Tıpta Porfiria adında bir hastalık vardır. Deride ışığa karşı duyarlılık vardır. Ciltte ve diş etlerinde su dolu kabarcıklar, burnun ya da parmakların düşmesi, dudakların aşırı gerginleşmesi ve diş etlerinin çekilmesi sonucu dişlerin aşırı sivri görünmesi gibi belirtilerle seyreder.
Her şey 3 yaşındaki oğlumun “Nene, bu evde vampir mi var?” demesiyle başladı. Annemin, “Bu çocuğu siz vampirle mi korkutuyorsunuz?” sorusuna karşılık anlamsız bir iki laf geveledim ama huzurum kaçmıştı. Sebebini anlayamamıştım ama çocuğu vampirle korkutmadığımız da açıktı. Bu sorunun nedenini uzun yıllar sonra buldum.
Oğlum, hipertansiyon hastası babaannesinin tansiyonu düşürdüğünü duyduğu sarımsağı evde kilolarca soymasına tanık olunca bu soruyu sorduğunu ve bu manzarayı çizgi filmlerden edindiği vampirlerin sarımsak kokusundan kaçtığı bilgisi ile birleştirdiğini nihayet 13 yaşına geldiğinde itiraf etti. Olay yıllar sonra aydınlanmıştı. Ben de oğlumu karşıma alıp anlattım, vampirler ile sarımsak arasındaki illiyet bağını ve çizgi filmlerdeki Kont Drakula ile ilişkisini.
Porfiria hastalığı ile vampir bağlantısı
Tıpta Porfiria adında bir hastalık vardır. Bu, alyuvarların yapısında bulunan ve oksijen taşımaya yarayan hemoglobini sentezleyen enzimin eksikliği ile görülen bir hastalıktır. Yunanca da porfiria “morumsu pigment” anlamına gelmektedir. Hastaların cilt, idrar ve dışkılarının bu rengi almasıyla ilgilidir. Ataklar sırasında görülen nöropsikiyatrik ve cilt belirtileri ile kendini belli eder.
Deride ışığa karşı duyarlılık vardır. Ciltte ve diş etlerinde su dolu kabarcıklar, burnun ya da parmakların düşmesi, dudakların aşırı gerginleşmesi ve diş etlerinin çekilmesi sonucu dişlerin aşırı sivri görünmesi gibi belirtilerle seyreder. Güneş ışığına maruz kalma vücutlarında ciddi şekil bozukluklarına yol açtığından geceleri dışarı çıkarlar. Uzun kollu giysiler, şapkalar ve eldivenler yararlı olabilir. Porfiria hastaları, belirtilerin ağırlaşmasına sebep olduğu için sarımsak yiyemezler. İşte size çocuklar arasındaki “Sarımsak giren eve vampir girmez” efsanesinin temeli.
Tedavisinde, hemoglobinin sentezlenmesini sağlayacak olan hemarginate isimli madde verilir. Aslında verilen bir çeşit kan ürünüdür. Kan emici olarak lanse edilmelerindeki tıbbi açıklama budur.
Şimdi gelelim Bram Stoker’in “Drakula” romanına ve filmlere esin kaynağı olmuş Eflak Prensi Kont Drakula’ya… Nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda’ya. Tarihsel kişiliği hakkında az çok fikir sahibi olduğunuzu tahmin ettiğim Kazıklı Voyvoda tipik bir porfiria hastası. Hiçbir çocuk elbette ki porfiria hastalığını bilmez. Onlar için Kont Drakula geceleri ortaya çıkan, tuhaf bir şekilde kemerli burunlu, alnı kubbeli, bol kıllı, soluk yüzlü, gür kaşlı, kırmızı dudaklarının üzerine çıkıntı yapan tuhaf bir şekilde keskin dişli, çenesi geniş, yanakları zayıf, kulakları sivri, korkutucu davranışlar sergileyen, kan emici bir vampirdir.
Gerçek hayattaki Kont Drakula ise kanında oksijeni taşıyan hemoglobin miktarı az olduğu için soluk görünen, güneş ışığının yarattığı sorunlar nedeniyle sürekli uzun kollu elbise, şapka ve eldiven giyen, sadece geceleri dışarı çıkabilen, hastalığının ağırlaşmasına neden olduğu için sarımsaktan uzak duran, atakları tedavi edebilmek için kan ürünlerinin verilmesine ihtiyaç duyan ve tüm bu tabloya nöropsikiyatrik davranışların eşlik ettiği bir porfiria hastası.
Gördüğünüz gibi her olayda bir gerçeklik payı var, hatta masallarda bile.