Tanrı kavramını sorguluyorum. Hangi öğelerden meydana geliyor? Bu kavramı bilmemde ve bu kavramın zihnime yerleşmesinde ne gibi etkenler olmuştur? Hangi durumlarda bilinçaltım bu kavrama ihtiyaç duyuyor ve ona danışıyor?
Senden Sana sığınıyorum ve Ben’den Seni anlatıyorum…
İnsan için dış dünya, gözlemlenebilir ve duyu organlarıyla algılanabilir dünyayı ifade eder. Somut ve deneyle ispat edilebilen bir dünyadır bu. İç dünya ya da zihinsel yaşam ise gözlemlenebilir fakat duyu organlarıyla algılanamayan bir dünyanın adıdır. Soyut ve deneyimlenebilen bir dünyadır bu. Burada dış dünyada duyu organlarıyla gözlem yerini, iç dünyada “içe bakış” de denilen başka bir tür gözleme bırakır. Deney ile ispat edilebilmenin yerini ise manevi bir tecrübe olarak ‘deneyim’ alır.
İnsan için Tanrı, dış dünyada yani doğada ve şehirde bulunabilecek bir şey değildir. Çünkü somut olarak gözlemlenemez. Somut üzerinden soyutlama ile Tanrı fikrine veya Tanrı kavramına ulaşılabilir. Aristo evreni madde ve o maddenin formundan ibaret görür. Form, İslam Felsefesinde ‘suret’ olarak, günümüzde ise biçim olarak geçer. Madde ve form ayrımı Aristo’nun felsefesinde çok önemli bir yerde durmaktadır. Madde formsuz meydana gelemez, form ise maddesinden bağımsız bir varlığa sahip olamaz. Ruh ve beden, Tanrı ve evren hep madde – form ikiliği çerçevesinde yorumlanmıştır. Bu minvalde Aristo’ya göre kavramlar nesnelerin formudur. Tanrı kavramı da, insan zihninde kavramsal olarak soyutlama sonucu veya doğuştan [1] yerleşiktir.
İmdi, zihnimi kurcalıyor, doğuştan ya da sonradan elde ettiğim Tanrı kavramını sorguluyorum. Hangi öğelerden meydana geliyor? Bu kavramı bilmemde ve bu kavramın zihnime yerleşmesinde ne gibi etkenler olmuştur? Hangi durumlarda bilinçaltım bu kavrama ihtiyaç duyuyor ve ona danışıyor?
Daha önce zihindeki tüm tanrı tasavvurlarını, O’nun hakikatinden tenzih etmek için reddetmiştim.[2] Bir anlamda zihnimdeki tanrının yıkılışını ilan etmiştim. Şimdi de reddettiğim tanrı tasavvurumun, ne ifade ettiğini, hangi anlamlarla yüklü olduğunu anlamak istiyorum. Bu anlamda üç imaj benim Tanrı’yı düşlerken başvurduğum alanlar ve zihnimdeki aralıklar olarak gözüme çarpıyor. Bu üç tanrı imajı:
Psikolojik İmaj
Akli İmaj
Dini İmaj
Senden Sana sığınıyorum ve Ben’den Seni anlatıyorum…
1.Psikolojik İmaj: (Anne Tanrı – Enfüs)
Bir ceninin anne karnındaki sessizliği, karanlığı ve güveni özleyişi gibi özlenensin. Çocuklukta zihinlere nasıl işlendiği zihnin kendisine meçhul olansın. Düşkünlükte, zayıflıkta el açılan yegâne güç, miskinlerin aradığı sıcak sofra ve gariplerin sığınmayı düşlediği barınaksın. Kimsesizlerin kimsesisin. Uzlaşmazlıkları çözen ortaktan ziyade, herkes için ayrı ayrı tek ve özel olansın. Rahman değilsin burada ama Rahimsin…
Benimsin! ‘Ben’e aitsin. Bana has… Benliğim ile aramdaki sırların sahibi, beni benden iyi bilen ve beni benden geçiren sensin! Bilinenler bir tarafa dursun, bilinmeyenin adısın. Bu yüzden cazipsin. Cezbeye getirensin. Dervişlerin aşkısın. Muhabbet sofralarının başmisafiri…
Zihnime işlenişin bir baba korkusu ve anne tembihiyle başlar. Anne gibi hep merhametle nazar eden, hislerimi besleyen, yorgunluğumda ve düşkünlüğümde başımı koyduğum omuz olan… İhtiyacım… Muhtacım!
Akli İmaj (Baba Tanrı – Afak)
Uzlaşmazlıkların çözüm mercii olan yargıçsın. Yasa yapıcı ve yasanın koruyucusu, davalı ve davacının hakkını verecek olansın. Adilsin işte! Adalet isteği davalı ve davacı gerektirmesi itibariyle ayırıcı olduğu için, adaletini isteyenlere yani ayrılmak isteyenlere haklarını veren sensin!
Camisin! Herkesi etrafında toplayan ve taksimat yapan… Kim olursa olsun kabul eden… Rahmansın bu sefer! Var olması sebebiyle hiçbir ayrım yapmadan isteyene ve çalışana hakkını bahşeden sensin…
Bilmenin nihayete erdiği durak, bilinenin ilk sebebi, bilginin kaynağı ve doğanın düzenleyicisi olarak akl – ı evvelsin. Evrenin kaostan kozmosa geçişini sağlayan, keşfe açık kâinatı, kuramlarla donatansın.
Ceza gününün tek hâkimi ve mahkûm ve mahpus eden de, özgür kılıp af eden de yine sensin. Yönetensin kısaca. Yönetimin ve siyasetin kaynağı olduğundan, hukukun ve yasanın da dayanağısın.
Dini İmaj (Ben Benim!)
“…ayetlerimizi afakta ve enfüste onlara göstereceğiz…” diyen ve nitekim gösterensin. Toplumların içerisinden çekip çıkardığın önderler aracılığıyla insanlarla konuşan, psikolojik ve akli unsurlarla donanmış imajını üreten ve öğretensin.
Yusuf”u önce kuyuda, sonra zindanlarda kendisiyle yüzleştirip, saraya çıkaran ve vuslatın zahmetsiz olmayacağını öğreten mürebbisin.
İnsanlar Musa’dan seni açıkça görmeyi talep ettiğinde, bunun ontolojik imkânsızlığını betimlemek için yıldırım gibi çarpansın. Yine Musa, insanları için çölde su istediğinde ona, asasını taşa vurmasını buyurup, kaynağından suları fışkırtansın.
İsa’yı toplumu içinde seçkin kılan ve onu mucizelerinle donatan sensin. Çarmıhta ya da değil, onun yakarışlarına karşılık veren ve sabrı öğütleyensin.
Senin için kurban edenleri, senden gayrısından vazgeçenleri mağaralarında huzurla koruyup kollayan da yine ve sadece sensin…
Sen teksin nitekim…
Eşin benzerin yok…
Doğmadın ve doğurmadın…
“Ben benim!” diyorsun ya…
Söyle bana ben kimim?
*
[1] Carl Gustav Jung’a göre insan zihninde Tanrı kavramı bir arketip olarak doğuştan bulunmaktadır.
[2] https://indigodergisi.com/2016/02/tanri – reddettigim – tanrilar/