Bu defa İstanbul: önlem alması gereken halk mı?

Sabah uyanıyorum, rutin hayatıma devam ederek; ama yine tedirgin yine endişe içinde… Malum, elim kumandaya uzanmak, televizyon izlemek istemiyor. Çok geçmeden telefonuma gelen haberden öğreniyorum ki sıcağı sıcağına gündemde bir patlama daha… “İstanbul”

istanbul terör alarmı istiklal caddesi patlama taksim

İstiklal Caddesinde sabah saatlerinde yaşanan saldırının canlı bomba olduğu belirtiliyor. Kaymakamlığın önünde meydana gelen patlamada 1’i canlı bomba, önce 2 iken, 5 kişi hayatını kaybetmiş. 3 iken 7 kişinin durumu ağır, 20 iken 36 kişinin de yaralı olduğu bildiriliyor. Sayı sürekli değişken… Yaralıların 12’si yabancı uyruklu. Ve en kötüsü bu insanların aralarında çocuklar da var!

Ne büyük insafsızlık diyorum, ne büyük canilik… Patlatmak istiyorsan git kimsenin olmadığı bir yerde yalnız kendini patlat! Madem bu kadar isteklisin insan olmamaya ve can almaya… Kızıyorum, kendine hayrı olmayanın başkalarına zararı olacaksa, yaşamaya da hakkı var mı acaba diye düşünmekten alamıyorum kendimi…


Olay yerinde inceleme devam ederken, yoğun güvenlik önlemleri alınmış diyorlar. Bugün için böyle, ya yarın? Yarın önlemlerin yoğunluğu azalacak mı?

Akabinde bakıyorum diğer haber ve başlıklara…

Valilik iki gün önce gelen ihbarlar üzerine “Sansasyonel haberleri dikkate almayın” demiş. Ancak bu ifadelerden 2 gün sonra bugün İstanbul’da yeniden bir patlama oluyor. Alman Lisesi ve Almanya Elçilikleri konuyla ilgili uyarıda bulunmuş, temsilciliklerini ve okullarını tatil etmişler.

ABD elçilikleri de Ankara saldırısı öncesi resmi sitesinde vatandaşlarını uyarırken, Nevruz kutlamaları öncesi 17-21 Mart tarihlerine dikkat çekerek yeni bir uyarıda daha bulunmuş. Özellikle Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana’da yaşayan vatandaşların önlem almasını belirtmiş.

Halk nasıl önlem alsın?

Burada önlem alması gereken yalnız halk mı? Halk nasıl önlem alsın ayrıca? Bu insanlar hiç mi dışarıya çıkamayacak, işine aşına giden var, okuluna giden çocuklarımız var! Nereden bilecek gittiği yolun yolu olmadığını… Ekmek derdinden can derdine düştü insanlar…

Başka başlıklarla ilerliyorum.


Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş saldırıyla ilgili yaptığı ilk basın açıklamasında diyor ki: “İstiyorlar ki, Türkiye bu saldırılarla korksun. Vatandaş içine kapansın. Vatandaş evinden çıkamaz hale gelsin. Hayır, ne yaparlarsa yapsınlar teröre alışmayacağız! Terörü kanıksamayacağız! Geri adım atmayacağız. İnşallah yollarda, çarşılarda, pazarlarda günlük hayatımıza devam ettireceğiz. İçimize kan akıtacağız belki ama biz dostlarımızla, komşularımızla, kardeşlerimizle birlikte hayatımızı devam ettireceğiz. Devlet ve hükümet sadece bu işlerle uğraşsın, başka işler yapmasın istiyorlar. Biz terörle mücadelemize sonuna kadar devam ediyoruz. Zannettiler ki bu mücadelede en ufak bir gevşeme olur. Hiçbir şekilde gevşeme olmadan sonuna kadar bu şiddet olayları sona erene, terör şebekeleri susturulana kadar bu mücadeleye devam edeceğiz.”

Alışmayacağız da terörün ardı arkası kesilmiyor

Alışmayacağız, kanıksamayacağız, günlük hayatımıza devam edeceğiz de; bütün bu olanların ardı arkası kesilmiyor, üstelik Ankara’daki kanı yerde kurumayan insanımızın yası bitmeden… Daha ne kadar sürecek, ne kadar daha can alacak bu hain örgütler?! Mücadelenin sonucu bu görüntüler olacaksa, insanların endişeleri yersiz midir?

Diğer başlıklar da şöyle:

Ünlü İngiliz Rock grubu solisti Skin (Deborah Anne Dyer), İstiklal Caddesi’ndeki saldırı sırasında Taksim’de otelinde olduğunu, Twitter’dan hayranlarına şöyle duyurmuş: “Otelimizin dışında büyük bir bomba patladı. Sarsıldım ama iyiyim. İnsanlar öldü. Korkunç sahneler var. Bina kağıt gibi sallandı. Kalbim bu musibet olaya yakalanan masum insanlar ve ailelerinin yanında…”

Bir yabancının hislerini saygıyla karşılıyorum; fakat keşke aynı tepkiyi kendi ülkelerinden de gösterebilseler! Burada bir yaşam söz konusu! Burada her dakika insanlar ölüyor, doğu batı demeden… Uluslararası insan hakları bizde anlamını çoktan yitirdi!

İnsanlarımızı korkuya salan sözlerin değeri de anlamsız kalıyor belki ama biz Türk, Kürt, Laz, Çerkez ayrı demeden, hepimiz kardeşiz! Olanlara susmak terörü yok etmez. Birer birer insanlarımızın, insanlığımızın ve vicdanlarımızın ölmesini bekleyemeyiz. Yeterince olaylara seyirci kalmadık mı zaten?


Düşünün, bu yaşamını yitiren insanlar sizlerin de yakınları olabilirdi, çünkü çok iyi biliyorsunuz ki düşman her yanımızda! Yaşadınız gördünüz susmakla, seyretmekle olmuyor. Dikkatli olmak da yetmiyor. Şimdi birbirimize dayanma, yaslanma ve birlik olma vaktidir! Şimdi tepkilerimizi, sesimizi duyurma vaktidir. Yeter demenin tam zamanıdır artık!


Aylin İçsel
İnsanın en büyük pratiği kendi hayatıdır, derler. Deneyimlerimizden çıktığımız yolculuğumuzda her durakta ve her yolda hayatın anlamına dair edindiğimiz her doktrin muazzam mucizelerle dolu biz insanlara münhasırdır. Benimse en büyük meramım, derin bir insan sevgisi ve anlayışı, bütün insanlara duyulan kardeşlik ruhu; insanların mutabakat içinde olmaları, dünyayı daha iyi algılayıp, daha yaşanılır bir yer olmaya muktedir, düşüncelerin özgür, barışın ve insanlığın hüküm sürdüğü, çocukların mutlu yaşadığı bir dünya inancı ve de hayalidir. Yazmaksa, olup bitenler karşısında herkesin sesi olmak, kıyılardan geçip, sokağın en işlek caddelerinden dokunmaktır hayata... Yaşamın kendisine karışmak ve keşfetmek tutkusudur. Varoluşun en derin sebebidir yazmak...