Afrika’da solan bir özgürlük mücadelesi: Patrice Lumumba

“Bağımsızlık olmayan yerde tek bir özgür kişi yoktur”

Bugün yer altı ve yer üstü kaynaklarına el konularak sömürülen ve açlığın pençesine bırakılan, aslında dünyanın en zengin topraklarına, geniş arazilerine ve doğal kaynaklarına sahip Afrika için bir zamanların bağımsızlık adına direnen lideri, Patrice Lumumba…

Patrice Lumumba, tüm kaynaklarına el konularak sömürülen ve açlığın pençesine bırakılan Afrika'nın bağımsızlık adına direnen lideri...

1925’te Kongo’nun Sankuru eyaletinde doğdu. Bir misyoner okulunda eğitim gördü. 1943’te eğitimine devam etmek için Kindu’ya gitti. O dönemde doğduğu toprakların kalkınması için tek çıkar yol olarak Belçikalılarla işbirliğini görmekteydi. Fakat kısa zamanda gerçeğin bu olmadığını anladı. Kongo’da yaşayan beyaz kolonların sömürgecilik şartlarını değiştirmeye hiç niyetleri yoktu ve orada bulunan 14 milyon insan beyazlar için hala maymundan farksızdı. Lumumba,1955’te siyasete atılarak bir sendikanın başkanı seçildi. O yıllarda Kongo’ya gelen Belçika Kralıyla ülkesinin sorunları hakkında bir konuşma yaptı. 1956’da Belçika’ya davet edildi ve Belçika Liberal Partisine katıldı. Geri döndüğünde yolsuzluğa karıştığı iddiasıyla tutuklandı ve bir yıl hapis yattı. Dostları tarafından kefareti ödenerek hapishaneden çıkarıldı. 1958’de Kongo’da Ulusal Eylem partisini kurdu. Aynı yıl Afrika halkları konferansına katılarak konuşmasını şöyle dile getirdi:

“… Biz de kendi ülkemizde bütün vatandaşlara hiçbir ayrım gözetmeksizin özgürlük, eşitlik, sosyal barış, hoşgörü ve refah sağlayan demokrat ve modern bir devlet kurulmasını istiyoruz. Kahrolsun Sömürgecilik ve Emperyalizm! Yaşasın Kongo Ulusu ve Afrika”.


Bu konferansta alınan kararları halka anlatmak için mitinglere başladı. 1959’da bu mitinglerde halkı isyana teşvik ettiği için tutuklandı. Belçika ile bağımsızlık görüşmelerinin yapılabilmesi için serbest bırakıldı. Ülke 1960 senesinde Belçika’dan bağımsızlığını kazandığı zaman Patrice Lumumba, Kongo’nun ilk başbakanı olarak göreve gelmişti. Karizmatik bir lider olarak parlamentoda büyük bir desteği vardı. Buna rağmen iktidarını ancak iki ay sürdürebildi. Lumumba, sol görüş sahibi biriydi ve ABD ile Sovyetler arasında tarafsız politika izleme siyasetini güdüyordu. Yani çok zor bir yolu denemişti. Gelişmiş bir Avrupa ülkesi olmadığı için bu politika elbetteki ABD’nin düşmanlığını çekecekti. Nitekim CIA, topluluk karşısında düşüncelerini anlatma ve duygu aşılama konusunda usta olan aynı zamanda iktidardan düşse bile ABD’nin ayağına dolanabilecek Lumumba’nın varlığından hiç de hoşnut değildi. Zamanın CIA Başkanı Ailen Dulles, Lumumba’nın öldürülmesi emrini vermiştir. Bu amaçla CIA, Afrika’ya öldürücü bir virüs gönderdi. Lakin virüsün hedefine ulaşmasına fırsat kalmadan CIA güdümlü devlet başkanı tarafından Lumumba görevden alındı ve akabinde hayatını kurtarabilmek için ülkesini terk etmek zorunda bırakıldı. Ancak Kongodaki Belçikalılar, sömürgeci güçler, Amerikan işbirlikçileri ve CIA ile birlikte Lumumba’ya bir tuzak hazırladılar. Lumumba, CIA’nın yardımlarıyla hükümetin kontrolünü ele geçiren işbirlikçi General Joseph Mobutu’nun askerleri tarafından 1960 yılında Katanga’da yakalandı. Ölümüne kadar bir kışlada hapiste tutuldu. Arkadaşlarıyla görüşmesinde şu sözleri söyledi:

“Beni öldürecekler çocuklar. Gandhi gibi öleceğim!”

Ölümü Gandhi’ninkinden de kötü oldu. Bir aydan fazla süre tutuklu kalarak sorgulandı, ağır işkencelere maruz kaldı. Belçika ve Amerikalı görevlilerin gözetiminde arkadaşlarıyla birlikte orman içinde kurşuna dizildi. Acelece gerçekleştirilen bu infaz halka duyurulmadı ve şartların sağlanması beklendi. Halk tüm bu olanları iki ay sonra öğrendi. O tarihten sonra işbirlikçi Mobutu, Kongo’yu yönetti. Bu sebeple CIA’ın Afrikadaki en büyük istasyonu Kongo’da, yani yeni ismiyle Zaire’dedir.

Özgürlüğün bedeli her zaman ağırdı…

Lumumba’nın CIA tarafından öldürüldüğünü geniş halk kitleleri karşısında söylemekten çekinmeyen büyük hatip Malcolm X de CIA’nın hedefleri arasına girerek, diğer antiemperyalist faaliyetleri de dikkate alınarak 1965’te bir konuşma sırasında Harlem’de öldürüldü.

Lumumba, öldükten beş yıl sonra katili General Mobutu tarafından “Ulusal Kahraman” ilan edildi.

Şubat 2002’de Belçika hükümeti Lumumba’nın öldürülmesine giden olaylara inkar edilemez bir sorumluluk payına sahip olduğunu kabul eden bir açıklama yayımladı.

Temmuz 2002’de ABD hükümeti CIA’ın Lumumba karşıtlarına para ve politik destek yardımında bulunarak ve Mobutu’ya silah ve askeri eğitim sağlayarak Lumumba’nın öldürülmesinde rol oynadığını ortaya çıkaran belgeleri açıkladı.

patrice lumumba

Patrice Lumumba’nın karısına yazdığı son mektup ve son satırlar ise şöyledir:

Sevgilim,

Bu mektubu yazarken sana ulaşıp ulaşmayacağını ya da ulaştığında hala hayatta olup olmayacağımı bilemiyorum.

Ülkemin bağımsızlığı için yürüttüğüm mücadele boyunca, ben ve arkadaşlarımın uğrunda hayatlarımızı verdiğimiz kutsal davanın zafere ulaşacağına hiç kuşku duymadım.

Ama bizim ülkemiz için istediklerimiz; onurlu bir yaşam, parlak bir saygınlık, kısıtlanmamış bir özgürlük gibi vazgeçilmez değerler, o güvendiğimiz ve yardım istediğimiz BM’deki önemli görevliler tarafından asla istenmedi. Çünkü farkında olsun ya da olmasınlar, doğrudan ya da dolaylı olarak Belçika ve batılı dostlarının sömürgeciliğini destekliyorlardı.

Yalnız değiliz… Afrika’da, Asya’da ve bütün dünyadaki özgür insanlar, bu topraklarda bir tek sömürgeci ve paralı asker kalmayana kadar savaşacak olan milyonlarca Kongolunun hep arkasındalar…


Ayrıldığım ve bir daha asla göremeyeceğim çocuklarıma anlatılmasını istiyorum ki; Kongo’nu mükemmel bir geleceği olacak. Bağımsızlık ve egemenliğimizi tekrar kazanmak görevi kendilerinin ve bütün Kongolularındır.

Saygınlık olmayan yerde özgürlük yoktur.

Adalet olmayan yerde saygınlık yoktur.

Bağımsızlık olmayan yerde ise tek bir özgür kişi yoktur.

Hiçbir barbarlık, hiçbir acı ve hiçbir işkence, beni merhamet dilemeye zorlamadı.

Başım dik olarak, sarsılmamış bir inanç ve ülkemin kaderine dair derin bir güvenle ölmeyi, kutsal ilkelerimizin küçümsenmesini izleyerek yaşamaya tercih ederim.

Tarih bir gün sözünü söyleyecek. Brüksel, Paris, Washington ya da Birleşmiş Milletler’in öğrettiği tarih değil; bizim sömürgecilik ve kukla hükümdarlarından kurtulmuş, özgürleşmiş ülkelerimizde öğretilecek tarih…

Afrika kendi tarihini yazacak, sahra’nın kuzeyinde ve güneyinde, bu zafer ve saygınlığın tarihi olacak.

Ağlama sevgilim;

Biliyorum ki, benim çok acı çekmiş ülkem kendi bağımsızlık ve özgürlüğünü savunacak.

Yaşasın Kongo!


Yaşasın Afrika!


Aylin İçsel
İnsanın en büyük pratiği kendi hayatıdır, derler. Deneyimlerimizden çıktığımız yolculuğumuzda her durakta ve her yolda hayatın anlamına dair edindiğimiz her doktrin muazzam mucizelerle dolu biz insanlara münhasırdır. Benimse en büyük meramım, derin bir insan sevgisi ve anlayışı, bütün insanlara duyulan kardeşlik ruhu; insanların mutabakat içinde olmaları, dünyayı daha iyi algılayıp, daha yaşanılır bir yer olmaya muktedir, düşüncelerin özgür, barışın ve insanlığın hüküm sürdüğü, çocukların mutlu yaşadığı bir dünya inancı ve de hayalidir. Yazmaksa, olup bitenler karşısında herkesin sesi olmak, kıyılardan geçip, sokağın en işlek caddelerinden dokunmaktır hayata... Yaşamın kendisine karışmak ve keşfetmek tutkusudur. Varoluşun en derin sebebidir yazmak...