2 Nisan, Dünya Otizm Farkındalık Günü. Otizm nasıl bir hastalık? Çocuğunuzun otistik olup olmadığını nasıl anlarsınız? Ne zaman doktora gidilmeli?
“Otizm, beyin gelişimini engelleyen bir hastalıktır”
İlişki kurma ve iletişim becerilerinin sağlıklı kazanılması hayatın bir gereğidir. İletişim kurmadaki günümüzde sıklığı artan sorunlar, otistik bozukluk çatısı altında toplanmaktadır. Üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişim kurma becerilerinin azaldığı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir hastalıktır. Asperger sendromu gibi hastalıklarda otizm spektrumu arasında yer alır.
Otizm ile Bağlantılı Gen Beyni Nasıl Etkiliyor?
Otizm kalıtsal kökenli bir rahatsızlıktır. Yani ailede görülmesi, ilerde ailedeki diğer bireylerde de görülme sıklığını artırır. Nadiren doğum sürecindeki sıkıntılardan dolayı da otizm sıklığının arttığı bildirilmektedir. Aşı uygulamalarının da otizm riskini artırdığı söylense de bilimsel veriler bu görüşü desteklememektedir.
“Otizmin erkeklerde görülme sıklığı artış gösteriyor”
Günümüzde otizm görülme sıklığı her bin çocukta birdir. Yeni çalışmalar bu sıklığın giderek artmakta olduğunu, 1/500 lere kadar oranın artığını göstermektedir. Down Sendromunun bile 1/700 oranında olduğunu düşünürsek, otistik bozukluğun yadsınamayacak boyutta fazla olduğunu kabul edebiliriz. Erkekler de görülme sıklığı, kız cinsiyete göre yaklaşık dört kat artmıştır.
“İlk bir yıldaki tanı ve tedavi tüm yaşamı etkiliyor”
Ebeveynler genellikle çocuklarının yaşamının ilk iki yılında belirtileri fark eder. Otistik çocukların çok azı erişkin olduktan sonra bağımsız yaşamakta, bunlardan bir kısmı bunda başarılı olabilmektedir. Erken çocukluk döneminde yapılan davranışsal tedaviler çocuğun hayata hazırlanmasını kolaylaştırmakta, kendine bakabilme yetisini arttırmaktadır. Tanı konduğu an tedaviye başlanmalıdır. Özellikle doğumdan itibaren başlanılan süreçte ilk bir yıl içerisinde tanı ne kadar erken konulursa, tedavi sonuçları da o denli iyi olur. Günümüzde 6 aylık bebekte bile otizm tanısı konabilmektedir. Bu süre yaşamın ilk altı ayı bile olabilir. Tedavide amaç; aile bireylerinin de tedaviye katılımı sağlanarak, bireyin iletişim becerilerini artırmaktır.
Ne zaman doktora gidilmeli?
Doğum anından itibaren başlayan süreç çok önemlidir. Bebeğini üçüncü ayını tamamladığında göz takibi yok ise dikkat edilmelidir. İlk bir yılını tamamlayan çocuklarda ise nesneleri parmakla işaret etme becerisi takip edilmeli ve ebeveynlerine karşı ilgisi az ise, henüz sözcük kullanmıyorsa ve on sekizinci ayını tamamladıysa, sosyal çevre yerine tekrarlayan objelere ilgisi varsa, sürekli araba tekerini çevirmek, çalışır durumdaki çamaşır makinesini izlemek gibi davranışları tekrarlıyorsa uzman desteği alınması gerekmektedir.
Görme bozuklukları, işitme bozukluğu, cerabral palsi, uyaran eksikliği dediğimiz ebeveyn-çocuk iletişim eksikliği, genetik bir çok hastalıkta da benzer şikayetler görülebilir.
Çocuğunuzun tavırları otistik olup olmadığı hakkında ipuçları verir mi?
Otizmin anlaşılması çoğunlukla 1 yaştan sonra olur. Genellikle 2 yaşta çocuğun konuşmaması ile ailenin bir uzmana başvurmasıyla anlaşılır. Dil gelişimindeki gecikmenin zeka geriliği, sağırlık gibi nedenlerden kaynaklanmadığı durumlarda çocuğun sosyal iletişimine bakılır. 2 yaşına yaklaşan, motor gelişiminde bir sorun olmayan; yani zamanında yürüyen çocuklarda konuşma yoksa, hele konuşmaya niyet yoksa dikkatli olmak gerekir. KadıköyŞifa Sağlık Grubu Pedagoji Uzmanı Yaprak Veziroğlu çocuğunuzun otistik olup olmadığı hakkında ipuçları verebilecek 10 konuyu derledi!
- Otistik çocuk sizinle muhatap olmaz, sorularınıza cevap vermez. Hatta ona soru sorduğunuzda ya da bir şey söylediğinizde duymuyor gibidir. Başını çevirip size bakmaz. Konuşma gayreti göstermez.
- 1 yaş civarında kelimeler kullanmaya başlasalar da sonradan bunları kullanmaktan vazgeçebilirler.
- Anneyi çekerek istediği yere götürürler, annenin elini tutup uzatır ama kendi istediği şeyi ne söyler ne de işaret ederler.
- Kurdukları iletişim kendi ilgileri yönündedir.
- Jest, mimik gibi dili tamamlayan şeyleri kullanmazlar.
- Ses tonları monotondur. İniş-çıkış, vurgulama yoktur.
- Konuşmayı başlatma ve sürdürmede sorun vardır. Sizi merak edip tanımak için soru sormazlar. Ancak ilgi alanına giren bir konuda bilgi edinmek için soru sorar. Sürdürmede de sorun şöyledir: ‘Nasılsın’ dersiniz, ‘iyiyim’ der ama ‘siz nasılsınız’ demez.
- Tekrarlayıcı ve kalıplaşmış bir dil kullanırlar. Öğretilen sözleri basmakalıp tekrarlar. Bazen de aynı kelimeyi papağan gibi tekrarlayıp durur.
- Zamirleri ters kullanırlar. Ben yerine sen derler. Kendilerinden 3.şahıs olarak söz ederler.
- İlgilerini çeken reklam, şarkı ve şiirleri çok iyi ezberlerler, ancak gereksiz yerlerde kullanırlar.