Su kaynakları azaldıkça su savaşları başlayacak. BM’nin bir raporuna göre dünyada 2 insandan biri susuzluk problemi yaşayacak. Bu nedenle insanoğlu susuzluğa karşı baraj inşa ediyor. Dünya genelinde 40 bin baraj bulunuyor. Nil Nehri üzerine kurduğu barajlar nedeniyle Mısır, Sudan ve Etiyopya ile, Angola ise Namia ve Botswana ile sorun yaşıyor. Suriye ve Irak ise GAP projesi yüzünden Türkiye’nin başını ağrıtıyorlar.
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak (Kızılderili Atasözü)
Su kaynakları bitmeden su savaşları başlayacak
Devamlı söyleriz; “Sudan Sebepler” yüzünden birbirinizi kırmayın, kavga etmeyin, küs kalmayın, tartışmayın diye… İşte o su, bu su. Artık o “su” yüzünden savaşlar başlayacak, insanlar ölecek, hatta bazı ülkeler şimdikinden daha çok bir damla suya muhtaç kalacak.
Siz halen 5 litre su yeterli olmasına rağmen 20 litre su ile duş alamaya devam edin. Nasıl olsa yakın zamanda 1 litre su bulup banyo bile yapamayacaksınız. Bugün petrole ödediğiniz rakamlardan şikayet ediyorsunuz. Yakın zamanda petrolün 2 misli fiyata su parası ödeyeceksiniz hatta ödemek isteyeceksiniz ama su bulamayacaksınız. Yıllarca petrol için yakıp, yıkan emperyalist güçler şimdi aynı oyunu su için başlattı.
Bunlar size Ütopik gelmesin. Gerçeklerden bahsediyorum. Bunu ben değil bilim insanları söylüyor, anlatıyor, yazıyor.
2035 yılından sonra Dünya genelinde ciddi anlamda bir su kıtlığı yaşanacağı öngörülüyor. Bu sebeple özellikle Ortadoğu merkezli bir savaşın çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu bağlamda özellikle ABD ve Rusya’nın Dünya’nın tatlı su rezervi en yüksek olan yeri Antarktika Kıtası’nda hak talep etme savaşları işte bu yüzden. Ortadoğu eksenli ve İsrail odaklı su politikaları İsrail tarafından 1960’lı yıllarda faaliyete başlamış ve İsrail bu yönde ciddi anlamda su politikaları yürütmüştür. Dünyada su için başlatılan mücadeleler şimdiden ileri boyutlarda.
ABD’deki Massachusetts Üniversitesi Çevre Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Timothy O. Randhir de kaynakların azalması nedeniyle su kavgalarının artacağını vurguluyor.
Su kaynakları ve kullanılabilir suyun dünya dağılımı
Dünya nüfusunun %60′ından fazlasına sahip Asya kıtası, bu kullanılabilir suyun %36′lık bir kısmına sahip. Öte yandan dünya nüfusunun %6′sına karşılık gelen Güney Amerika kıtasında kullanılabilir suyun %26′sı bulunuyor.
Sadece Amazon nehri ise tüm dünya üzerindeki kullanılabilir suyun %15′ini oluşturuyor. Dünya Meteoroloji Örgütü’nün tahminlerine göre 2025 yılında dünya nüfusunun yüzde 66′sı su sıkıntısı çekecek.
Randhir’e göre tarihsel olarak bakıldığında Ortadoğu’da ve Amerika’nın bazı bölgelerinde böyle uyuşmazlıklar bekleniyor. Su kaynaklarının farklı ülkeler tarafından paylaşıldığı bölgelerde de su sorunları bekleniyor. Randhir bunlara Nil Nehri ve Amerika ile Kanada arasındaki bölgeyi örnek veriyor.
Çözümü ise havza yönetimine önem verilmesi ve sudaki kirlenmenin önüne geçilmesi. Olası su savaşlarının taraflarıyla ilgili çok sayıda öngörü bulunuyor. Bunlardan en dikkat çekicisi dünya nüfusunun yüzde 5’ini barındırmasına rağmen dünya su kaynaklarının sadece yüzde 1’ine sahip olan Ortadoğu.
Yakın dönemde ve günümüzde petrol gibi enerji kaynakları ekseninde çatışmaların yaşandığı Ortadoğu böyle giderse bir de su için savaşacak.
UNESCO’ya göre Ortadoğu’da su kaynakları için çıkabilecek olası çatışmalar
UNESCO’ya göre Ortadoğu’da su kaynakları için çıkabilecek olası çatışmalar şöyle:
Fırat ve Dicle için Türkiye, Suriye ve Irak arasında çatışma olasılığı görülüyor.
Şeria Nehri için ise Ürdün, İsrail, Lübnan ve Filistin arasında anlaşmazlıklar var ve çatışma olasılığı bulunuyor. Afrika’da ise Nil Nehri’nin Mısır, Etiyopya ve Sudan arasındaki bir su savaşına neden olması hiç de uzak bir ihtimal değil.
Orta Asya’da ise Aral gölü etrafında Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Kırgızistan arasında bir hesaplaşma olasılığı var. Güney Asya’da Wular Barajı ile ilgili Hindistan – Pakistan gerilimi var. Farraka barajı için Hindistan ile Bangladeş geriliyor.
Mahakali Irmağı ise Nepal ile Hindistan’ın arasında el bombası gibi duruyor. Güneydoğu Asya’da Mekong Irmağı’nı denetleyecek barajlar yapmaya kalkışan Kamboçya, Çin, Laos, Myanmar, Tayland ve Vietnam’ın karşı karşıya gelme olasılığı var.
Güney Afrika’da Bostwana ve Namibya birçok kez su için çatışmanın eşiğine geldi.
Libya’nın tükettiği fosil sular ise Cezayir’i geriyor. ABD ile Meksika arasındaki Kolorado Irmağı suyunun paylaşımı sorunu da bir dinamit gibi ortada duruyor.
Uruguay, Arjantin, Brezilya ve Paraguay’ı kapsayan La Plata da Güney Amerika’nın da çatışma olasılıkları içinde yer alabileceğini gösteriyor. Tarih boyunca su ile ilgili sebeplerden yaşanmış kimi anlaşmazlıklar, çatışmalar ve bölgesel ayaklanmalar da oldu.
1990 yılında Atatürk Barajı’nın yapımı için bir süre Fırat’ın sularının akışı engellendi. Suriye ve Irak Türkiye’yi protesto etti ve barajın Türkiye için bir savaş silahı olduğunu savundu.
Yine 1990’lı yıllarda Turgut Özal, PKK’ya destek verdiği gerekçesiyle Suriye’yi uyardı ve suyu kısıtlamakla tehdit etti. Sadece 2014 yılı içinde olan olaylar bile endişe verici.
Meksika’da su kaynakları üzerindeki kontrolle ilgil bir meseleden dolayı yerel halkla polis arasında çatışma çıkmış ve 100’den fazla polis yaralanmıştı.
Yine 2014’de Suriye hükümeti, muhalif güçlerin Halep’teki su istasyonunu bombaladığını ve su krize neden olduğunu iddia etmişti. Kırım’ın Rusya’ya katıldığını açıklamasının ardından Ukrayna’nın Kırım’a giden su kaynaklarını kestiği iddia edilmişti.
Nijerya’da çiftçilerle sürü sahipleri su kaynakları yüzünden karşı karşıya geldi. Nijerya hükümeti çatışmayı ancak askeri bir operasyonla engelleyebildi. Gürcistan, Rusya’nın sınırdaki su ünitelerine sürekli olarak sabotaj yaptığını idda etti.
Dünya’nın %70’ini okyanuslar ve denizler kaplamaktadır. Okyanus ve denizlerin %96’sı tuzlu ve %4’ü tatlı sudur. Tatlı suyun %75’i kutuplardadır. Diğer büyük bir kısım ise yer altındadır. Yeraltında ki suyun sadece %2’lik bir kısmı içilebilir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) raporuna göre insan başına günde en az 20 litre su düşmesi gerekiyor. Günde 50 litre su harcamak ise 2 milyar insan için büyük bir lüks. Üçüncü dünya ülkelerinde görülen hastalıkların yüzde 80’ine kirli sular neden oluyor. Çünkü dünya çapında kirli suların ancak yüzde 5’i temizlenip işlemden geçirilebiliyor. BM Çocuk Örgütü UNICEF’e göre ise her 8 saniyede bir çocuk hijyen ve temizlikten mahrum olduğu için ölüyor.
Yine BM’nin bir raporuna göre içme suyu, 50 yıl sonra altın kadar değerli olacak, petrol kadar stratejik önem taşıyacak. 50 yıl sonra dünya nüfusu 9.4 milyara ulaşacak, ancak su miktarı ise aynı kalacak. Bu durumda her 2 insandan biri susuzluk problemi yaşayacak.
Bu nedenle insanoğlu susuzluğa karşı baraj inşa ediyor. Dünya genelinde 40 bin baraj bulunuyor. Nil Nehri üzerine kurduğu barajlar nedeniyle Mısır, Sudan ve Etiyopya ile, Angola ise Namia ve Botswana ile sorun yaşıyor. Suriye ve Irak ise GAP projesi yüzünden Türkiye’nin başını ağrıtıyorlar.
Amerikalı su uzmanı ve kitap yazarı Sandra Postel‘e göre ise suyun akılcı kullanımıyla bu tür sorunların üstesinden gelinebilir. Dünya Bankası Başkan Yardımcısı İsmail Serageldin, su tüketiminin alınacak önlemlerle yüzde 60 – 90 arasında azaltılabileceğini söylüyor.
Suyu sadece içmiyoruz!
Yarım kilo buğday için 490 litre, yarım kilo patates için 250 litreye ihtiyaç vardır. Hayvansal ürünlerden et ve süt üretmek için su miktarı alıp başını gitmektedir. Bir ineği beslemeye yetecek tahılı yetiştirmek için 11.400 litre, bir litre sütü sağmak için 1900 – 3800 litre su gerekmektedir.
Yarım kilo peynir için yaklaşık 2450 litre su harcanmaktadır. Yarım kiloluk kesme şekeri için 1500 litre, yarım kilo kahve içinse 10 ton su gerekmektedir.
Birde bu rakamları yemek porsiyonlarına bölünce tükettiğimiz ürünler için ne kadar su harcadığımızı görebilirsiniz. Bir porsiyon pilav 95 litre, bir tost ekmeği 150 litre, bir dondurma 1500 litre, bir hamburger 3000 litre ve küçük bir parça biftek 5000 litre su harcamış oluyorsunuz.
Eğer çayınızı, kahvenizi şekerli seviyorsanız, fincanınıza koyduğunuz her kaşık şeker 50 bardak suya mal oluyor. Akşam yemeğinde bira veya bir bardak şarap için yine 240 litre ve yemek üstüne içtiğiniz bir kadeh brendi için ise inanılmaz bir biçimde 2000 litre su harcanıyor.
Üzerimizde giydiğimiz 250 gram pamuktan üretilen tişörtler ise neredeyse yaklaşık 25 küvet su tüketilmesiyle elde ediliyor. Bu yiyecekleri yetiştirmek ve işlemek için ne kadar su kullandığı hakkında bazı ipuçlarını size vermeye çalıştım. Yıllık bir su tüketimi muhasebesi yapalım bakın neyle karşılaşacağız.
Bir yıl boyunca 1 ton su içiyor, evimizde 50 – 100 ton arasında su kullanıyoruz. Bir yıl boyunca beni besleyecek ve giydirecek bitkilerin yetiştirilmesi için 1500 – 2000 ton su gerekiyor.
Türkiye’de su durumu nedir?
Ülkemizde su kaynaklarını geliştirme projelerinden sorumlu DSİ’ye göre ülkemizin yenilenebilir su potansiyeli 234 milyar m3, tüketimimiz ise 112 milyar m3’tür. Şu anki nüfusumuza göre kaynaklar yeterli gözükse de, 2023 yılına gelindiğinde 100 milyona yaklaşacağı düşünülen nüfusumuzla yenilenebilir su kaynaklarımızın tümünü kullanıyor olacağız.
GAP projesi ile birlikte özellikle Suriye ve Irak ile ciddi siyasi problemler yaşadık. GAP projesinin tam anlamıyla faaliyete geçememesinin altında yatan ana sebep işte budur. Ortadoğu coğrafyasında yaşanılan ve buna müteakip kurulması planlanan bir Kürdistan devletinin asıl amaçlarından biride su kaynaklarına hakim olmak ve kaynağı Türkiye olan Fırat ve Dicle nehirlerinin kullanılmasında söz sahibi olmaktır.
Türkiye’nin su bütçesi incelendiğinde Türkiye’nin ortalama yıllık yağış oranı 643 mm’dir. Bu rakam yılda ortalama 501 milyar m3 suya karşılık gelmektedir. Bu miktarın 158 milyar m3‘ü yüzey suyu olarak akarsulara ve göllere katılmaktadır. Ekonomik ve teknik şartlar göz önüne alındığında ise kullanılabilir su miktarı yıllık 112 milyar m3 olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de su kaynakları en yoğun olarak sulama amaçlı olarak kullanılmaktadır. DSİ verilerine göre Türkiye’de suyun yüzde 11’i sanayi, yüzde 15’i evsel ve yüzde 74’ü ise tarımsal amaçlı kullanılmaktadır. 2008 yılı rakamları itibari ile sulama için yılda 34 milyar m3, içme kullanım için 7 milyar m3 ve sanayi için 5 milyar m3 su kullanılmıştır. Toplamda 46 milyar m3 olan su tüketimi Türkiye’nin toplam su potansiyelinin yüzde 41,1’ine karşılık gelmektedir.
Türkiye’nin toplam su potansiyeline ulaşmayı sağlayan tablo aşağıda yer almaktadır:
Toplam Su Miktarı |
501 milyar m3
|
|
Su Bütçesinden Ayrılanlar
|
Atmosfere Buharlaşan Su Miktarı | – 274 milyar m3 |
Yeraltısuyuna Katılan Su Miktarı | – 69 milyar m3 | |
Su Bütçesine Katılanlar |
Komşu Ülkelerden Eklene Su Miktarı | +7 milyar m3 |
Yeraltısuyundan Pınarlar Aracılığı ile Yüzeye Çıkan Su Miktarı | +28 milyar m3 | |
Toplam Su Potansiyeli |
193 milyar m3 |
Türkiye’nin gerçek anlamda uyguladığı bir su politikası maalesef yoktur. Geçen aylarda NASA özellikle Akdeniz bölgesi için kuraklık uyarısı yapmış, buna müteakip Türkiye’nin birçok bölgesi için aynı durumun geçerli olduğunu belirtmiştir. Her ne kadar su zengini bir ülke gibi bilinsek de uygulamada gerekli tasarruf tedbirleri, gerçekçi bir su politikası yürütmezsek gelecek yıllarda su sıkıntısı yaşayacağımız ve birçok savaşa müdahil olacağımız aşikar.
Amerika’nın yeni rüyası: Kayagazı nedir?