Türkiye’de kısmi demokrasi anlayışı

Demokrasi hakkında keskin görüş ayrılıkları varken, halkın gözünde demokrasinin ne olduğunun net olarak anlaşılması tabi ki beklenemez. Biz genel geçerli demokrasinin sadece kısmi şekli ile demokrasi yapmaya çalışıyoruz.

Türkiye'de kısmi demokrasi anlayışı

Bilindiği üzere Hz. Süleyman’ının hayvanları ile konuşma, onları anlama yeteneği vardı. Krallığında insanlar mutluluk, rahatlık ve bolluk içinde yaşarken Hz. Süleyman bir gün vezirini yanına çağırarak şunu söyler;

  • Vezirim, halkıma bir duyuru yapın ve deyin ki; “Hz. Süleyman kimin bir derdi, ihtiyacı, problemi varsa huzuruma gelsin anlatsın çözelim” dedi..

Lakin halk halinden o kadar memnundur ki kimse Hz. Süleyman’ının huzuruna çıkmaz. Hz. Süleyman bundan çok memnun olur.


Bir gün bir tavuk çıkagelir. Hz. Süleyman’ının huzuruna varır ve der ki;

  • Ya Süleyman benim bir sıkıntım var, bunu ancak sen çözersin.

Hz. Süleyman tavuğa dönerek.

  • Buyur tavuk nedir sıkıntın anlat bakalım der.

Tavuk başlar derdini anlatmaya.

  • Ya Süleyman ben bir tavuğum. Her gün bir yumurta çıkarmak için o kadar çok zorlanıyorum ki bu durum artık bana ıstırap vermek başladı. Bu sebeple, ya bu yumurtayı küçültün, ya da benim popomu büyütün der.

Devletlerin demokrasi anlayışları

Devletlerin demokrasi anlayışları o ülkede yaşayan çoğunlukların değil, silsiledeki en az nüfusa sahip azınlıkları için de aynı çizgide olmalıdır. Demokratik haklar, siyasi, ekonomik, dini, kültürel, etnik, yasal tüm argümanların eşit olarak kullanılmasıdır. Bir ülkede iktidarları seçen çoğunluğun hakları ile seçmeyenlerin hakları eşittir. Çoğunluk, azınlık, fakir veya zengin fark etmez demokrasinin ortak yönü halka sırtını dayamasıdır.

Türkiye’de işler biraz karışık. 1945 tarihinden itibaren çok partili hayata evet diyen Türkiye bu tarihten itibaren çok sesli bir demokrasinin ateşini yaktı. Lakin ne enteresandır ki Türk siyasi tarihini incelediğimizde siyasi güçler sanki hep bir öç alma mekanizması gibi işlemiş, ülke kaoslar yaşamış ve sonuç itibariyle her 10 yılda bir askeri darbeler ile demokrasi kesintiye uğramıştır. Askerin siyaset sahnesine müdahil olma arzusu aslında ayrı bir yazı konusudur. İlerleyen zamanda bu konuya da bir yazı ile değineceğim.


İktidarların siyasi görüşleri, ülkeyi yönetmede kıstas olarak belirlenmiş, her gelen iktidar kendi görüşü ve ideolojisi dışında ki haklara değer vermemiş ve yok saymıştır. Bu döngü günümüze kadar bu şekilde devam etmiştir. Burada ki asıl sorun “Ahlaki Demokrasi’nin” ülkemizde yerleşememesidir. Siyasi gücü eline alan her irade kendi ideolojini yükseltmiş, belli bir konuma getirmiş, makam ve mevki sahibi yapmıştır. Lakin demokrasinin temeli halk, seçim sandıklarında oy kullanmaktan başka demokrasinin hiçbir safhasında kendine düşen görevlerini yerine getirememiştir. Asıl görevinin seçim sonrasında başladığının halen farkına varamamıştır.

Devleti yönetenlerin, halktan daha büyük olması gerçek demokrasilerde kabul edilemez. Düşünün; Halk siyasetçileri seçiyor, lakin siyasetçi halktan büyük oluyor. İşte demokrasimizin ana problemlerinden biri “halktan daha büyük insanlar (siyasetçiler) yaratmamız”

Bugünlere gelirsek bazı anayasal maddeler ve normlar dışında değişen bir şey yok. Bundan öncede yoktu, bundan sonra da olmaz. Türkiye’nin demokrasi anlamındaki sorunu, halk kaynaklı. Halkın ne isteyip, ne istemediğini net olarak belirleyememesi. Siyasi görüşlerindeki menfaate dayalı değişkenlik. Çabuk fikir değiştirme, partizanlık, demokrasi kültürünün olmaması bazı başlıklar. Türk halkı her platformda demokrasi diye konuşur lakin ne olduğu konusunda içini dolduracak ne bir yapıya sahip değildir. Demokrasinin tek ölçütünün iktidar olduğunu, iktidarların iyi olduğunda demokrasinin iyi, kötü olduğunda demokrasinin kötü olduğu inancı halen süregelmektedir. Türk halkına göre demokrasinin kıstası tamamen ekonomik. İşler yolunda gittiği müddetçe bir miktar demokrasiden taviz bile verilebilir. Türkiye’nin aydın denilen kesimleri arasında bile demokrasi hakkında keskin görüş ayrılıkları varken halkın gözünde demokrasinin ne olduğunun net olarak anlaşılması tabi ki beklenemez. Biz genel geçerli demokrasinin sadece kısmi şekli ile demokrasi yapmaya çalışıyoruz. Bir basamak ilerisine geçmemiz bile yıllar alıyor. Demokrasinin tüm normları ile kanımıza işlemesi Türkiye için şu an ve gelecekte de bir Ütopya.

Yazımın başında yer verdiğim Hz. Süleyman kıssasında net olarak anlatmak istediğim halkın içinde bulunan birbirinden bağımsız yaşam tarzları ve gelir seviyeleri olan, belki de bazı kesimler tarafından hiç değer verilmeyen kişilerin de bu ülkede söz sahibi olması, sıkıntılarını dile getirecek ve bu sıkıntılara çözüm bulunması gerekli ortamların oluşturulması demokrasinin gereğidir.

Demokrasi sadece elitlerin, çoğunlukların faydalanacağı bir aksiyon değildir. %1’lik bir potansiyeli olan vatandaşlarında sonuna kadar tüm demokratik haklardan yararlanması ve yararlandırılması, yönetenlerin de buna ahlaki demokrasi ışığında dikkatli ve eşit olarak uygulaması gerekmektedir.

İlgili yazılar

Türkiye’deki HDP ve Kürt realitesi


Oktay Sinanoğlu: Hedef Türkiye