Kuleler Şehri San Gimignano, Ortaçağ’ın Manhattan’ı deniliyor, haksız değiller. Toskana’nın Roma’sı diye anılıyor, hak vermemek elde değil. Dahası lezzeti, şarabı, havası ve kültür turizmi ile bu kasaba Toskana Bölgesi’nin yıldızlarından biri olmayı çoktan hak etmiş bir kasaba.
Unesco tarafından dünya hazineleri arasına alınmış olan San Gimignano’nun tarihi 3. yüzyıla dayanıyor. Ortaçağ’da Rönesans Dönemi’nde, Roma ve Vatikan’a giden Katolik dindarların durak yeri olması sebebiyle oldukça önem kazanmış. Bu yüzdendir ki sadece Ortaçağ’dan izler değil, aynı zamanda Katolik dünyasından da izler taşımaktadır. Etrafını çeviren bereketli topraklar sayesinde de özellikle tarım ile kendini besleyen kasaba kendini bugüne kadar başarıyla taşıyabilmiştir.
San Gimignano ve taş kuleler
San Gimignano’da göze çarpan en büyük özellik şehrin dokusunda yer alan taş kuleler. Ortaçağ’ın Manhattan’ı sıfatını fazlasıyla hak etmiş olan kasabadaki bu kulelerin hikayesi ise oldukça ilginç. Vakti zamanında bu kasabada ikamet eden varlıklı aileler, refah ve zenginliklerinin sembolü olarak birer kule dikmişler. Öyle ki kulenin yüksekliği ve ihtişamı o ailenin ne kadar zengin olduğunu gösterirmiş.
72 tane olduğu tahmin edilen kuleler zaman içinde doğal afetlere karşı koyamamış ve bugüne sadece on dört tanesi taşınabilmiş.
Piazza Duomo Meydanı’nda yer alan 54 metre ile en yüksek kule olan Podestà or Torre Grossa turist ziyaretine açık. Kulenin içinde yer alan çeşitli odalar şapel hatta tedavi gibi çeşitli amaçlarla kullanılmış. Yine bir odada yer alan freskler ise dünya turuna çıkan kişinin hikayesini anlatıyor.
Kulenin tepesine çıktığınızda ise sizi harikulade bir manzara beklemekte. Taş kuleler, uçsuz bucaksız yeşil alan ve kasabanın şirin dokusu fotoğraf makinanız için güzel bir kompozisyon yaratmaktadır.
San Gimignano’da görülmesi gereken diğer yer ise kuşkusuz Collegiata Kilise’si
Önceden katedral olarak kullanılmış olan binanın duvarlarını yine ihtişamlı freskler ve Rönesans Dönemi’nde yaşamış sanatçılara ait sanat eserleri süslemektedir.
Kasabada gezilecek daha birçok müze ve kültürel doku mevcut olsa da şimdilik iki örnekle yazının bu kısmına son veriyorum.
San Gimignano’ya özel bir şey edinmek isterseniz bu kesinlikle şarap olmalı
Çünkü sadece kasabanın etrafındaki bereketli topraklardan elde edilen üzümlerle yapılan Vernaccia şarabı ilk olarak 1200’lü yıllarda üretilmiştir. Sokak aralarındaki hemen hemen her şarap dükkanında bu şarabı ücretsiz tadabilirsiniz. Oldukça ucuz olan bu şarabın içimi tahmin edeceğiniz gibi inanılmaz güzeldir.
Tabi ki restoranlar… İtalya’da hele ki Toskana Bölgesi’nde olup da İtalyan yemeklerini tatmamak olmaz
Başka bir meydan olan Piazza delle Erbe’de yer alan cafe/restoran Bar La Cisterna size Ortaçağ meydanına bakarak harika lezzetler tatmanıza imkan verir. Konaklamak içinde uygun olan bir otele ait olan bu restoran 14. yüzyılda yapılmış bir binada yer almaktadır.
Siena, Floransa, Assisi, Perugia, Pisa ve Montecino gibi diğer görülmesi gereken Toskana şehirlerine de yakın olan San Gimignano’dan ayrılırken sizi uğurlayan taş binaların ihtişamı aklınızda kalan son görüntü olacaktır.