Bilimin değiştirdiği etik anlayış

Etik ihlallerin yapıldığı 2. Dünya Savaşı ve Nazi Dönemi, ne yazık ki dönemin yaşayanları için çok yoğun acıların sancılı yaşandığı bir şekilde tarihe geçmiştir. İnsana yarar temelinde gelişen tıp ise bu süreçte etik ihlaller için bir araç olarak kullanılmıştır.

etik sağlık bilim laboratuvarlar

İnsanlık tarihi boyunca, kendisini ve çevresini anlamak ihtiyacında bulunan insan, bilinmeyeni bilinir, görünmeyeni görünür kılmak için devamlı uğraş vermiştir. İnsanın bu araştırma tutkusu, bilime olan merakı insanlığı daha iyi algılayabildiği bir dünyaya götürebilmiş, bilinmeyenler azaldıkça insanın hakimiyeti de artmıştır. Ancak bu merak uğruna gidilen yol, kimi zaman insanlığa iyilik etmek yerine zarar verebildiği gibi, insanlığı nereye taşıdığı belli olmayan bir kozmosun (evren) içine de sürüklemiştir. Ne yazık ki insanlık tarihinde bu gibi durumların sayısız örnekleri vardır. Mesela fizik, kimya alanındaki gelişmeler atomun bulunmasını sağlamıştır. Atom, atom santralleri kurularak insanlığın yararına enerji üretiminde kullanılabileceği gibi atom bombası yapılarak insanları yok etmek için de kullanılabilir. Aynı şekilde barut, kayaları parçalamak, tüneller açmak ve geçitler yapmak için kullanılacağı gibi, kentleri yıkmak, insanları öldürmekte de kullanılabilir. Bilimin ortaya koyduğu buluşlar, insanlık yararına kullanıldığında ancak iyi bir hizmette bulunulmuş ve bilim işte o zaman gerçek amacına ulaşmış olacaktır.

Bilimi icat edenler değil, bunu kötü amaçlı kullananlar, suistimal edenler sorumludur. Einstein E=mc2 dedikten sonra bu formüle dayanarak ABD yaptığı iki atom bombasını, Japonya’nın üzerinde patlattı. Bugün geldiğimiz nükleer silahlanma hep bu formülün bulunmasıyla oldu. Şimdi Japonya’da insanların ölümünün suçlusu olarak Einstein’i ve görelilik teorisini gösteremeyiz. Çünkü görelilik teorisi vardır ve gerçektir. Nükleer enerji başka birçok konuda insanlığın yararına kullanılıyor. Eğer bu bilgi insana zarar verecek şekilde kullanılıyorsa ne bu bilim adamını ne de bilgiyi suçlayamayız. Mao Zedung’un vurguladığı gibi; “Aslında saf haliyle bilimin sınıfsal bir karakteri yoktur, ancak onu kullananlar bilimin sınıfsal karakterini belirlerler”.


Nazi toplama kamplarında ihlal edilen etik

2. Dünya Savaşı ve Nazi dönemi, tüm yaşayanlar için çok yoğun olarak etik ihlallerin yaşandığı bir dönem olarak tarihe geçmiştir. İnsana yarar temelinde gelişen tıp ise bu süreçte etik ihlaller için bir araç olarak kullanılmıştır. Toplama kamplarının kuruluş amacı, bu dönemdeki politik karşıtların ve hasarlı gen sahiplerinin (ırkların) yalıtılması ve yok edilmesi içindi. Naziler, bu kamplarda kabul ettikleri paradigmaya uygun halk sağlığı politikaları uygulayabilmek, dünya bilim tarihindeki yerini almak ve askerlerinin savaş sürecinde karşılaştıkları sağlık problemlerini çözmek gibi amaçlarla birçok etik olmayan tıbbi uygulamalar ve tıbbi araştırmalar yapmışlardır.

nazietik bilim toplama kamplarında uygulanan etik olmayan uyguamalar

Üstelik bilim adamının, siyasi saygınlık ya da çıkar elde etmek uğruna, kolay suistimal edilebilen bu insanları feda etmesi kabul edilemez. Çünkü bilginin gücü insana yararlılık yönünde değil, zarar verme yönünde kullanılmıştır. Bu nedenle savaş sonrasında Nüremberg’de kurulan mahkemelerde Nazi hekimleri, yarar zarar dengesinde ölçüyü kaçırdıklarından dolayı yargılanmış ve mahkeme onların insanlığa karşı suç işlediklerini ilan etmiştir. Mahkemenin verdiği kararlar kıta ülkeler tarafından da kabul edilmiş ve insanlığın böyle bir zulme maruz kalmasını engellemek için her bir karar evrensel araştırma etik kodu olarak ilan edilmiştir.

Bir dirhem ilim, bin okka edebe muhtaçtır, diyen Ebubekir Razi Eyvani bu sözü yaklaşık 1100 yıl önce söylemiştir. Bugün hala ağırlığını korumaktadır. Etik olmadan bilim olmaz. Öyle ki bilimsel bakışın temelini etik oluşturur. Bilim insanlarının ve kurumlarının temel görevi topluma öncülük etmek, gerçekleri savunmak ve bilimsel doğruların arkasında durmaktır.


Kısaca, bilimsel bilgiyi, toplumsal yarara dönüştürmektir. Her bir bilimsel araştırmanın çevreyi, insanları yani tüm canlı yaşamını; yaşam kalitesini, insanın özgürlüğünü, insanın değerini etkileyebileceği unutulmamalıdır.

Yaşamın her alanında etik duyarlılığın arttırılması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

İlgili yazılar

Bilim Dünyası Ses ver: Hitit Antik Kenti Bathonea mı TOKİ Kenti mi?

Etik ‛Ahlak Eğitimiʼne Kültürel Bakış


İnsanların Kişisel Genetik Bilgilerine Erişimi


Aylin İçsel
İnsanın en büyük pratiği kendi hayatıdır, derler. Deneyimlerimizden çıktığımız yolculuğumuzda her durakta ve her yolda hayatın anlamına dair edindiğimiz her doktrin muazzam mucizelerle dolu biz insanlara münhasırdır. Benimse en büyük meramım, derin bir insan sevgisi ve anlayışı, bütün insanlara duyulan kardeşlik ruhu; insanların mutabakat içinde olmaları, dünyayı daha iyi algılayıp, daha yaşanılır bir yer olmaya muktedir, düşüncelerin özgür, barışın ve insanlığın hüküm sürdüğü, çocukların mutlu yaşadığı bir dünya inancı ve de hayalidir. Yazmaksa, olup bitenler karşısında herkesin sesi olmak, kıyılardan geçip, sokağın en işlek caddelerinden dokunmaktır hayata... Yaşamın kendisine karışmak ve keşfetmek tutkusudur. Varoluşun en derin sebebidir yazmak...