Çoğumuz ikinci el insanlar haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz büyük oranda bilgi biriktiriyoruz. Bu bilgiler başka insanların düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor. Topladığımız bilgileri başkalarının söyledikleriyle kıyaslıyoruz. Orijinal hiç bir şey yok. Yalnızca tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz. Ve biri bize; “düşünmek nedir? Düşünce nedir?” diye sorduğunda cevap veremiyoruz. (Jiddu Krishnamurti)
Millet olarak düşünüyor muyuz?
Açın televizyonları, siyasi programların hepsine bir bakın; “Terör neden bitmiyor?” sorusunun cevabını 30 yıldır hep aynı adamlar cevaplıyor, televizyonlarda hep aynı adamlar konuşuyor. İsimleri farklı lakin konuşmaları ve düşünceleri hep aynı! Soruna çözüm odaklı yaklaşımları kısır ve konuşmaları lolipoplu cümleler içeriyor. Yıllar önce filanca kişinin terör hakkında söylediklerini, fikirlerini anlatıp; “Türkiye teröre karşı bunu deneyebilir” demek ve bunu söyleyen insanları bilirkişi diye televizyonlara çıkarıp halkın karşısında konuşturmak, halkı aptal yerine koymaktır. Bu adamlarda öz düşünce yok, düşünmek yok.
Ülkede bir bomba patlar, bu adamlar hemen canlı yayınlara bağlanıp yorumlar yapar. Ülkede çözülmesi istenilen bir sorun vardır. Bu adamlar konuşur, çözüm arar. Ülkede gündem olan bir konu hakkında tartışma yapılır, bu adamlar kanal kanal gezerek konuşmak için yırtınır. İktidarlar değişir, şartlar değişir, zaman su gibi akar geçer, ama bu adamlar hiç değişmez.
Peki sonuç? Hiçbir şey…
Oysaki…
Daha konuşmamış, uzman olduğu konuda hiç yorum yapmamış, çözüm odaklı düşünce açıklamamış, fikirleri bakire, fırsat verilmemiş o kadar çok düşünce sahibi insanımız var ki… Bilgiyi, öz düşünce ile sentezleyerek ortaya farklı bir bakış açısı getirebilen o kadar değerli insanımız var ki; Sorunları çözmek adına geliştirdikleri o kadar çok çalışma var ki; Bunları halk tanımıyor. Ama onlar halkı çok iyi tanıyor. Halkla aynı otobüse biniyor. Aynı simiti yiyiyor. Aynı hayalleri kuruyorlar. Sorunlara, çözümleri var. Sosyolojik alt yapıları donanımlı. İşte bu yüzden onların fikirlerine değer verilmiyor, çünkü onların reytingi yok.
Bir kere de işte bu konuşmamışlara fırsat verin. Televizyonlara hiç çıkmamış, aklıselim düşünen insanlara. Fikir ve çözüm sahibi aydın insanlara.
Aslında biz insanların farklı düşünceye ayak uyduracak, adapte olacak isteği de yok. Yaşam tarzımız, düşünce yetimiz başkalarının elinde. Başkaları bizim için düşünüyor zaten. Para kazanmak için tüm düşünme yeteneğimizi alıyorlar bizden. Televole kültürü ve yaşam aksiyonu bizzat insan kimyasının içine işlemiş durumda.
Gözlerimizden uyku akıyor, gidip yatağımıza yatmıyoruz. Neden? Çünkü sevdiğimiz dizinin başlamasına bir saat var. İki saat de dizi sürer. Uyumak için 3 saat sonra en uygun vakit!
Kim ne yapsın yeni düşünceyi? Çözüm aramak yerine sorunların bizzat ana unsuru bizler değil miyiz zaten? Tarihini bile TV dizilerinden izleyip öğrenmeye çalışan ve yorumlayan bir millet değil miyiz? Bize sunulan bir bilgiyi düşünmeden kabul eden ve hayatına aktaran bizler değil miyiz? Başkalarının bizim adımıza kararlar almasını sorgusuz, sualsiz kabullenen bizler değil miyiz? Başkalarının düşüncelerini kullanan ve düşünceyi sahibinden daha çok delice savunan biz değil miyiz? Düşünceleri her daim değişken, menfaat odaklı yaşayan bizler değil miyiz? Teknoloji düşünen, üreten, yapan ve satan ülkelerin sömürdükleri bizler değil miyiz? Teknoloji ihracatında, Namibya ve Fiji ile aynı ligde olan biz değil miyiz?
Amerika’da, Japonya’da, Güney Kore’de, İsviçre’de ve Dünya’nın birçok ülkesinde, Türkiye için de düşünler, üretenler, fikir beyan edenler olduğu için, bizim düşünmemize, üretmemize ne gerek var.
Kısaca;
Bende dahil, “Düşünmek bizim neyimize?”