30’lardan 20’li yaşlara mektup

Yapılan araştırmalar 20’li yaşların yeni ergenlik dönemi olduğunu gösteriyor, liseden yeni mezun olmuş, aile hayatından çıkıp tek başına bazen başka bir sosyal çevrede yaşamaya başlayan genç bireylerin bir anda bu köklü değişim karşısında hayatlarının dümenin başına geçmesi birçoğunda kimlik çatışmasına sebebiyet veriyor.

30’lardan 20'li yaşlara mektup

Bu zaman geçerken ben neredeydim?

Ben de bu köklü değişimden nasibini alan 30’lu yaşlarının başında bir yetişkin olarak, hayallerimin 23 yaşında, gerçeklerimin ise henüz 33’ünde olduğunu bildiririm. Öncelikle gerçekten çok klasik bir cümle olacağını bilerek fakat söylemeden edemeyeceğimi de dile getirmek isterim ki gerçekten ne zaman 33 olundu? Bu zaman geçerken ben neredeydim? Şimdi geriye dönüp baktığımda 20’li yaşlarımın bazı bölümlerinin silik ve belirsiz olduğunu fark ediyorum, bundan dolayı da neler yapsam daha iyi olurdu diye bir öz eleştiri yapacağım. Belki yapacağım bu öz eleştiri şuan 20’li yaşlarında olanlara bir yol haritası niteliğinde olur.

Her ne kadar 20’li yaşlarımda dünyayı da insanları da keşfettiğimi sanmış olsam da hayat ile ilgili bilgi ve tecrübemin ne kadar az olduğunu ancak 30’lu yaşlarımda karşılaştığım durumlar sayesinde fark ettim. Bilgi ve tecrübe edinim döneminin kesinlikle 30’lu yaşlara bırakılmaması gerektiği, 20’li yaşların kendini geliştirmek, cesaretli olmak, adım atmaktan korkmadığın, yeni deneyimlere hep aç bir şekilde bir tavır sergilediğin bir dönem olması gerektiği bilincine vardım. Network oluşturmanın gelecek yaşamında nasıl önemli bir yer teşkil ettiğinin, farklı kültürde, yapıda, tarzda insan ile birlikte olmanın kişisel gelişimine nasıl fayda sağladığını deneyimlemem gereken bir 10 yıllık süreç olduğunu şimdi fark ediyorum.


20’li yaşlar

30’lardan 20'li yaşlara mektup

20’lerimde benim için önemli olan durumların başkaları için önemsiz olduğunu fark ettiğimde bundan mutsuzluk duyardım fakat bu yaşa gelince kişinin kendisi de bunu yapıyormuş onu görüyorum. 20’lı yaşlarımda sanki dünya hep benim etrafımda dönüyordu. Anlamaktan çok, sürekli anlaşılmaya çalışıyordum, fakat 33’e gelince kendimi anlatmaktan ziyade karşımdakini dinledikçe başkalarıyla olan iletişimimin ne kadar düzeldiğini hissediyorum.

20’li yaşlar mı? Hayat bana adaletsizdi

20’li yaşlar hayatın bana en adaletsiz davrandığını, herkes tarafından kandırılıp, terk edilip kazık yediğimi düşündüğüm dönemdi. Fakat 30’lara geldiğimde aslında karşıma çıkan tüm olumsuzlukların beni daha bir üst model insan tipine dönüştürmek için gerçekleştiğinin bilincine vardım.


Öfke kontrolü konusunda ciddi anlamda problem yaşayan bir kişi durumundaydım. Tabir yerinde iste tam bir “atarlı gençtim”. Bu beni hem iş hayatımda hem de sosyal hayatımda haklı olsam da haksız duruma düşmeme sebebiyet veriyordu fakat daha sonra “hiddet ve asabiyette ölü gibi olmayı” 30’lu yaşlarımda keşfettiğimde hayatın aslında ne kadar basit olduğunu sadece kendimin hayatı kendime ne kadar da zorlaştırdığımı hissettim.

30’lardan 20'li yaşlara mektup

20’li yaşlarımda ne istediğimi bulana dek farklı şeyler denemekten hiç pişman olmadım!

Diğer taraftan dibe vurmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamak yerine bu zamanı gündelik keyiflere dalarak geçirdim. Başta bahsettiğim o silik ve belirsizlik durumu aslında farkındalığımın gelişmemiş olmasından kaynaklanıyordu, farkındalığımın üzerine çalışmak yerine görmek istemediğim konuların üzerini toprakla örttüm.


Şimdi geriye dönüp baktığımda “keşke bunları yapmasaydım” demiyorum, çünkü yaşamda hiçbir şeyin tesadüften ibaret olmadığının her şeyin bir olma sebebinin olduğuna inananlardanım. Yukarıda yazılanların tümü yaşanmalıymış ki bu gün burada herkesle paylaşılsın. Geçmiş gelecek ve şu an her şey ve herkes birbirine görülmez bağlarla bağlı ve her birimiz diğerimizin yansıması, benim 20’li yaşlarım başkalarına ayna olacağı gibi 40’lı yaşlardan da kendime ayna bulacağım birçok durumla karşılaşacağıma inanıyorum.

X Y ve Z kuşağı çocuklarının özellikleri neler?


Hüma Ünsal
1983 yılının, (annesinin tabiriyle) dize kadar karlı ve soğuk olan ocak ayında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Her daim yüzünde kocaman bir gülümsemeyle dolaşan, konuşmayı seven, daha üç yaşındayken babasının ona okumuş olduğu tüm kitapları ezberleyip okuyan bir çocuk olmuştur. Hayata parlak bir giriş yapmış, eğitim hayatını keyifli ve eğlenceli geçirmiştir. Hayat Amacı; Hayata anlam, değer katarak yaşamaktır. Eğitim onun için hiç bitmeyen bir yolculuktur. Öğretirken öğrenme, yeni insanlar, kültürler, bakış açılarıyla karşılaşma ve bunlarla kendini harmanlayıp diğerlerine yararlı bir bireye dönüşme yaşam felsefesidir. Eğitimcilik Hedefi; Çevresindeki kişilerden objektif olarak kendisini beş kelimeyle tanımlamalarını istediğinde ortaya çıkan karakteristik özellikler onun eğitimcilik hedefleri ve kimliğiyle de örtüşmüştür. Onu marka haline dönüştürecek eğitimler enerji dolu, objektif, samimi, sıra dışı, pozitif ve heyecan dolu olacaktır. Hayatta yapmaktan en çok keyif aldığı üç şey; seyahat etmek, okumak ve fotoğraf çekmektir.