Ayaklarımın altına serilen cennetimi arıyorum

Kadın, bir ülkenin geleceğini ayakta tutan direğin harcı gibidir. Harç bozuksa direk sarsılabilir. Kadının görevi ülkesinin bekası, yuvasının huzuru için kendisine emanet edilmiş olan meleği, ilim ve terbiye ile yoğurup kıvama getirecek insanlık okulunun ilk öğretmeni, ilk terbiyecisi olmaktır.

kadın anne olmak

Kuran-ı Kerim’de şöyle der:

“Ya eyyuhellezine amenu ve aminu”


“Ey iman edenler, iman ediniz”

Belki içinizden bir kaçı şöyle diyebilir; ‘Ben Allah’a inanıp, onun farz kıldığı şeyleri yerine getirerek zaten iman etmiş olmuyor muyum?’

Bu durumda ben de şöyle açıklayayım…

Ey çiçek, çiçek ol

Ey güneş, güneş ol

Ey deniz, deniz ol

Ey toprak, toprak ol

Ey ana, ana ol

Ey baba, baba ol

Ey öğretmen, öğretmen ol

Ey insan, insan ol…

Olduğun ve eriştiğin yerin, bulunduğun mevkiinin hakkını layıkıyla ver. Onu kusursuz bir şekilde uygula ve yerine getir. Nasıl mı?

Kırmızı bir gül, kendine özgü kokusuyla çıkıverir toprağından. Asla bir papatya ve menekşeye özenip de ne kendini değiştirir ne de kokusunu. Güzel görünmeyi, güzel kokmayı kendine görev bilir ve onu layıkıyla da yapar. Çünkü onun varlığının duası güldür…

Bir kuş göklerde uçmayı kendine görev bilir. Asla tavuğa özenip de kümese girmez. Güneş aya imrenip de gece görünmez. Elma armuda benzeyip de tadını değiştirmez. Çamlar kavaklara, kavaklar ise çama benzemez. Her varlığın kendine özgü görünüş ve görevleri vardır. Ve her birinin de ayrı ayrı duası…

Suyun duası toprak… Toprağın duası yaprak… Yaprağın duası ise var olmaksa bir kadının duası ne olabilir ki acaba?

Kadın, bir ülkenin geleceğini ayakta tutan direğin harcı gibidir. Harç bozuksa direk sarsılabilir. Kadının görevi ülkesinin bekası, yuvasının huzuru için kendisine emanet edilmiş olan meleği, ilim ve terbiye ile yoğurup kıvama getirecek insanlık okulunun ilk öğretmeni, ilk terbiyecisi olmaktır.

Kadın, yuvasının bekçisi niteliğini taşımakta olan hayat eşinin nefesi gibidir.


Kadın iffet ve yüce ahlakın cennetle müjdelendiği tek varlıktır

Durum böyleyken ne vakit kendisini kendi değer ölçüsünde bulup da varlığını hakikat ilmi ile yetkinleştirirse işte o zaman meleklerle yarışacak bir seviyede olduğunu bilmelidir.

Kadın fedakardır, mücadelecidir, merhametlidir.

Merhametinin hakikati öyle yüce ve öyle derindir ki öfkeyle ağzından çıkacak olan beddua kabul görülmemiştir. Çünkü onun varlığında ve hakikatinde pişmanlık vardır…

Kadın, erdem sahibidir… Her şeyden öte bir ‘ana’ niteliğini taşır ve ardında yetiştirdiği sayısız ulu önderler vardır. Ne mutlu böyle ‘ana’ lara ki Mevla’m tarafından cennet onların ayakları altına serilmiştir.

Peki; her kadın bir anne olabilir de her anne bir ‘ana’ olabilir mi sizce?

Bir ‘ana’nın duası evladıdır…

Eğer ki bu güzel melekenin sahibiysen o vakit evladının bütün hayatını avuçlarının arasına almakla yükümlüsün demektir. Tıpkı ay, güneş, yıldız, toprak, su ve tüm evreni kuşatan sayısız nimetler gibi… Onlar ki sağa sola sapmadan kusursuzca görevlerine iman edip yerine getiriyorken, bizim kusurumuz ne ola ki acaba?

Koşullar mı? İmkanlar mı? Yoksa kapitalist bir dünyanın içinde sıkışıp kalmalar mı? Ya da nefs ve vicdan arasında kaybolmak mı?

Unutmayın ki, vicdanınızı nefsinizin gölgesinde bıraktığınız sürece; yarınki nesillerimiz ne yazık ki vicdan yoksunluğunuzun iyi birer taşıyıcısı olacaktır. Sizler ki anne olarak çocuklarınızın üzerinden rahmetinizi esirgediğiniz sürece, onlar da birer evlat olarak size ve topluma karşı şefkat kapılarını her daim kapalı tutacaktır.

Ve bugünkü yazımı tekrar aynı ayet ile sonlandırmak istiyorum…

“Ya eyyuhellezine amenu ve aminu”


“Ey iman edenler, iman ediniz”

Suffragette: Direnen kadınların öyküsü