Türkiye’nin başkentinde, Ankara’da meydana gelen patlamanın medyaya yansımasındaki hassasiyetini saygı ile karşılıyorum. Patlama sonrasında oluşan duyarlılığı gözlemlemek için halkın bir kısmı ile istişare içindeydim. Bu gözlemlerin sonuçlarını ve patlama ile ilgili düşüncelerimi paylaşırken çok dikkatli olmak için özen gösterdiğimi önemle belirtmek istiyorum.
Ankara’da patlama sırasında hayatını kaybetmiş olan vatandaşlarımızın tüm yakınlarına sabır dilerim. Hastanede hala tedavisi devam eden vatandaşlarımız için acil şifa dilerim. Başkent’te meydana gelen patlamanın olduğu bölge Ankara’nın en kritik ve stratejik noktasıdır. Bölgede Genelkurmay Başkanlığı, Kara ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ve askeri lojmanlar bulunmaktadır. Fakat gerekli olan önlemlerin yoğunluğu sebebiyle patlama meydanda gerçekleşmiş ve askeri kontrolün olmadığı bir nokta seçilmiştir.
Ankara’daki patlama bir güvenlik zafiyeti midir?
20 Temmuz 2015 : Suruç da basın açıklamasına intihar saldırısı 34 ölü ve 100 den fazla yaralı 10 Ekim 2015: Ankara’da barış mitingine intihar saldırısı 109 ölü ve 500 den fazla yaralı.
12 Ocak 2016: Sultanahmet’te intihar saldırısı 11 ölü ve 10 dan fazla yaralı.
17 Şubat 2016 : Ankara’da askeri servise intihar saldırısı 29 ölü ve 50 den fazla yaralı.
13 Mart 2016 : Ankara Kızılay meydanında patlama 37 ölü ve 100 e yakın yaralı.
Ülke sınırları içinde güvenlik önemleri devam ederken önü kesilemeyen saldırılar sonucu gerek sivilin, gerek güvenlik kuvvetleri mensubu kişilerin hayatını kaybetmeleri beni daha fazla soru sormaya sürüklemektedir.
Ülkemizde yaşanan her olaya alışmış olmak kanımca bizim bir utanç tablosudur. Yaşanan olayların içinde kişiselleştirmek için nedeniniz yok ise “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” denilmektedir. Bununla birlikte Bakanlık tarafından kimliği tespit edilen ve istihbarat sahibi olduğumuz 1992 doğumlu YPG örgütü üyesi Seher Çağla Demir’in bu denli rahat ülkemizin kalbinde patlama yapabilmesi kabul edilemez bir gerçektir. İçişleri Bakanlık yapmış olduğu açıklamasını “…. Terörle mücadele konusunda yürütülen çalışmalar aynı kararlılıkla devam edecektir. ” cümlesi ile bitirmiştir. Bu açıklama bize günümüze kadar yürütülen çalışmaları sorgulamaya yoğunlaştırmıştır.
İngiliz yayın kuruluşu BBC haberinde geçen ay gerçekleşen patlamayı hatırlatarak “Ankara’da son altı ay içinde üç patlama meydana gelirken, Türkiye çoklu güvenlik tehdidiyle karşı karşıya” olarak yazdı. Financial Times ise “Başkent’te bir aydan daha az süredeki ikinci ölümcül patlamada, ölü sayısının artmasından endişe ediliyor. Hükümet patlama ile ilgili yayın yasağı koydu.” ifadeleri ile olaylara yer verdi. Dünya basınında yer alma şeklimizin her zaman objektif olmadığını vurgulayarak belirtmek isterim ki diğer ülkelerce anılma şeklimize dikkat etmek zorunda olduğumuz kabul edilmiş bir gerçektir.
Başta Azerbeycan, İngiltere, Rusya ve ABD gelmek üzere hemen hemen her ülke gerek kınama gerek taziye mesajları ile terörün karşısında üzüntülerini belirtmiştir. Peki zaman zaman ilkel yöntemler ile oluşturulmuş düzeneklerle zaman zaman güncellenmiş düzeneklerle katliamlara yol açan patlamalarda kullanılan bombaların kaynağı nasıl sağlanmaktadır?
Hakkında çalıntı ihbarı bulunan bir araç Türkiye’de nasıl 2900 km yol katediyor ve yakın tarihin en kanlı patlamasına sebep olabiliyor?
Hakkında tüm istihbarata sahip olduğumuz Seher Çağla Demir nasıl oluyor da Ankara Kızılay meydanında patlama gerçekleştikten sonra ayan beyan ülke ile paylaşımı gerçekleştiriliyor?
-“Hmm, biz zaten tanıyoruz ya bizim Seher Çağla Demir değil mi o?
-Tamam tamam sıkıntı yok. Herkes görevine kaldığı yerden devam edebilir.” gibi bir mizahı yaklaşım ile son cümlemi kurmaktan çekiniyorum. Ülkemizi ve sevdiklerimizi hatta kendimizi korumak için her birimizin görevi olan vatandaşlık borcumuza ilaveten yapmamız gereken şahsi tedbirler edinmenin zamanında, çağında mı yaşamaktayız? Mücadele ettiğimiz kişileri bilmek ve gerekli olan tüm istihbarata sahip olmak özellikle ülke çıkarlarını korumak ve ülke vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için kullanıldığı zaman yeterince önemlidir. Ülke çıkarları, belli bir kesimin çıkarları ile eş görülemez kadar geniş ve kapsamlı olmak zorunda değil midir? Akılllarda olan ise korkunun ve endişelerin ortak sorduğu sorudur… ” Bir kez daha katliama yol açan bir patlama ile canlarımızı feda edecek miyiz? “