Müzik dünyasının dehası Steven Wilson Zorlu PSM’de

Dünya yıldızlarını sahnelerinde ağırlayan Zorlu Performans Sanatları Merkezi, 2 Mayıs Pazartesi akşamı, sadece progresif rock’ın değil, müzik dünyasının önemli dehalarından biri kabul edilen İngiliz müzisyen Steven Wilson’ı ağırlamaya hazırlanıyor.

Günümüz ve tüm progresif rock tarihinin önemli yapı taşlarından Porcupine Tree‘yle şu ana kadar birbirinden değerli 10 stüdyo albümüne imza atan ve sıradaki albümü sabırsızlıkla beklenen Steven Wilson, 2 Mayıs akşamı, Zorlu Performans Sanatları Merkezi Ana Tiyatro sahnesinde müzikseverlerle buluşacak.

Sahnede, gitarını çalarken kullandığı onlarca pedala daha rahat hakim olabilmek için ayakkabı giymeyi tercih etmeyen ve hemen hemen her enstrümanı çalabilen Wilson’ın; ambient, drone, noise, post-rock, krautrock ve shoegaze başta olmak üzere; müzik kariyerinde uğramadığı durak kalmadı. Bugüne kadar 4 kez Grammy’ye aday olan sanatçı, prodüktör olarak da Opeth, Marillion, Orphaned Land, Yoko Ono, Anja Garbarek, Pendulum ve Anathema başta olmak üzere birçok önemli isimle çalıştı. Bugüne kadar 2 kez Porcupine Tree’yle, 1 kez Mikael Åkerfeldt’li projesi Storm Corrosion’la, 1 kez de solo albümü Grace for Drowning’le Grammy’ye aday olan Steven Wilson’ın 2 Mayıs Pazartesi akşamı, Zorlu PSM Ana Tiyatro sahnesinde gerçekleşecek olan konserinin biletleri satışa çıkar çıkmaz büyük ilgiyle karşılandı.


Zorlu PSM, 2 Mayıs’ta müzik dünyasının dehalarından Steven Wilson’ı ağırlıyor

Genel hatlarına bakıldığı zaman, kariyerinin çıkış noktası için verilen Pink Floyd referansı, sanatçının Porcupine Tree, yan projeleri ve solo işlerine yakın çekim bakıldığında çok daha geniş bir fotoğrafla birleşiyor. Öyle ki; bu fotoğrafta Donna Summer’dan Jethro Tull’a, King Crimson’dan ABBA’ya, Donovan’dan The Beatles’a, çok geniş bir aileye rastlamak mümkün. Sanatçının iki paragrafa sığmasının imkansız olduğu kariyer satır başları, sürekli yenilenen ve şu an onuncu baskısını görebileceğiniz online CV’sinde mevcut. Toplamda 500 sayfayı bulan ve Steven Wilson’ın “Atladığım bir şey varsa, lütfen beni uyarın” diyerek hayranlarından yardım istediği PDF formatındaki CV’si 2 Mayıs gecesinin ne kadar önemli olduğunun en büyük kanıtı.

500 sayfanın kabataslak bir özetini çıkardığımızda, 2 Mayıs gecesi Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde heyecanla beklenen konserini gerçekleştirecek Steven Wilson hakkında atlanmaması gereken detaylar şunlar oluyor;

– Günümüz ve tüm progresif rock tarihinin en önemli yapı taşlarından biri olan Porcupine Tree’yle şu ana kadar hepsi de birbirinden önemli 10 stüdyo albümüne imza attı. Sıradaki albümün ne kadar büyük bir sabırsızlıkla beklendiğini söylememize gerek bile yok…

– Klişeden de klişe “Neden müzik?” sorusunu Steven Wilson’a sorarsak alacağımız tonla cevap var. En temeline indiğimizde ise Pink Floyd ve Donna Summer’la karşılaşıyoruz. Bir Noel gecesi, Wilson Ailesi birbirlerine aldıkları hediyeleri açar. Müzik sevgisi zirvelerde gezen aile üyeleri birbirlerine plaktan başka bir şey almamıştır. Steven Wilson’ın payına düşen ise, Pink Floyd – Dark Side of the Moon ve Donna Summer – Love to Love You Baby plakları olur. Bu iki plak, Steven Wilson’ın müzisyen kimliğinin temel kodlarını yazan ve kariyerindeki işlerde sıklıkla görebildiğimiz referanslara hayat verir.

– Steve Wilson ayakkabıya pek inanmaz. Dünya üzerindeki hemen hemen her enstrümanı çalabiliyor oluşu gerçeğinden sadece elektro gitarı ele alırsak, bu durumun sebebini de açıklayabiliriz. Wilson, sahnede gitarını çalarken kullandığı onlarca pedala daha rahat hakim olabilmek adına ayakkabı giymeyi tercih etmiyor.

– Progresif rock ana hattından çıkarsak; Wilson’ın ambient, drone, noise, post-rock, krautrock ve shoegaze başta olmak üzere müzik kariyerinde uğramadığı bir durak kalmadığını görebiliriz.


– Steven Wilson tıpkı müzik kariyerinde olduğu gibi, gerçek hayatta da sabit bir yerde durmaktan hoşlanmıyor. Şu an İngiltere’nin Hemel Hempstead kasabasında yaşayan sanatçı, hayatının belli bölümlerini dünyanın farklı bölgelerinde geçirdi. Bu durum, Porcupine Tree başta olmak üzere, Steven Wilson’ın elinin değdiği tüm işlere fazlasıyla ilham vermiş.

– Steven Wilson’ın 2008 çıkışlı ilk resmi solo albümü Insurgentes, bir yıl sonra Danimarkalı yönetmen Lasse Hoile’nin yönettiği aynı adlı bir belgesel filme hayat verdi. Mikael Åkerfeldt, Aviv Geffen, Trevor Horn, Susana Moyaho ve Jonas Renkse’nin yer aldığı belgesel filmi muhakkak izlemeniz gerektiğini söylememize gerek bile yok.

– Porcupine Tree hayranlarının dikkatinden kaçmadığına emin olduğumuz bir şey var. Steven Wilson, şairane şarkı sözlerinde tren referansı vermeyi çok seviyor. Bunun sebebini öğrenmek için Wilson’ın çocukluğuna iniyoruz. İngiliz sanatçının, İngiltere’de doğup büyüdüğü evin bir tren istasyonunun çok yakında oluşu, şarkı sözlerindeki bol tren referansının sebebi.

– Bugüne kadar 2 kez Porcupine Tree’yle, 1 kez Mikael Åkerfeldt’li projesi Storm Corrosion’la, 1 kez de solo albümü Grace for Drowning’le Grammy’ye aday oldu.

– Müzisyen kimliğinin yanında kendi kendini yetiştirerek çok yetenekli bir prodüktör haline gelen Steven Wilson; Opeth, Marillion, Orphaned Land, Yoko Ono, Anja Garbarek, Pendulum ve Anathema başta olmak üzere birçok önemli sanatçıyla çalıştı.

– Kendisine ilham veren ve müzik tarihine damga vurmuş albümleri remix’lemeye ise bayılıyor. Özellikle King Crimson ve Jethro Tull albümleri, bu güzel durumdan nasibini fazlasıyla aldı.

– Kendi ilham alırken bizlere de ilham verdiği yan projelerinin ucu bucağı yok… No-Man, I.E.M., Bass Communion, Blackfield ve Storm Corrosion isimleriyle hayat bulan bu projeler, Steven Wilson’ın vizyonunun ne kadar geniş olduğunu kanıtlıyor.


27 Şubat 2015’te yayınlanan Steven Wilson’ın 4. solo albümü Hand. Cannot. Erase.’i ise özel bir özen göstererek dinlemek lazım. Büyük övgüler alan bu albüm, turnesi dahilinde Steven Wilson’ı 2 Mayıs gecesi Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde unutulmaz bir performansla karşımıza çıkaran konserini kaçırmak istemeyenler, 2 Mayıs’ı ajandalarına not edebilir.


 

Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.