“Türkiye’nin kültürel yapısı; kendi tercihlerini yapan, kendi kararlarını alan, kararlarının ve ideallerinin peşinde tutarlılıkla giden bireyler yetiştirme konusunda, pek güçlü bir konumda değil.” Nurdoğan Arkış
Nurdoğan Arkış bir kitabında diyor ki:
“Ülkemizin kültürel yapısı; kendi tercihlerini yapan, kendi kararlarını alan, kararlarının ve ideallerinin peşinde tutarlılıkla giden, hedefleri ve istekleri doğrultusunda bilinçli bir biçimde sıkıntılara göğüs geren, planlı, programlı ve stratejik bir biçimde arzuları doğrultusunda davranan, başarılar ve başarısızlıklar karşısında sorumluluk alan ve gereğini yapan, geleceğinin farkında olarak kendini geliştiren, çevrenin ne dediğinin farkında olan ancak seçimlerini kendi idealleri doğrultusunda yapan bireyler yetiştirme konusunda, pek güçlü bir konumda değil.”
Sizce Nurdoğan Arkış haklı mı? Nasıl bireyler yetiştirebiliriz?
Eşimle kahvaltı etmek üzere Dachau’da bir kafeye oturmuştuk hafta sonunda soğuk bir kış günüydü. İçeriye giren bir anne – kız çifti ve kafenin görevlisiydi başrol oyuncuları. Kızımızın yaşı belki beş, bilemediniz altı; her halükarda boyu henüz tezgah altı… Kahvaltıda neleri arzu ettiğini sipariş eden annenin, eğilip kızının eline para vermesiyle birlikte, eşim ve bende beliren bir şaşkınlık… Kafenin görevlisi tezgahtan aşağıya eğilerek, “Kahvaltıda ne yemek istersin?” diye sorunca, kızın verdiği bilinçli cevap… Kafe görevlisinin, sipariş tutarını anneye değil, küçük kıza söylüyor olması… Küçük kızın, az önce annesinin eline tutuşturduğu para ile, kendi siparişini ödemesi ve teşekkür etmesi… Eşimde ve bende derin bir sessizlik. Anneyi arayan gözlerimiz… Tezgahın en sol köşesinde bir yandan kendi siparişleriyle ilgilenen, bir yandan da kızını izleyen gururlu anne…
Kendi kararlarını veren sorumlu nesiller yetiştirmek
Siz, gittiğiniz bir yerde siparişinizi ilk kez kendi başınıza ne zaman verdiniz? Ben tam olarak hatırlamamakla birlikte, sanırım ortaokul çağlarındaydım; yani yüksek ihtimalle en azından 12 yaşımdaydım. Ondan öncesinde ne mi oluyordu? Beni hep koruyan ve iyiliğim için benim adıma kararlar veren ve bunun dış dünyayla iletişimini kuran bir annem vardı. Ne de olsa ben daha anlamazdım bu işlerden… Sağlığım için neler yararlıdır, neler zararlıdır, ben henüz bilemezdim. O anda canımın ne çektiği ise zaten önemsizdi, annem benim neye ihtiyacım olduğunu bilirdi. Ben de bir mekana girdiğimizde, ne isteyeceğimi ve ne söyleyeceğimi hiç düşünmek zorunda kalmazdım. Oh be, hayat ne güzeldi… Daha doğrusu, ben güzel olduğunu sanırdım. Ta ki…
28 yaşına gelip, kendi başıma yaşamaya başladığım ana dek!.. İşte o zaman gördüm ki, kararlarımda ve isteklerimde bir belirsizlik… Kafamın içinde, düzene sokamadığım bir karışıklık… Hemen hemen her durumda, anneme danışma isteği… İşte o günlere geri dönüp baktığımda, şimdi Nurdoğan Arkış’ı daha iyi anladığımı sizlere söylesem?
Peki sizler, özellikle sevgili anne adayları, sizler beni anladınız mı? Bırakınız, çocuklarınız hayatlarını anlamaya geç kalmasın, geç bırakılmasın… Bırakınız, ülkemizin kültürel yapısı “birey”ler yetiştirebilecek güçlü bir konuma gelsin…
Kendi kararlarını kendi verebilen nice beş yaşındaki çocuklarımızın şerefine!..
İlgili yazılar
- Çocuklar Yalan Söylemez Ama Hayal Dünyaları Oldukça Geniştir
- Çocuk Ailesinin Değil Toplumun Sorumluluğudur
- Hedef: Kendine Güvenen Çocuk ve Bireyler