TSK’nın sözleşmeli askerlik sistemine neden talep olmadı?

Sözleşmeli askerlik gençlere neden cazip gelmiyor? Metin Gürcan, Al-Monitor’da yazdığı makalesinde TSK’nın sözleşmeli erlik sistemine ilgi olmamasına dikkat çekti ve sebeplerine yer verdi.

TSK'nın sözleşmeli askerlik sistemine neden talep olmadı?

Vatandaş Ordu’dan Profesyonel Ordu’ya geçmek

Personel mevcudu açısından NATO’nun ikinci büyük ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Mart 2016 itibarı ile 610.095 personeli bulunuyor. Bu mevcudun 315.229’u (yüzde 52) zorunlu askerlik hizmeti için 12 aylığına gelen uzun dönem veya altı aylığına gelen kısa dönem askerlik yükümlüsü sivil genç erkeklerden oluşuyor. Bu açıdan hala personel mevcudunun yarısından fazlası ‘zorunlu askerlik’ yapan sivil bireylerden oluşan TSK’nın gönüllü ve ücretli personelden oluşan profesyonel bir ordu olduğunu söylemek çok zor.

TSK kurumsal dönüşümünün profesyonelleşmekten geçtiğinin farkında ancak yüzde yüz profesyonel bir güç olmak için önünde önemli yapısal sorunlar bulunuyor. Sözleşmeli askerlik sistemine istenen düzeyde ilginin olmaması bunlardan en önemlisi.


Hala büyük ölçüde Soğuk Savaş dönemindeki kuvvet yapılanmasını koruyan TSK’nın kurumsal dönüşüm çabalarının en önemli ayaklarından biri ‘etkinleşerek küçülmek’ ve ‘vatandaş-ordu’dan ‘profesyonel orduya’ geçmek.

TSK’nın komuta kademesi profesyonel orduya geçmenin yolunun orduda görev yapan zorunlu askerlerin sayısının azaltılmasından geçtiğinin farkında. Tam da bu nedenle ‘sözleşmeli askerlik’ denen sistemi yürürlüğe sokmak istiyor. Mart 2016 itibarı ile sözleşmeli askerlerin sayısı 10.413 yani toplam mevcudun yüzde biri.

80 bine yakın pozisyon açıkta

TSK 2012 yılında başlayan sözleşmeli askerlik sistemini Türkiye kamuoyuna tanıtmaya çalışıyor ancak henüz sisteme yeterince ilgi yok. Örneğin, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda sözleşmeli er kadroları için 80 bine yakın pozisyon açıkta beklemesine rağmen bu kadrolar halen tam doldurulabilmiş değil.

Türkiye’de popüler bir kurum olan ve çoğu gencin hayalini süsleyen TSK belki de Türkiye tarihinde ilk kez açtığı boş pozisyonlara personel temin etmekte zorlanıyor. Örneğin, artık 10 yıl önceki gibi askeri nizamiyelerin önüne personel temin sınavlarına girmek için binlerce genç yığılmıyor. Bu nedenle TSK sözleşmeli askerlik sistemini topluma ve de özellikle hedef kitlesi olan 18-25 yaş arasındaki genç erkeklere tanıtmaya çalışıyor.

Bu kapsamda, sözleşmeli askerlik sistemini kamuoyuna tanıtmak için geçen hafta televizyonlarda bir kamu spotu da yayımladı.

TSK’nın reklam filmi: “Onurunla çalış, hayaline ulaş”

“Onurunla çalış, hayaline ulaş” başlıklı bu reklam filmi bir köy kahvesinde iki gencin sohbeti ile başlıyor. Buradan TSK’nın sözleşmeli askerlik için genelde kırsal kesimde yaşayan, düşük gelir düzeyli ve düşük eğitimli oldukları için gelecek endişesi taşıyan genç erkekleri hedef kitlesi olarak seçtiğini anlıyoruz. Sohbet eden bu iki gençten biri diğerine 12 aylık zorunlu askerlik için kendisine çağrı yapıldığını söyleyerek, askere giderse anne ve babasına bakacak kimsenin olmayacağına dair çekincelerini anlatıyor. Bunun üzerine masaya oturan bir başka genç Mehmet isminde bir arkadaşının zorunlu asker olarak 12 ay boyunca askere gitmek yerine sözleşmeli er olmayı tercih ettiğini söylüyor. Ayrıca Mehmet’in üç yıllık bu hizmeti boyunca ayda 3 bin liraya yakın maaş aldığını, üç yıl sonunda aldığı tazminatla da kendisine kırtasiye dükkanı açtığını anlatıyor.

Bir sözleşmeli er her ay ay maaşından iki bin lira biriktirse bu, 36 ayda 72 bin lira yapıyor. Her sözleşmeli er üç yıl sonunda da 25 bin lira tazminat hakkı kazanıyor. Bu iki rakam toplandığında üç yılda kendisine küçük de olsa bir iş kurabilecek sermaye olan yaklaşık 100 bin lirayı biriktirmiş oluyor.


Aslında bu 45 saniyelik ve vurucu temalarla süslenmiş reklam filmi Türkiye’de sayıları giderek artan genç işsizler için büyük bir iş imkanını tanıtıyor ama ilginç şekilde hala sözleşmeli askerlik sistemine TSK’nın istediği düzeyde başvuru yok. Tam da bu nedenle TSK sözleşmeli erler için ayırdığı binlerce kadroyu sistem yürürlüğe konalı üç yıl olmasına rağmen dolduramıyor. Bu da TSK’nın en önemli kurumsal dönüşüm hedeflerinden olan yüzde yüz profesyonel ordu hedefine ulaşılmasını engelliyor.

Peki bu kadar cazip maaş şartlarına rağmen bu sisteme Türkiye’deki genç erkek işsizler arasında niçin yeterince ilgi yok?

Bunu TSK’dan ve Türkiye’de yaşanan toplumsal değişimden kaynaklanan nedenler olarak ikiye ayırmak mümkün.

TSK’dan kaynaklanan nedenlerden ilki silahlı kuvvetlerin hala bu konuda hedef kitlesine yeterince tanıtım yapamaması. TSK bu güne kadar personel temini konusunda sıkıntı çekmediği için nasıl bir iletişim strateji uygulaması gerektiğine dair deneyim kazanamadı. Ama artık nizamiyelerinde binlerce gencin asker olmak için can atmadığını görmesi gerekiyor. Bunun için de kurumsal kültürünü değiştirmesi şart. TSK artık serbest piyasa şartlarında şekillenen rekabetçi iş ortamında personel temin etmeye çalışıyor ve bunun için de aynen diğer sivil şirketler gibi tanıtım yapması lazım. Gençlerin bu sisteme ilgi göstermemesinin diğer nedeni ise sistemde önerilen maaşın Türkiye şartlarına göre iyi olmasına rağmen TSK içindeki yaşam koşullarının zorluğu. Örneğin, sözleşmeli erler aynen diğer erler gibi günün 24 saati, haftanın yedi günü kışlalarda kalmak zorunda. Yani sözleşmeli erler akşam mesai bitiminde evlerine gidemiyor. Bu da bir gencin sözleşmeli erken evlenmesini neredeyse imkansızlaştıran bir etken.

Sözleşmeli askerlik gençlere neden cazip gelmiyor?

Ayrıca sözleşmeli erlerin diğer zorunlu erlerle aynı statüde olması da sözleşmeli erler arasında şikayet konusu. Yine sözleşmeli erlerin TSK’da kurum içerisinde mesleki kariyerlerini geliştirecek örneğin, sözleşmeli çavuş, astsubay, hatta subay olma imkanlarının olmaması da önemli bir şikayet kaynağı. Bu nedenle sözleşmeli erler kendilerini ‘geçici ve kolay harcanabilecek ara eleman’ olarak görüyorlar. Ayrıca sözleşmeli erlerin TSK’nın çok güçlü olan lojman, sosyal tesis ve tatil kampı imkanlarından da faydalanamaması bir dezavantaj.

Sözleşmeli askerliğe talep olmamasının bir diğer önemli nedeni ise sözleşmeli erlerin hemen hemen tamamının Güney Doğu’ya gönderilerek devam eden operasyonlarda görevlendirilmeleri. Her ne kadar Güney Doğu’da terörle mücadele operasyonlarına aktif katılan bir sözleşmeli erin tazminatlarla aylık maaşı 4500 lirayı bulsa da bu rakam görev şartlarının zorluğu ve alınan risk ile kıyaslandığında gençlere pek de cazip gelmiyor.

Diğer yandan toplumdaki değişimler de TSK’nın rekabetçi piyasa şartlarında personel teminini zorlaştırdı. Eskiden Türkiye’de TSK pek çok genç ve aileleri için hem statü ve prestij hem de çok iyi bir eğitim ve kesin maaş imkanı anlamına geliyordu. Ancak hem özel sektörün gelişmesiyle hem de artan eğitim fırsatlarıyla bu imkanlar artık sivil hayatta da mevcut. Gençler ne kadar düşük gelir grubu ve kırsaldan gelmiş olursa olsun TSK’nın önerdiği pozisyonlara başvurmak yerine şansını sivil hayatta denemek istiyor.

Sonuç olarak, giderek daha rekabetçi olan serbest piyasada TSK’nın personel temini politikalarında köklü değişiklikler yapması gerekiyor. Sözleşmeli askerlik sistemi gösteriyor ki TSK gençleri artık eskisi kadar kolay ikna edip sistem içine alamıyor. Tam da bu nedenle önümüzdeki yıllarda TSK’nın en büyük sorunlarından biri personel kalitesinden de ödün vermeden nasıl küçüleceği ve profesyonelleşeceği olacak. Komuta kademesi daha etkin ve güçlü bir ordu için bunun şart olduğunun farkında. Ama cevabını aradıkları en sihirli soru ‘Nasıl?’


Kaynak: Al-Monitor, Metin Gürcan


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.