Kan şekeri düşünce yenen şekerli gıdalar 30-60 dakika süreyle bir rahatlık sağlar, ama daha sonra kan şekeri tekrar düşer. Sonunda bu kişiler gün içinde kan şekerinde yükselme ve düşmeler yaşar ve bol miktarda şeker, çikolata ve buna benzer şekerli gıdalar tüketirler.
Bu kişiler sabah kalktıklarında huzursuzdurlar, kavga etmeye ve tartışmaya eğilimlidirler. Bir şeyler yedikten sonra rahatlarlar. Peki kan şekeri düşüklüğünün önüne geçmek için ne yapmalı? Endokrin ve Tiroid Uzmanı Prof. Dr. Metin Özata’ya sorduk…
Normal kilolu insanlarda da kan şekeri düşüklüğü olabilir!
Röportaj: Prof.Dr. Metin Özata
Kilolu kişilerde hipoglisemi atakları daha fazla görülürse de, normal kilolu ancak egzersiz yapmayan ve depresyon yaşayan kişilerde de kan şekeri düşüklüğü olabilir. Bu kişilerin bir kısmı psikolog ve psikiyatrlarda depresyon tedavisi görürler. Kan şekerinde düşme, genellikle sabah saat 11.00 ve öğleden sonra saat 16.00 civarında daha sık olur. Bu hastalar bu saatlerde biraz daha yorgun olurlar, hafif baş ağrısı, depresyon, ve derin bir açlık hissederler.
Bu nedenle de, bu saatlerde çikolata, kek, pasta, kurabiye yer veya kola içerler. Bu gıdaları alan kişinin şikayetlerinde hafif bir düzelme olur. Sabah saat 11.00’de oluşan kan şeker düşüklüğünün nedeni sabah kahvaltıda yenen şekerli ve nişastalı gıdalardır. Öğle yemeğinde yenen tatlı ve nişastalı gıdalar da öğleden sonra, saat 16.00’da kan şekeri düşmesine neden olur. Buna karşılık sabah ve öğleyin proteinli gıda alanların kan şekerinde pek düşme olmaz. Kan şekeri düşünce yenen şekerli gıdalar 30-60 dakika süreyle bir rahatlık sağlar, ama daha sonra kan şekeri tekrar düşer. Sonunda bu kişiler gün içinde kan şekerinde yükselme ve düşmeler yaşar ve bol miktarda şeker, çikolata ve buna benzer şekerli gıdalar tüketirler. Bu kişiler sabah kalktıklarında huzursuzdurlar, kavga etmeye ve tartışmaya eğilimlidirler. Bir şeyler yedikten sonra rahatlarlar.
Gülşen Kaş: Kan şekeri düşüklüğünden kurtulmak amacıyla yapılacak diyet ve yaşam tarzıyla ilgili alınacak önlemler nelerdir?
Prof. Dr. Metin Özata: Kan şekerinde düşüklüğe neden olan hormon hastalıkları ve beslenme bozukluğunun teşhis edilmesi ilk iştir. Bu amaçla kan şekerini düşüren şu nedenler araştırılır ve şeker yükleme testi (OGTT) yapılır.
Altta yatan nedenler şunlar olabilir:
- Kanda insülinin yüksek olması (insülin direnci)-aşırı kilo
- Kortizol düşüklüğü (böbrek üstü bezinin az çalışması)
- Tiroid bezinin az çalışması (hipotiroidi)
- Pankreasta insülinoma denen tümör olması veya pankreas iltihabı (pankreatit)
- Böbrek ve karaciğer hastalığı
- Beyinde bulunan ve birçok hormon salgılayan Hipofiz bezinin az çalışması
- Şeker hastalığının başlangıcında
- Mide ameliyatı geçirmiş olmak
- Alınan şekerli gıdaya reaksiyon olarak (reaktif hipoglisemi)
- Çok alkol almak
- Uzun süre stres altında kalmak
- Çok düşük kalorili diyet yapmak
- Kısa zamanda çok kilo vermek
- Şekerli gıdaları çok yemek
- Yetersiz gıda alıp aşırı egzersiz yapmak
- Aşırı sigara içmek
- Kafeinli içecekler (kahve, çay, kola) ve fazla çikolata yemek
Kan şekeri düşüklüğünde nasıl beslenmek gerekir?
Yemekler az ve sık yenmeli, proteinden zengin, ancak karbonhidrattan fakir bir diyet tercih edilmelidir.
- Şeker düşmesi atakları sık oluyorsa, yemek aralıkları üç saatten fazla olmamalıdır (Günde 3 ana öğün 3 ara öğün alınmalıdır)
- Rafine gıdalar (beyaz ekmek, patates, havuç ve şeker gibi) gıdalar yenmemelidir
- Protein alımı (beyaz et, balık) biraz artırılmalıdır
- Tam tahıl, bakliyat, sebze ve meyveye dayalı bir diyet alınmalıdır. Ceviz, badem tüketimi artırılmalıdır (diğer gıdalardan az yiyerek)
- Kahve, çay, sigara, kola gibi kan şekerini düşüren içeceklerden uzak durmalıdır
- Yatmadan önce hafif bir ara öğün alınmalıdır
- Süt ve süt ürünleri azaltılmalıdır
- Günde 6-8 bardak su içilmelidir
- Egzersiz yapılmalıdır
- E vitamini, B6 vitamini ve C vitamini alınması, avokado yenmesi kan şekeri düşüklüğüne faydalı olur. Özellikle B6 vitamini bu konuda çok faydalıdır.
- Kandaki krom ve magnezyum düzeylerinde eksiklik varsa, bunlar ilave olarak alınmalıdır.
- İnsülin yüksekliği veya direnci için ilaçlar alınmalıdır
- Kafeinli içecekler (kahve, çay, kola) içilmemeli ve sigara bırakılmalıdır.
- İyi ve yeterli uyku uyulmalı
- Stres varsa bunu giderecek önlemler alınmalıdır
Zayıflama ilaçları kullanan kişilerin diyet ve egzersizde yapması gerekir
Zayıflamak için ne zaman ilaç tedavisi gerekir?
Üç ay süreyle diyet ve egzersiz uyguladığı halde kilo veremeyen kişilerde ilaç tedavisine başlanabilir. İlaç tedavisi doktor kontrolünde olmalıdır. Doktora sormadan bu tür ilaçlara başlamak sakıncalıdır. İlaç seçiminde iştah durumu ve diğer etkenler göz önüne alınmakta ve doktorunuz tarafından size uygun olan ilaç verilmektedir. Bu nedenle bir Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanına başvurmanız uygun olur.
Kalp, şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği ve gece uykuda nefes kesilmesi olan şişman kişilerde, diyet ve egzersizle birlikte hemen ilaç tedavisine başlanabilir.
İlaç tedavisiyle 3-6 ayda %10 ve daha fazla kilo kaybı sağlanmışsa, tekrar kilo almayı önlemek için ilaca devam etmek uygundur. Ne kadar uzun süre ilaç kullanılacağına, kişinin risk durumuna göre doktoru karar verir.
Zayıflama ilaçlarının başarılı olması için mutlaka diyet ve egzersizin birlikte yapılması gerekir. Diyet ve egzersiz yapmadan bu ilaçlarla zayıflamak mümkün değildir. İlaç tedavisi ile ilk ayda 2 kilodan fazla veremeyenler, ilerde bu tedaviden fayda görmeyecek demektir, bu durumda aynı ilaca devam etmenin bir faydası yoktur. İlacı değiştirmek gerekir. Başka ilaçla da aynı başarısızlık yaşanırsa, bu hastaya ilaç tedavisi önerilmez. İlaç tedavisi sırasında ilaçların yan etkileri yönünden hastanın yakından takip edilmesi gerekir.
Bugün piyasada uzun süre kullanımına izin verilen orlistat ve sibutramin kimyasal maddelerini içeren iki ilaç vardır. Orlistat ilacı bağırsaklardan yağ emlimini azaltarak zayıflamaya yardımcı olur. Yemeklerden beş dakika önce alınır ve yağsız bir yemek yenilir. Sibutramin ise beyin yoluyla etki ederek iştahı azaltmaktadır. Hangi ilacı kullanmanızın sizin için uygun olacağını endokrinoloji ve metabolizma uzmanı doktorunuza sorarak anlayabilirsiniz. Hastalarımızın yaptıkları en büyük yanlışlardan birisi bu ilaçlarla zayıfladıktan sonra ve ilaç kesildikten hemen sonra eski beslenme alışkanlıklarına devam etmeleri ve kilo almalarıdır. Burada önemli olan zayıfladıktan sonra sağlıklı beslenme ve hareketli olmaya devam etmektir. Aksi takdirde eski emekler boşa gider ve tekrar kilo alırsınız. Doğal bir ilaç olan hidroksisitrik asit (Citrimax) ile yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar alınmıştır. Bazı çalışmalarhidroksisitrik asitin etkisiz olduğunu belirtirken, yeni yayınlanan bir çalışmada etkili olduğu belirtilmiştir.
Beslenme desteği olarak psyllium posası ve chitosan posası da zayıflamaya yardımcı olarak kullanılabilir. Bu posalar tokluk hissi sağlayarak zayıflamaya yardımcı olabilirler.
Şişmanlık tedavisinde mideye kelepçe koyma, balon gibi yöntemler etkili mi?
Bu tür tedavi ancak şişmanlığa bağlı hastalıkları olan şiddetli obez hastalar için bir tedavi seçeneği olabilir. Herkese uygulanacak yöntemler değildir. Mideye silikon bant koyma, mideyi küçültme ve mide ile bağırsak arasında bypass yapma gibi ameliyatlar yapılabilmektedir.
Cerrahi tedavi için uygun şişman kişiler şöyle tanımlanabilir:
- Vücut kitle indeksi 40 Kg/ m2’den fazla olmalıdır
- Şişmanlık en az 5 yıldır devam ediyor olmalıdır
- Diyet ve ilaç tedavisi başarısızlıkla sonuçlanmış olmalıdır
- Hasta ameliyat sonrası kontrol ve diyet programlarına uyum sağlayabilecek olmalıdır
- Hasta alkolik olmamalı veya başka bir önemli psikiyatrik bir hastalığı olmamalıdır
- Hasta 18-65 yaş arasında olmalıdır
Şişmanlarda cerrahi tedavi, çok aşırı kilolu ve kilo kaybı olmazsa büyük sağlık problemleri ile karşılaşacak hastalar için düşünülmelidir. Ameliyat sonrası takip çok önemlidir. İlk yıl her üç ayda bir, sonra yılda bir kontrol yapılır.
Şişman çocuklar, ergenliğe daha erken giriyor
Çocuklarda şişmanlık tedavisi için neler yapılmalı?
Çocuklardaki şişmanlığın tedavisinde büyüklerde olduğu gibi önce hormonal veya genetik bir bozukluğun olup olmadığı araştırılmalıdır. İnsülin direnci veya tiroit yetmezliği ilk akla gelenlerdir. Çocukluk ve ergenlik çağında şişmanlığa bağlı insülin direnci olup olmadığını anlamak için, açlık kan şekeri ve açlık kan insülin düzeyi ölçülür. Açlık insülin düzeyinin 15-20 mIU/ml’den fazla olması veya şeker yükleme testi sırasında insülin düzeyinin 150 mIU/ml’den yüksek olması da insülin direncinin varlığını gösteren önemli bir belirtidir. İnsülin direnci bu çocuklarda ileride şeker hastalığı çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu gösterir. Tiroit hormonları için TSH ve serbest T4 ölçümleri yapılmalıdır.
Tedavide iş çocuğa ve daha çok anne ve babaya kalmaktadır. Çocuğun hareketi artırılmalı, düşük yağlı ve düşük enerjili gıdalar yemeli, yeme davranışı değiştirilmeli ve aile üyeleri de sağlıklı beslenmeyi öğrenmelidir. Bunların dışında çocuğun çok televizyon seyretmesine izin verilmemelidir. Çocuklarda şişmanlık için ilaç tedavisi yapılmaz.
Şişman çocuklarda günlük kalori alımının %25’den fazlasının, yemek saatleri dışındaki atıştırmalardan kaynaklandığı belirlenmiştir. Bu nedenle çocukların atıştırmaları önlenmelidir.
Şişman çocukların en önemli problemlerden biri, ergenliğe erken girmeleridir. Bu çocuklarda yürümede gecikme, kemik yaşının akranlarına göre ileri olması, vücutta pişikler ve deri iltihapları sık görülür. Yağ dokusu artışına bağlı olarak karında çatlaklar oluşur. Erkek çocuklarda memelerde aşırı büyüme gözlenebilir.
Ailenin yeme alışkanlığı çocuğun kilolu olmasında etkili oluyor
Çocuklarda şişmanlığın ortaya çıkmasını önleyecek diyet ilkelerini şöyle sıralayabiliriz:
Bir yaşına kadar çocuğu anne sütü ile beslemek çok önemlidir. Ek besinlere erken başlamak, süte bal koymak, fazla muhallebi yedirmek çocukta kilo artımına neden olur. Hazır bebek mamalarına su konulmalı ve bisküvi eklenmemelidir. Biberon yerine kaşıkla beslenmeye önem verilmelidir.
Bir yaş ile altı yaş arasında, ailenin beslenme tarzı kilo alımında çok önemlidir. Ailenin sağlıklı beslenme konusunda bilgi sahibi olması gerekir. Çocuğa ödül olarak şeker, çikolata verilmemesi, mutlaka sabah kahvaltısı yapmasının, öğün kaçırmamasının ve hareketli olmasının sağlanması gerekir.
6-18 yaş döneminde çocuklar makarna ve pilav gibi karbonhidratlı gıdaları tercih ederler, sebze yemeklerini pek sevmezler. Bu nedenle aile dengeli bir beslenmede, öğün atlamamakta, sebze ve meyveden zengin bir diyette ısrar etmeli ve hububatlara ağırlık vermelidir. Çocuğa doğru beslenme alışkanlığı kazandırmak için, evde beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, beyaz makarna yerine kepekli makarna tüketmelidir.
Spor yapmak da diyet kadar büyük önem taşır. Okul kantinlerinden hamburger ve pizzanın kaldırılması, kolalı içecekler yerine sadece su ve maden suyu satılması da alınacak bazı önlemlerdir.
Biyografi: Prof. Dr. Metin Özata
Endokrin ve Tiroid Uzmanı
1958 yılında Burdur’da doğdu. Burdur Sakarya İlkokulu, Burdur Lisesi Orta kısmı ve daha sonra 1975 yılında Burdur Lisesi’nden birincilikle mezun oldu. 1976 yılında Ege Tıp Fakültesine başladı ve 1981 yılında GATA Tıp Fakültesi’ne nakledilerek 1982 yılında GATA Tıp Fakültesi’nden birincilikle mezun oldu. 1990 yılında İç Hastalıkları Uzmanı, 1992 yılında Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı, 1994 yılında doçent, 2003 yılında profesör oldu. 2003-2008 yılları arasında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Endokrinoloji- Metabolizma ve İç Hastalıkları Klinik Direktörü olarak görev yaptı. 2008 Ağustos’unda kendi isteğiyle emekli oldu. Halen muayenehanesinde serbest hekimlik yapmaktadır.
Prof. Dr. Özata’nın “Doğru Beslen Formda Kal’ (Epsilon Yayınevi, 2004)’, “Tiroit Hastalıklarına Güncel Yaklaşım’, Obezite Tanı ve Tedavisi, “Tiroit Hastalıkları Tanı ve Tedavisi”, “Tiroit Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey’, “Diyabet Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey”, Glisemik İndeks (G.İ), Vitamin, Mineral ve Bitkisel Ürün Rehberi , 99 Sayfada Tiroid Hastalıkları, 99 Sayfada Kilo Yönetimi, 99 Sayfada Sağlıklı Beslenme, Diyabetle kaliteli Yaşam Rehberi (Gürer yayınları, 2009) isimli 11 kitabıyla editörlüğünü yaptığı “Endokrinoloji ve Metabolizma” (İstanbul Medikal Yayıncılık, 2006) kitabı vardır.
Evli ve 2 çocuk babası olup İngilizce ve Almanca bilmektedir.