Tiyatro çocuklarımızı hem derslerinde hem de sosyal hayatlarında daha başarılı kılıyor. Çocuklarımızı nasıl yetiştiriyoruz? Onlara vermemiz gereken eğitimi, sevgiyi aşılamamız gereken sanatı ve karakter oluşumlarına yardımcı olacak şeylerde bizler ne kadar bilinçli ve başarılıyız?
Ülkemizin eğitim sistemi malumunuz ki her sene değişen ve gelişemeyen bir süreç izlemekte. Eğer imkanınız yoksa da çocuklarımız bir devlet okulunda başlar eğitim – öğretim hayatlarına ve geniş kapsamlı bir genelleme yapmayalım ama mutsuz veya olması gerekenden daha az nitelikte devam ederler öğrenim hayatlarına. Çocuklarımızı düşündürüp farklılıkları kabul etmek yerine, farklılıkları sevmeyi öğretmek. Sanatı müziği aşılamak ve onlara hayata bakacakları geniş bir bakış açısı yaratmak, insan ve hayat dersleri vermek gerekiyorken. Daha ilkokul itibariyle imtihana tabii tutuluyorlar. Hemen bu acımasız yarışa başlatıyoruz onları çünkü büyüyecek, ayaklarının üstünde duracak iyi bir meslek sahibi ve bir de sigortayla hayatlarının geri kalanında günlerini gün edecek diye düşünüyoruz.
Çocuk daha çocukluğunu yaşamadan bu sorumlulukları taşıyor zihinlerinde ve yüreklerinde. Okul dışındaki tüm aktiviteleri de boş olarak algılanıyor. Peki, o zaman soralım kendimize doğru yapmadığımız ne var? Tamam, kendimizin de pedagog olduğumuzu savunmuyoruz ama yanlış giden bir takım şeyler var bunu da görüyoruz. Her şeyi de eğitim sistemine yüklemek haksızlık bir kere. Dönüp sorguladınız hiç mi kendinizi, o saf ve temiz olan çocuklarımız neleri öğreniyor? Okullar ve bizler okul derslerinden başka, tam ve doğru ihtiyaçları dahilinde bir eğitim veriyor muyuz onlara? Çocuk böyle kapsamlı bir şekilde gelişim süremeyecek olan eğitim hayatında, hayatının her alanında potansiyelini tam olarak kullanamayacaktır. Çünkü ezbere eğitimden, eve gidip öğrenmek yerine hemen ödev bitirme telaşı içinde olup, hiç bir şeye zaman ayıramaz hale gelmiş durumda. Gelecektir çünkü ben de bunu yaşayan ve halen yaşayanları gören birisiyim. İlkokulu da yine ortaokul ve lise takip edecektir. Bu eğitim sürecinde çocuğun istek ve yetenekleri de körelecektir. Sanat ve edebiyatla da tanışmamış olup, kendi kararlarını veremeyen, ailesinin istek ve direktifleriyle kendi benliğinden yoksun bireyselleşemeyen ve bunun neticesiyle yine potansiyelini kullanamayan biri olacaktır. Ya istemediği ya da istemediğinden bile bihaber şekilde hayatını sürdürüyor olacak. Ya da – ları daha da uzatırız ama neticede genellikle iyi bir sonla bitmez bu. Burada öncelikle kendinizi sonra eğitim sistemimizi yapıcı bir şekilde eleştirmeniz ve üstünüze düşen görevleri bellemelisiniz.
Günün anlam ve önemi olan tiyatroya değinelim; Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği) tarafından 2001 yılında ilan edilmiştir. “Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Günü” kökeni binleri aşan bir tarihe sahiptir. Eğlendirmesi, güldürüp ağlatması hepsini aynı anda yapmayı becermesiyle ve en önemlisi de insanı düşündürmesiyle diğer sanat dallarının hepsinden farklı bir yerdedir o. Çünkü tiyatro diğer sanat ve edebi dallarını da kapsayan, kullanan en etkili sanat biçimidir. Müziğiyle, şiiriyle, söz sanatları ve dahasıyla tiyatroyla anlatmak istediklerimizi anlatır ve öğretiriz. Evet öğretiriz! Hem oynayacak olan oyuncu hem de seyirciyi de etkili ve kalıcı bir şekilde vermek istediklerimizi veririz. Toplum için yaptığımız sanatta, toplumda gördüğümüz eksiklikleri eleştirip, onu iyileştiririz. Daha sağlıklı yarınlar için bir araçtır tiyatro. İkinci Dünya harbinde bile Almanlar ilk başta tiyatrolarını tamir ettirdiler. İstenilse de istenilmese de insan var olduğu müddetçe tiyatro da her zaman var olacaktır.
Çoğumuzun hayatı algılama biçimi farklıdır ve kişiden kişiye değişir, bunlar : ‘Görsel, işitsel, kinestetik’ şekilde algılarız hayatı. Bazılarımız bunlardan birine vakıf olabilirken bazılarımız birden fazlasına vakıf olabilir aynı zamanda bunları yanlış aldığımız eğitim hayatımızla ve türevi sebepleriyle köreltebilirken, daha aktif bir hale de getirebiliriz. İşte tiyatro bu üç algının hepsini hem oyuncu da hem de seyircide uyandırabilmektedir. Görerek, duyarak ve kalplerinize dokunarak 7′ den 70’e herkesi etkiler. Çocuklarımızın gelişiminde de tiyatronun faydaları say say bitmiyor. Tiyatronun içinde olan biri işte bu algılama biçimlerini aktif edip daha iyi algılayabilir hayatı ve insanları. Ve tiyatro hem sanat dalıyken hem de bir bilim dalı sayılır. Neticede sahnede durulan o açıda bir matematik var. Ne kadar iyi oynasa da oyuncu eğer yanlış açıysa durduğu açı ne alkış alır ne de beğeni.
Unutulmasın, illa çocuk tiyatroyu seçmesi gerekmez mesleki alanda. Fakat eğitim sürecinde, hatta müfredatta zorunlu olarak alınması gereken uygulamalı bir ders olması gerektiğine inanıyorum. Sanılanın aksine de yapılan araştırmalara da bakarsak tiyatro çocuklarımızı hem derslerinde hem de sosyal hayatlarında onları daha da başarılı kılıyor. Okullarda bile öğretilmeyen nice yetilere sahip. Bizatihi oyunculuk hayatımda gördüm ki; kendini ifade edemeyip de tiyatrodan sonra artık çok başarılı bir mıknatıs konuşmacı olan, kekeme olup da bunu düzelten, sosyal hayatı daha da gelişti. Topluma daha yararlı bir birey olmasını sağlayan bu sanatın ve dahasını da kazandırdıklarıyla hayata olan bakış açıları ve yaşadığı içsel bilinçle, harikulade değişim geçiren nice arkadaşlar ve aydınlar tanırım, tanırız.
Kaç tiyatro oyunu izledik?
Günümüz dünyasında bir meslek hiyerarşisi var maalesef. Eğer çocuk, toplumun dikta ettiği mesleklerden birini seçmez ona yönelmez ise sanatı ve edebiyatı veyahut istediği şey meslek hiyerarşisinin dışındaysa onu hobi alanı dışında seçerse çocuk artık hem toplumdan hem ailesinden hem de çevresinden diğer meslek gruplarına nispeten ‘farklı’ bir muamele görecektir. Gocuklu celep sopasını kaldırdığı vakit de garibim hemen sürüye katılacaktır. Günümüzde bu konuya ilişkin artık aileler ve çevremiz bir bilinçlenmeye sahip olsa bile yeterli mi bu? Tartışalım bunu… Bu kabul etme bilinci oluşsa bile meslek hiyerarşisi artık damarlarımız da atan kan kadar mevcut ve bağlı bizlere. Şu ana dek kaç tiyatro oyunu izledik? Kaç tane tiyatro oyununda yer aldık ve çocuklarımıza hiç bu tür faaliyetler için teşvik ettik mi? Ettiysek bile onlara bir yol açtık mı? Lütfen öncelikle kendimizi aydınlatıp eğittikten sonra neslin devamı, geleceğimiz olan çocuklarımızı tiyatroyla, edebiyatla buluşturalım.