Indirectness and politeness in Turkish–German bilingual and Turkish monolingual requests. Journal of Pragmatics, 38(11), 1836-1869.
Potter, J. (1996). Representing reality: Discourse, rhetoric and social construction. London: Sage Publications Ltd.
Searle, J. R. (1969). Speech acts: An essay in the philosophy of language. Cambridge: Cambridge University Press.
Shively, R. L. (2011). L2 pragmatic development in study abroad: A longitudinal study of Spanish service encounters. Journal of Pragmatics, 43(6), 1818-1835.
İlgili yazılar
Köy Enstitüleri’nin Kapatılması Türkiye Eğitim Sistemini Nasıl Etkiledi?
Yabancı Lisan Öğreniminde Püf Noktalar