Hiçbir ağaç sizden dalından kopardığınız meyvenin parasını istemez. Büyük ağaç toplulukları olan ormanlar ise bir memleketin iklimini, hatta ekonomisini etkileyecek kadar büyük öneme sahiptir.
Biz insanoğlu solunumu, yani havadaki oksijeni akciğerlerimizde bulunan alveol dediğimiz milyonlarca boloncukların üzerindeki kılcal damarlardaki karbondioksiti, aldığımız nefes ile yer değiştirerek tamamlarız. Ağaç, tek gövdesi bulunan, beslenmeyi ana ve yan köklerden alan 4-5 m boyundaki odunsu bitkidir.
Toprağa düşen tohumdan en önce fide meydana gelir. 20 Ağaç 1 yaprak eder. Fide bir yıl sonra fidan halini alır. Hücrelerinin çoğalmasıyla dal ve yapraklar, gövde ve kök olarak üç parçadan ibaret bir ağacın küçük bir modeli olur. Her yıl ağacın dallarında ve köklerinde yeni sürgünler çıkarken, gövdede de bir tane yıllık halka meydana gelir. Bu halkalar, ağacın enine büyüyerek yaptığı odun tabakasıdır. Yağışı bol yıllarda, geniş bir halka; kurak geçen yıllarda ise ince ve küçük bir halka meydana gelir. Bu halkalardan ağacın yaşı kolayca anlaşılabilir.
Gövdesinden enine kesilen bir ağaç incelenecek olursa en dışta kabuk, sonra yıllık halkaları meydana getiren hücre tabakaları ve en içte de öz kısım görülür.
Bir ağacın gerçekten canlı olan biricik kısmı, kabuğun altında odunun yüzeyindeki ince bir hücre tabakasıdır. Buna katman doku tabakası denir. Bu tabaka ağacı geliştiren ve büyümesini sağlayan tabakadır. Genç bir ağaca çivi çakıldığında veya ağaç bir dal verdiğinde, çivinin ve dalın yerden yüksekliği hiç değişmez.
Bütün canlı varlıklar gibi ağacın da dokularının arasında devamlı bir su dolaşımı olur. Bu su dolaşımının sağlanabilmesi için ağacın devamlı ve bol miktar suya ihtiyacı vardır. Çok büyük bir kayın ağacı, kuru ve sıcak bir günde 250 litre, küçük bir ayçiçeği ise 1 litre su harcar. Okaliptüs ağaçları ise günde ortalama 400 litre su harcadıklarından bataklıkları kurutmada faydalanılır.
Ağacın ihtiyacı olan su, büyük ağaç türlerinde 50 metrenin üzerinde bir yüksekliğe çıkmak mecburiyetindedirler. Bu hadisede önemli olan birinci kuvvet kılcallık olayıdır. Odun boruları demetlerinde 20 metreye kadar etkilidir. İkinci kuvvet ise, kök basıncıdır. Bu basınç ile ağaçta su 30 metre kadar yüksekliğe çıkarılabilmektedir. Bir diğer önemli kuvvet de yapraklardan suyun buharlaşması (terleme) ile meydana gelen emme kuvvetidir. Buna kohezyon gerilimi de denir. Terlemenin (transpirasyon) büyük kısmı gözeneklerle, az bir kısmı da diğer yüzeylerle sağlanır. Kohezyon kuvveti su moleküllerini birbirine bağlar. Bu gerilim, suyun kopmayan bir sütun halinde yükselmesini sağlar. 100 metreye kadar etkilidir. Sekoya gibi yüksekliği 100 metreyi bulan dev ağaçlarda su tepelere kadar kohezyon kuvvetiyle yükselir.
Bir ağaç kendi besinini doğrudan doğruya toprak ve havadan güneş ışığı vasıtasıyla üretir. Bu, hiçbir canlı hayvan vücudunun yapamadığı son derece karmaşık bir hadisedir. Yapraklardaki klorofil denilen yeşil madde sayesinde, havanın karbondioksitinden, güneş ışığı altındafotosentez denilen olay sonucunda kendisi ve diğer canlılara faydalı besinleri meydana getirir.
Her yaprak, kendini dışarıya karşı koruyacak çok etkili bir tabaka ile sıkı sıkıya örtülüdür. Hava, yaprakların altındaki çok küçük deliklerden girebilir. Suyun buharlaşması da yine bu deliklerden (por) sağlanır. Yaprak ihtiyaca göre bu delikleri açar veya kapatır. Ağaç kabuğu çok etkili bir su geçirmeyici zırhtır. Bir ağaç, başından ayaklarına kadar, su buğusunun dışarı sızmasına karşı sırlanmıştır.
Ağaçlar günlük hayatın her kısmında son derece çeşitli ve o derece yaygın olarak kullanılır. Kağıt yapımından mobilya, parfüm, ilaç yapımına, meyvelerinin besin olarak kullanımından süs ağaçlarına kadar, sayısız denebilecek kullanılış yeri vardır. Hiçbir ağaç sizden dalından kopardığınız meyvenin parasını istemez. Büyük ağaç toplulukları olan ormanlar ise bir memleketin iklimini, hatta ekonomisini etkileyecek kadar büyük öneme sahiptir.
Eski jeolojik devirlerde yaşamış, bugün nesli tükenmiş dev ağaçlara dünyanın bazı bölgelerinde nadiren rastlanabilmektedir.
Ağaçların boyları ve yükseklikleri bir hayli değişiklik gösterir. Boyları üç metreden yüz on metreye kadar; yaşları otuz-kırk yıldan beş bin yıla kadar olan ağaçlara rastlanmaktadır. Dünyanın en yaşlı ve yüksek ağaçlarından olan ve ABD’de Sierra Nevada Dağlarında bulunan sekoyalar (Sequoia) yüz on metre yüksekliğe ve 6-9 m çapa erişebilir. Bunların yaşları da dört bin yılı bulmaktadır. Avustralya’da yüksek boylu ormanlar meydana getiren okaliptus ağaçları da yüz metreyi bulmaktadır. Ağaçların yaşları bir hayli farklılıklar göstermektedir. Son yıllarda dünyanın en yaşlı ağacının higori çamının (Pirus aristata) olduğu belirlenmiştir.
Ağaçların gelişmesi için en elverişli şart bol yağmur olup, bu da tropik iklimlerde görülür. Tropikal iklimlerde kurak bölgelerin cüce bitkileri ağaç haline gelir. Fırtınalar, seller, yıldırım, gibi tabii afetler, usulsüz kesimler gibi insanların yaptığı tahripler, bitki hastalıkları, ağaçların en büyük düşmanları olarak sayılabilir. Ağaçlar ve bitkiler ısı ve ışığı algılarlar yani çevrelerine duyarlıdırlar, bizden daha çok. Avatar adlı filmi seyretmenizi tavsiye ederim.
İlgili yazılar
Dile Benden Ne Dilersen: Ağaç ve Dilekler
Taksim Gezi Parkı’nda İki Ağaç: Küçümsenen Tepki Direnişe Dönüştü!