Bir video ile başlayan yoga merakı ve Özde Çolakoğlu

Yoganın olması için özel bir alan, özel bir zaman gerekmiyor. İçinde olduğun, anı fark ettiğin her şey yoga. Kıskançlık da yoga, öfke de… Ezbere tepkiler, farkında olmadan yapılmış şartlı refleksler aslında bizim yüklerimizle, geçmişten getirdiklerimizle alakalı. Bunu yaşayarak tepkiler vermemek için “durup bir an bekle”, bir “nefes” al ve onu bastırmadan travmayı fark ederek karar ver ve hareket et.

bir-video-ile-baslayan-yoga-meraki
Özde Çolakoğlu

Sadece sabah kalktığımda kendimi daha dinç hissetmek için ne yapabilirim acaba ile videolar üzerinden kendi çapımda yapmaya başladığım yoga bakın nerelere geldi…

Benim yoga ile tanışmam sabah yorgun uyanmama çare ararken oldu ve pozları aslında pek de bilmeden videolardan gördüğüm kadarıyla yapmaya başladım. Düzenli olarak spor yapıyordum ama yoga deneyimim bir hoca eşliğinde hiç olmamıştı. Bir gün yine spor salonundaki arkadaşım da benim teşvik etmem ile bir heves spora başlamış ancak kendisini de çok fazla ilk günlerden yormak istemiyordu, arkadaşıma “Hadi gel videodan yoga yapalım. Sen de dene seversin gerçekten dinlendiriyor” derken spor salonunda o gün hoca eşliğinde yoga dersinin başladığının anonsu geldi.


yoganın felsefesi-bir-video-ile-baslayan-yoga-meraki

Ve işte Özde Çolakoğlu ile tanışmam, karşılaşmam böyle mucizevi bir şekilde oldu ve bir daha da kopacağımızı hiç sanmıyorum…

Özde aslında profesyonel iş hayatına sosyal medya uzmanı olarak başlayıp 2008 yılında yoga ile tanışmasıyla birlikte hayatında zaten hep var olan değişim ışığında bambaşka bir yöne doğru ilerleyen ve 2015 yılında da iş dünyasından tamamen ayrılıp yogaya tümüyle gönül veren benim biricik yoga hocam, yol göstericim, arkadaşım ve ışığım…

Bir gün yine bir yerlerde bir şeyler okurken bir ışık yandı zihnimde ve dedim neden Özde ile bir söyleşi, sohbet yapmıyoruz ve gece geç bir saat olmasına rağmen bu heyecanımı kendisiyle paylaştığımda o da büyük bir heyecanla çok mutlu olacağını söyledi, böylece bu söyleşiye karar verdik. Kafamda bir sürü soru olmasına rağmen biraz da zihnimi netleştirmek için bazı sorular belirledim, öyle başladık ama sohbetin gidişatında tamamen doğaçlama pek çok konudan konuştuk, konuştuk, konuştuk…

Sizlerle paylaşmak istediğim ve belki de yoga ile yeni yeni tanışanlar için bir nevi bazı fikirlerin kafalarında oturması için yol gösterici olabilecek konulara gelelim…

Röportaj: Özde Çolakoğlu

Klasik ama başlangıç için başka da soru olmaz herhalde? Yoga hayatınıza nasıl girdi?

Esasında lise yıllarımdan beri spritüel konulara, kitaplara ve yaşam felsefelerine hep ilgi duyuyordum. Yani bu öyle bir günde hadi yogaya da başlayayım, bir bakalım nasılmış şeklinde olmadı. Bir vesileyle 2008 yılında yoga ile tanışmamdan sonra farklı eğitmenlerle çalışma fırsatı buldum. Ama içimden bir ses bana hep bir şeylerin eksik olduğunu söylüyordu. Yoganın felsefesine “bir olma, bütün olma” adına hissettim eksik bir şeyler vardı. Uzun zaman takip ettiğim ve eğitim açması için beklediğim Zeynep Çelen hocam ile Eylül – Mart 2015’te Yoga Alliance onaylı 200 Saatlik Temel Yoga Hocalık Eğitim programını tamamladım. Ve zaten o noktadan sonra hayatımda bazı konular netleşmeye, flu olan alanlar berraklaşmaya başladı. Öğrenci olmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyen ben, “Advayta Yoga’nın Nevasl Aras ile 150 Saatlik İleri Seviye Yoga ve Anatomi” eğitimine Kasım 2015 başladım ve Mayıs 2016’ya kadar da devam edecek. Bundan sonra hangi eğitimler, hangi yolculuklar çıkar karşıma bilemiyorum ama içimdeki öğrenme ve öğrenci olma isteğinin, hevesinin hiçbir zaman bitmeyeceğini biliyorum. (Eğitim bilgisi detayı için: ozdecolakoglu.com)

Sosyal medya uzmanıydınız diye biliyorum. Mesleğinizden vazgeçip sizi tümüyle yogaya yönlendiren şey nedir?

Çeşitli kurumlarda; müşteri temsilciliği, metin yazarlığı, editörlük, sosyal medya uzmanlığı yaptım. 2013 yılından itibaren farklı yerlerde yoga dersleri vermeye başladıktan sonra çok gel gitler oldu tabi. Yoga ve sosyal medya uzmanlığını bir arada yaptığım zamanlar da oldu ama kesinlikle o zaman sen olamıyorsun. Farklı farklı kişiliklere bürünüyorsun ister istemez. Yapmak istediğin şeyle, olduğun yer birbirinden çok farklı oluyor. Hem yarım kalıyorsun, hem de kendine karşı dürüst hissetmiyorsun. Kendine ait alanların kalmıyor her şeyden önce…

Bir süre part-time olarak sosyal medya uzmanlığına devam ettikten sonra gel tekrar full-time’a geç dedikleri an yani Ocak 2015’te iş dünyası benim için tamamen bitti ve o zamandan beri tam zamanlı yoga eğitmeni olarak anlamaya, anlatmaya öğrenmeye ve öğretmeye devam ediyorum. Yukarıda bahsettiğim gibi Zeynep Çelen hocamdan aldığım 2015 yılındaki eğitimle birlikte hayatımdaki griler siyah ve beyaz oldu. Hayatta yapmak istediklerim, olmak istediklerim ve mevcut durumumu derin derin sorguladım. Tabii ki bu kararı vermek öyle bir anda olmadı ama yavaş yavaş kendimi hazır hissettiğim anda zaten hayat önüme fırsatlarını da sundu, engellerini de. O noktadan sonra direnmek ya da zorlamak anlamsız oluyor. İçinizden bir yerden bu hissiyat, duygu ya da ses ne derseniz deyin gelip sizin hayattaki çizginizi belirliyor. Ben de içimdeki pusulayı takip ettim hepsi bu. Hayatta bir karar veriyorsun, konfor alanından çıkıyorsun ve ayakların geri geri giden bir yere gitmekten vazgeçtiğin ve hayatın akışına güvendiğin zaman yollar da açılmaya başlıyor.

Yoganın felsefesi

Yoga uçsuz bucaksız bir şey ama yoga sizce ne demek?

Yoga, bence şu anda meydana gelen demek. Yoganın olması için özel bir alan, özel bir zaman gerekmiyor. İçinde olduğun, anı fark ettiğin her şey yoga. Kıskançlık da yoga, öfke de… Ezbere tepkiler, farkında olmadan yapılmış şartlı refleksler aslında bizim yüklerimizle, geçmişten getirdiklerimizle alakalı. Bunu yaşayarak tepkiler vermemek için “durup bir an bekle”, bir “nefes” al ve onu bastırmadan travmayı fark ederek karar ver ve hareket et. Bunu yaşayabildiğin an da yoga. Yükünü alıp kabul etmek, başkalarına bedelini ödetmemek de yoga.

Kendinizi Yoga deyince ne olarak tanımlıyorsunuz? Uzman? Usta? Ya da herhangi başka bir şey?

Yoga benim görevim değil, işim de değil yaşam biçimim, kişiliğim esasında… Ama yine de hiçbir zaman kendimi bir usta, uzman ya da hoca olarak görmüyorum. Zaten böylesine egosal bir olgunun olması da yoganın özüne aykırı. Bu sıfatlardan herhangi birini ya da benzerini kendinize yakıştırdığınız an yoganın doğasından uzaklaştınız demektir. Ben yaşamda da yogada da her daim öğrenciyim. İçimdeki öğrenmeye karşı hevesimi, heyecanımı kaybettiğimde yogaya karşı hevesimi de kaybedeceğimi düşünüyorum. Çünkü o mata her çıktığımda yeni şeyler öğreniyorum. İçim pır pır ediyor ve bu durum beni yoga bağlıyor.

Yoganın hangi türü size daha yakın? Buna nasıl karar verdiniz?

Kendimi hiçbir zaman ben bir alanda uzmanlaşacağım diye zorlamadım. Hepsini denedim ve beni iyi hissettiren, keyif aldığım ne varsa kabul ettim. Temelde batıda yapılan tüm yogaların temeli Hatha yoga. Benim aldığım eğitimler de bunun üstüne… İçinde nefes var, güneşi selamlama var,  eril ve dişili dengelemek için yapılan hareketler serisi ve içinde tabi meditasyon da var. Benim kendi pratiğim anatomik hizalanmanın içinde serbest akış içeriyor. Yine hatha ama beni titreştiren, hitap eden şu an bu. Hepimize aynı şeylerin hitap etmesi de mümkün değil zaten. Ama bu bugün böyle yarın da böyle olacak diye bir kural da yok. İçimden gelen ses benim için en doğru kararları verdiği için her zaman onu dinleyerek hareket ediyorum ve o sesi duymaya çalışıyorum. Yoganın bir diğer faydası da içimden gelen sesleri daha net duymamı sağlaması aslına bakacak olursak.  Bugün bu bedenime iyi gelirken yarın hayatın getireceği bambaşka türlere de her zaman açık kapı bırakıyorum.

Yoga sizce hangi tip insanlara daha uygundur? İçe kapanık mı? Dışa dönük mü? Öfkeli mi? Sakin mi?


yoganın felsefesi-bir-video-ile-baslayan-yoga-merakiHerkese uygun, çocuk da yapabilir, yetişkin de. Kimi durmak ister, kimi sürekli hareket etmek. Yani herkesin yogadan aldığı çok farklı olabilir, arayışları, kişiyi yogaya getiren sebepler farklı ama yol çok keyifli ve eninde sonunda hissediyor ne arıyorsa. Kesinlikle ayırım yok herkesi her şeyi olduğu gibi kabul etmek var yogada. Çok farklı karakterde insanlar geliyor aslında yogaya. Ve kesinlikle hepsi beklenti içinde oluyor. Hepsi de farklı farklı şeyler bulmayı bekliyor. Sen eğer kendinin her halini kabul etmeye gönüllü olabilirsen başkasını da kendine benzetmeye ya da senin doğrularını kabul ettirmeye çalışmıyorsun. Belki o bacak oraya kadar gitmeyecek ya da omurga o kadar uzamayacak. Sen kişinin kendi bedenini kabul ettirmeyi, tanımasını sağlamayı başarabilirsen zaten o zaman yoga da hayatı da çok farklı bir noktaya taşınıyor. Her birimizin bedeninin, ruhunun istekleri farklı farklı. Öncelikle bu farklılıkları kabul etmek gerekiyor. Kişinin günler arasındaki halleri ve istekleri bile farklıyken farklı bireyler nasıl aynı olabilir ki zaten değil mi? Onun için bir sınırlama getiremiyorum ki zaten bu da doğru bir yaklaşım da olmazdı. Yoga her ruh haline, her tip insana uygun. Önemli olan bedenin, ruhunun isteklerini ve sesini dinlemek ve keşfetmek. Mesela ben her yoga yapışımda bedenimde yeni şeyler, yeni beklentiler/istekler keşfediyorum. Bu da yogayı özel ve güzel kılıyor.

Derse katılanların enerjisi ve dersin gidişatı ile ilişkiyi nasıl tanımlıyorsunuz peki?

Ders yaparken kişilerden aldığınız enerji de dersin üzerinde çok etkili olabiliyor. Hiç ders yapamadığım yarıda bıraktığım olmadı ama bazı konuşmalar ya da negatif aktarımlar gerilmeme, bedenimi rahatsız ve huzursuz hissetmeme neden olabiliyor. Ama yine de size negatif gelen duygulara da farklı seçenekler sunduğunuzda gelen tepkilerin de gidişatını değiştirebiliyorsunuz ve ders yine başladığı noktadan çok farklı olumluya doğru gitmeye başlıyor. Kişileri özgür bırakmak, seçim haklarını ellerine vermek ve sınırlamamak her yoga dersinde ve hayatta da çok önemli… Yansıma ve ayna yasasına her daim inanırım. Mesela bir dersimde katılımcılardan birinin sözleri ve tepkileri beni oldukça incitmişti ve ben de onu incitecek yaklaşımlarda bulunsaydım belki de o ders birimizden birinin oradan ayrılmasıyla sonlanacaktı. Bedeninin ve içeride verdiğim tepkilere baktığımda tehlike şanları çalmaya başlamıştı benim için. Sonra dersin içinde o öğrenciye alan açınca, ikimiz de rahatladık. Ve ben o katılımcıya olumlu yaşlaştıkça o da bendeki yansımayı gördü ve aynı şekilde sevgi ile yaklaştı.

Aslında kırılma ya da hoşuna gitme de kişinin kendi sorunlarıyla, yaralarıyla ilgili. Birine söylediğiniz size göre olumlu bir şeyi çok farklı bir boyuta taşıyarak tamamen kötü de değerlendirebiliyor karşıdaki. Yoga ile kişi bedenini tanıdıkça ve kabul ettikçe verdiği tepkiler de değişiyor. Olanı kabul etmek, değiştirmeye çalışmamak. Bir olup, bütün olup hareket etmek.

Biz derslerde ve yaşamda insanlarla ilişki kurarken enerji aktarımı yapıyoruz. Mesela, ben derse girip “O pozu yapamıyor musunuz? Olmuyor öle yapılmaz? Bunu yapmak zorundasınız. Ne biçim yoga yapıyorsunuz.” desem o derse kimse gelmez, o ders de yoga olmaz zaten. Anatomik bazı duruşlar, hiza dışında pozu doğru yapmak diye bir şey yok, pozun içine bedenin izin verdiği kadar girmek var. Özellikle ilk derslerde kafa karışıklıkları, yanlışlar ya da hiç bir şey hissedememe yaşamak çok doğal. Onun için de ben ilk kez yoga ile tanışacak olan herkese önceliğin “hissetmek” olduğunu söylüyorum. Belki öğrenirken kafa karışıklığı da yaşıyor ama bacağını, kolunu, bedenini hissettikçe çıkıp artık hayatı ve anı da hissetmeye başlıyor.

Yogada özellikle o derin gevşeme anında zihnimden geçenler, günün yoğun temposundan uzaklaşmak ve koşuşturmadan kurtulduğum an hoşuma gidiyor. Bu anı hayatımızın tümüne taşımak mümkün mü? Ya da bu dinginliği hayata nasıl adapte edebiliriz?

Yoga düşündüğün anı fark etmekle başlıyor. Tümüyle kafandaki iç sesleri susturamıyorsun belki ama onları da dinlemeyi öğreniyorsun. Bunu en yoğun yaşadığımız anda yogada derin gevşeme dediğimiz an oluyor. Derin gevşeme anında zihninden geçenler, gün içinde yaşadıkların, kafanda kurduğun planlar ve sürekli olarak yaşadığımız bir yerden bir yere koşuşturma ve yetişememe durumuna bir es veriyorsun ve tüm bunları dinleyerek, fark ederek hayatı tanıyorsun. Bu anı ne kadar uzun yaşayabilirsen hayatının her anına taşıman da o kadar kolay oluyor ve tüm hayatını derin gevşeme modunda dingin bir şekilde yaşıyor hale geliyorsun.

Yaptığın eylemin içinde kalabilince genele yayılabiliyor. Bu dinginliği yaşamak öyle hemen birden olmuyor. Çünkü zihnimiz sürekli konuşuyor, sürekli bize hükmetmeye çalışıyor. Bu nedenle meditasyon da yapmak öyle birden olmuyor. Yavaş yavaş, hayatı, canlıları, etrafını ve içini fark etmeye başladıkça anda kalabiliyorsun. Mesela yolda giderken ağaçları fark et, yaprakları fark et, rutinde bakmadığın şekilde bak etrafına. O zaman nefes almanın da önemini fark ediyorsun. Ben yogadan önce acayip hızlı konuşuyordum ki kimse söylediklerimden bir şey anlamıyordu. Yoga dersi vermeye başlayınca bunun mümkün olmadığını ve kendimi anlatabilmenin yolunun yavaşlamakla olduğunu keşfettim. Dinginleşerek, fark ederek etrafını, ayak tabanlarını, elini, parmaklarını ve hatta üzerindeki çizgileri fark ederek başlıyor her şey.

İlk defa yoga yapacak birine önerileriniz nelerdir?

Kafasının karışmasına izin vermesini önerebilirim. Çünkü yeni şeyler deniyor olacak, yeni pozlar, hoca bir yandan sürekli konuşuyor olacak ve hiç susmayan zihni de arkadan başka şeyler söylüyor olacak. Hepsini harmanlayarak ve olduğu gibi kabul ederek, kafa karışıklığının da keyfini çıkarması o gün yaptığı yoganın ve sonraki derslerinin en büyük kazanımı bence… Bedenini dinleyince zaten, her şey akıp gidecektir… Acı dışındaki yoğunluğu hissetmesine izni verip acı hissettiği noktada çocuk pozuna geçmesini öneriyorum ilk derste özellikle. Çocuk pozu bizim bedenimizin en güvende ve rahat hissettiği poz…

Derste “free sytle” deneyimle fırsatımız da olmuştu. Buradan yola çıkarak yoga yaparken bir seri ve kurallar çerçevesinde mi yapmalı? Ya da “free sytle” dediğimiz türden mi?

“Freedom” yoga benim hocamın da hocası olan Eric Shipman’ın uyguladığı bir stil. Amaç, orada gerçekten bedenin ihtiyacını keşfetmek. İlk dersi olan birine bunu yaptırmak mümkün değil ama uzun süre yoga yapan kişilerin zaten bu keşfi yaşamaya ihtiyacı var. Pozları bildikten, içinde kendi bedenini dinleyerek hareket edebildikten sonra belki bir müziğin de ritmine kapılarak hiçbir kural olmadan ihtiyacın olan neyse onu yapmak. Zaten bedenin neye ihtiyacı varsa onu sana söyleyecektir. Pozların sıralaması kendiliğinden akacaktır. Çok soğuk bedenle zor pozlarda hareket etmek biraz sıkıntı yaratabileceği için zor pozlar denemek istersen biraz ısındıktan sonra yapmak daha iyi olur. Mesela benim bazen derslerde de sizi kendi halinize bıraktığım anlar oluyor. Kendi nefesinizde kalın diyorum mesela. Sizi 3 nefes, 5 nefes diye sınırlandırmıyorum. Ama bunu yaparken kimisi hazır oluyor buna ve kendi içinden geldiği gibi hareket ediyor ama kimi de donup kalıyor. Çünkü o kadar alışmışız ki komut almaya, yönlendirilmeye kendi halimize kalınca “sudan çıkmış balığa” dönüyoruz. Esasında sürekli komutlar, sayılar ve koşturma yogaya yaklaşmak yerine uzaklaştırıyor. Her yoga eğitmenin amacı öğrencisine kendi bedenindeki hareketi keşfetmesini sağlamak, kendini dinlemesine izin vermek, kendinde kalabilmesini sağlamak…

yoganın felsefesi-bir-video-ile-baslayan-yoga-meraki
Rengarenk Yin & Yang Yoga Atölyemizden mini bir hatıra

Pek çok yoga yapan insan, aynı zamanda vegan beslenmenin önemine vurgu yapıyor. Yoga ve vegan kavramlarını yan yana nasıl değerlendiriyorsunuz mesela? Yoga yapmak için vegan ya da vejeteryan mı olmak lazım?

Lise yıllarımdan beri et yemiyorum. Çünkü bedenin istemiyor, kabul etmiyor. Yoga senin et yemen ya da yememenle ilgili değil. Ya da bir şeyi yemediğin için daha çok spritüel olmayacaksın. Sadece hisset gerçekten o his seni nereye götürüyor bazen sebzeye bazen ete ve evet yeterince hassaslaştığında miden almıyor doğru ama bunum dışarıdan bir yaptırımla olmasına karşıyım. Tamamen senin özgür iradenle olmalı olacak neyse… Kimse gibi olmana, davranmana, oturmana gerek yok ki. Kendin ol fark et ve hisset yeter… Dışarıda yeterince bizi bir şeylere benzetmeye çalışan bir dünya var zaten. Yoga bu düzene uymak değil, kendin olmak.

Yoganın size ve hayatınıza katkıları

Yoganın size ve hayatınıza katkısını özetlerseniz cevabınız ne olurdu?

Yoga ile öğrenmeyi araştırdığım şey kendim olmak ve evet her gün yeni bastan başlıyor… Çünkü hepsini, her şeyi kapsıyor. Yani benim 8-9 senede öğrendiğim yaralarını kapatmak, saklamak, halının altına atmak yerine; olanla kalabilmek değiştirmeye çalışmadan, büyütmeden o duygunun hakkını vermek. Ve değişmeye ihtiyacı varsa da buna izin vermek.


Güzel sohbeti, bana kattıkları ve katacakları için Özde’ye teşekkür ediyorum…


Hatice Ergüven
Eğitmen ve kalite uzmanıyım. Mayıs 1986 Ankara doğumluyum. 1987'den beri İstanbul'da yaşamaktayım. 2005 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümüne girip laboratuvarda asistan öğrenci olarak başlayan akademik hayatıma yine aynı bölümde Yüksek Lisans (2010-2011) ve Doktora (2011- devam) ile devam etmekteyim...