Denizler için en büyük tehlike plastik değil cehalet

Denizlerde ne kadar plastik var, 2050’de ne kadar olacak? Bilmiyoruz ama muhtemelen çok olacak. Plastik sayısı balık sayısını ne zaman geçecek? Bunu hiç bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir gerçek var ki denizlerdeki atıklar giderek artıyor ve bu durum ciddi bir soruna işaret ediyor. Çözüm ise karasal kaynaklı atıkları ortadan kaldırmak ve ekonomik değeri olan atıkları geri dönüştürmek.

Denizler için en büyük tehlike plastik değil cehalet

Temiz denizler için çözüm entegre atık yönetim sisteminde

Okyanus ve dünya denizlerindeki kirlilik her geçen gün artıyor. Yapılan araştırmalar bu tehlikenin ilerleyen yıllarda daha büyük boyutlara ulaşabileceğini gözler önüne seriyor. Dünya kıyıları özellikle çevreye bilinçsizce bırakılan karasal atıklar nedeniyle kirleniyor. Ancak suçlu, diğer atıklar gibi denizin dibine çökmeyip, yüzdükleri ve bu sebeple görebildiğimiz plastikler ilan ediliyor. Ellen MacArthur Vakfı ile Dünya Ekonomik Forumu’nun denize karışan plastik miktarlarını inceleyen Yeni Plastik Ekonomisi başlıklı raporu da bunun bir örneği. Rapora göre denize plastik atmaya mevcut hızda devam edilirse 2050 yılında denizlerde balıktan çok plastik olacak. Bu raporda 2050 yılında denizde bulunacak balık miktarı yaklaşık 899 milyon ton olurken; aynı yıl denizlerde bulunacak plastik atık miktarının ise yaklaşık yüzde 25 artışla 850 ila 950 milyon ton seviyesinde bulunacağı açıklanıyor.Bilimsel olarak bu rakamlara nasıl ulaşıldığı bilim otoritelerince de sorgulanıyor. Bu araştırmalar yalnızca plastikleri suçlamaya çalışırken, deniz kirliliğinin ana sebebi olan çevreye bilinçsizce bırakılan karasal atıkların varlığı göz ardı ediliyor.

deniz-kirlilik-plastik-atik-cevre

Bilimsel çalışmalar denizlerdeki atıkların yüzde 70’inden fazla kısmının karadan denize ulaşan atıklar olduğunu ortaya koyuyor

Tüm dünya kıyılarının geleceğinin en büyük tehdidi ülkelerin doğru bir atık yönetimi sistemi olmaması. Yani denizleri aslında denize atılan çöplerden çok, evlerimizde oluşan çöplerin doğru şekilde ayrıştırılıp, geri dönüştürülmek yerine düzensiz depolama alanlarına gömülmesi kirletiyor. Hatta bu atıkların gömüldükleri düzensiz alanlar çoğunlukla da deniz kıyılarında yer alıyor. Dalgalar, sel, rüzgar, kanalizasyon, nehirler ve yeraltı suları aracılığıyla da çöpler denizlere ulaşıyor. Bilimsel çalışmalar denizlerdeki atıkların yüzde 70’inden fazla kısmının karadan denize ulaşan atıklar olduğunu ortaya koyuyor. Plastik atıkları da denizlere ulaşan atıklar arasında.


Temiz denizler ve sürdürülebilir bir çevre için yapılması gereken, doğru atık yönetim sistemi uygulanması ve kaliteli atıkların geri dönüştürülmesi. Atıklar bir ülkenin kıyılarında birikmiyor, dalga ve akıntılarla birlikte tüm dünya kıyılarına yayılıyor. Türkiye’nin denize karışan atıkları başka ülkelerin sahillerini kirletirken, diğer ülkelerden gelen atıklar da Türkiye kıyılarını tehdit ediyor. Bu doğrultuda, vahşi depolama alanlarının rehabilite edilmesi yahut kapatılması ve atık depolama alanlarının deniz kıyılarına yakın yerlere konumlandırılmaması yapılması gereken en doğru adımlardan biri olarak karşımıza çıkıyor.

PAGEV-PAGÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu,
PAGEV-PAGÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu

Deniz kirliliği konusunda kamuoyunda olumsuz bir plastik algısı yaratılmaya çalışıldığını belirten PAGEV-PAGÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, “Son dönemde Ellen MacArthur Vakfı tarafından denizlerdeki kirlilik krizini vurgulamak amacıyla hazırlanan raporda 2050 yılında denizlerde balıktan çok plastik olacağı öne sürüldü. Böyle bir sorun gerçekten var ama rakamlar doğru mu, yoksa daha derin mevzular mı söz konusu? Bu konuda maalesef kafa karıştıran bazı veriler var. Özellikle raporun en önemli başlıklarından biri, denize plastik atmaya mevcut hızımızda devam edersek 2050 yılında denizlerde balıktan çok plastik olacağıydı. Bu iddia iki soruyu gündemimize getirdi: Plastik nasıl ölçülür, balık nasıl sayılır? Raporda maalesef kesin rakamlara yer verilemezken , bu rakamlara nasıl ulaştıkları da muamma. Ancak her zamanki gibi plastik konusunda kamuoyunda olumsuz bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Oysa buradaki tek gerçek denizlerdeki kirliliğin giderek arttığı ve çözüm için acilen harekete geçilmesi gerektiğidir” dedi.


Denizlerimizdeki atıkların yüzde 53’ü dış kaynaklı…

Bir ülkenin sadece kendi kıyılarını temizlemesinin yeterli olmadığını belirten Yavuz Eroğlu, “Türkiye denizlerindeki atıkların yüzde 53’ü dış kaynaklı. Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili ve maalesef diğer ülke atıklarından büyük oranda nasibimizi alıyoruz. Bölgemizdeki savaşlar, ülkelerin altyapılarının zarar görmesi ve önceliklerinin değişmesi deniz atıklarının artmasına sebep oluyor. Suriye, Lübnan ve Mısır’da Akdeniz kıyısına yakın birçok düzensiz katı atık depolama tesisi mevcut ve bu tesislerin süratle düzenli hale getirilmesi veya kapatılması gerekiyor. Ancak bu savaş şartlarında kimsenin bununla ilgilenme lüksü yok gibi görünüyor. Suriye’deki savaşın insanı dramı yanında çevresel boyutu bizim kıyılarımıza da kirlilik olarak ulaşıyor. Bu durum karşısında acilen önlem almalıyız. Denizlerdeki atıkların temizlenmesi ve yenilerinin oluşmasını engellemek için uluslararası işbirliği içinde tam anlamıyla entegre bir atık yönetim sistemine geçmek yapılması gereken tek çözüm” diye konuştu.

yavuz eroğlu pagev pagçev

Yavuz Eroğlu, “Ülkemizde işlevsel bir ‘atık yönetimi’ uygulamasının yeterli düzeyde olmaması gelişmiş ülkelere göre sürdürülebilirlik açısından geri dönüşüm sektörünün önündeki en büyük engel. Oysa geri dönüşüm tüm sektörlerimiz için büyük bir avantaj. Geri dönüştürülen malzemeler tekrar üretimde kullanılarak ülke ekonomisine önemli katkılar sağlıyor. Aslında atık yönetimi ve geri dönüşüm konusunda tüketicilere de önemli görevler düşüyor. Bunların en başında atıkların kaynağında ayrıştırılması geliyor. Ancak iş bununla da bitmiyor söz konusu ayrıştırılmış atıkların yerel yönetimler tarafından aynı özenle toplanması ve geri dönüşüm sürecinin başlatılması ideal çözüm. Kaynağında ayrıştırılmayan, ancak geri dönüşümü mümkün olan malzemeler düzensiz atık toplama alanlarında birbirine karıştırılmış olarak depolanıyor. Bilinçsiz toplama ve depolama neticesinde maalesef bazı atıklar geri dönüşüm şansını da yitiriyor. Bunun için bir an önce yerel yönetimlerimizle birlikte hareket ederek entegre atık yönetimine doğru adımlarımızı hızlandırmalıyız” diyerek sözlerine devam etti.


Deniz atıkları konusunda plastik sektörü adına PAGEV ve PAGÇEV olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının da katkılarıyla çalışmalar yürüttüklerini belirten Yavuz Eroğlu konuşmasına şu şekilde devam etti: “Plastik sektörü olarak sorumlu endüstri misyonumuz çerçevesinde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. İlk olarak Avrupa’da başlayan ve kısa sürede dünyaya yayınlan Waste Free Oceans Vakfı’nın atıksız denizlere ulaşmak için başlattığı projeyi ‘Mutlu Balıklar’ adıyla Türkiye’ye taşıdık. “Mutlu Balıklar” ile deniz yüzeyindeki atıkların temizlenmesi için atık balıkçılığı dediğimiz bir yöntem teşvik ediyoruz. Üstelik bu temizliği sadece plastik atıklar için değil tüm ambalaj atıklarını toplamak üzere gerçekleştiriyoruz. Toplanan atıkların geri dönüşüm işlemlerini ise PAGÇEV aracılığı ile yapıyoruz. Ayrıca PAGÇEV ile kaynağında ayrıştırma konusunda okullarda bilinçlendirme eğitimleri veriyoruz. Biz plastik sektörü olarak temiz ve sürdürülebilir bir çevre için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu projemizle denizlerimizi temizlerken tüm sektörlere de geri dönüşüm konusunda örnek olmayı hedefliyoruz.”

Unutturulmak İstenilen Dünya Çevre Günü


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.