Onca yolu kat edip dünyanın çatısındaki göle; Titicaca’ya ulaşmak! Uzaklara gelmenin özel bir anlamı olduğunu düşündü. Oysaki her şey sıradan bir gezi programına uygundu. Günün rotası Machu Picchu bölgesindeki kalıntılar ve en önemlilerinden birisi olan Altın Tapınağı işaret ediyordu. Öyküsü ilginç…
Altın Tapınağı
Mu uygarlığından yerli İnka halkına miras kalan güneş diski, bir adı da Corikancha olan altın tapınakta korunma altına alınmıştı. On altıncı yüzyılda İspanyol istilasının olası sonuçları göz önünde tutulmuş ve altın düşkünü olarak nitelenen yabancıların diski ülkelerine taşımalarını engellemek için Titicaca’nın buz gibi sularına emanet edilmişti. İnanışa göre diskin fonksiyonu çok önemliydi. Güneşin enerjisi ile beslenen disk zaman dolduğunda yirmi altı bin yıllık uykusundan uyanacak ve topladığı enerjiyi tüm yerküreye yayacaktı. Böylelikle canlıların hücre yapıları bu enerji ile yenilenecekti. Merkezi güneşin tüm enerjisi ile yenilenen canlılar yeni yaratımlara kucak açacaklardı. Bir heykeltıraşın elinden çıkmış mermer bloktan yapılma bir şaheser misali yeryüzü yeniden şekillenecekti.
Tapınağın merdivenlerinden inerken içini güneşin sıcaklığının kapladığını hissetti. Az ötede rengarenk pançolarına sarınmış yerliler lamalara yükledikleri denklerle ilerliyorlardı. Sakin ritimlerini bozan turistlere alışmışlardı. Önde gidenlerden biri durup grubu selamladı, rehberi ve gezginleri yanına çağırıp bir şeyler anlatmaya başladı. Dostluktan söz ediyordu. Yarasına dokunmuştu. Birkaç gün önce en yakın arkadaşıyla tartışırken iş çığırından çıkmış, karşılıklı suçlamalar sonrası da arkadaşlıkları son bulma noktasına gelmişti.
Bu hiç tanımadığı adam ise şimdi dostluğun gücünden söz ediyordu. Pek çok durumu paylaştığı arkadaşını nasıl da bir anda silip atmıştı. Yüreği burkuldu. Dostluk nasıl olurdu da böyle yok yere biterdi? Yine de aramayı düşünmüyordu. Yerli burayı ziyaret eden herkesin bir dostluk elçisi olduğunu belirttikten sonra çarpık dişlerini göstererek gülümsedi, öyküyü anlatmaya koyuldu.
Kartal ve akbaba dost olduklarında…
Zaman dolacak, birbirinin varlığına katlanamayan bu iki kuş bile birbirlerini kabulleneceklerdi. Değişimin ilk basamağı olanı olduğu gibi kabul etmekle başlıyordu. Dostluğun kolları birbirimizi dünyanın bir ucundan diğerine kucaklayabilecek kadar uzundu. Karar verdi. Dönüşte arkadaşını arayacak, ilişkiye en azından bir fırsat daha verecekti. Duygularını paylaşmayı denerse arkadaşlıkları da yeryüzü gibi yeniden şekillenebilirdi.