Serkan Türk: Dünyayı ben yönetseydim

”Dünyayı Ben Yönetseydim” köşemizin bu ayki konuğu yazar ve şair Serkan Türk. Kendisi öykü ve şiir alanında ilgi çeken yapıtların yanısıra edebiyat dergiciliği ve radyo programcılığı da yapıyor.

Şiir ve öyküleri Almanca, Bulgarca ve İngilizceye çevrilip yayımlandı. Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim, Tanrı’nın Yalnız Kırları, Uzak Yaz ve Rüzgârlı Camlar, Serkan Türk’ün okura ulaşan öykü kitapları oldu. Yazarın, Her şeyin Güzel Olma Nedenleri ve İçimiz Çölse Biri Geçmiştir adlı iki de şiir kitabı bulunmaktadır. Doğduğu ve yaşadığı şehri anlattığı Güneşli Bayır’ın yanı sıra, Türk sinemasının 100. yılına denk gelen Yüzyıllık Perde adını verdiği 53 yazarın kişisel hikâyeleriyle bir filmi anlattığı proje kitabı da yayınlandığı dönemde ilgi çekici yapıtlar arasında gösterilmiştir.Bu kadar geniş bir alanda ürettikleri ürünler  ise günümüz edebiyat hayatında hakettiği yeri bulmaya başlamış bile. Şöyle ki:  Tanrının Yalnız Kırları ve Rüzgarlı Camlar isimli öykü kitapları Yitik Ülke Yayınlarından yeni baskıları ile karşımıza uzun bir aradan sonra çıkmaya başladı. Biz de ‘Dünyayı Ben Yönetseydim‘ çerçevesinde sorumuzu ”Öykünün usul usul yükselen sesi”ne sorduk: Dünyayı siz yönetseydin, neler olurdu? 

Röportaj: Serkan Türk

Dünyayı ben yönetseydim 

“Paranın ve hep onun pirelendirdiği insanlarla mücadelenin altını kalın kalın çizerdim. ” Serkan Türk

Her taşın altından çıkan insan bu yönetme eylemini pek ciddiye almış olacak ki asırlardır birbirine üstünlük kurmaya çalışıyor. Çoğunlukla adalet, eşitlik, özgürlük gibi sloganlarla yönetmeye talip olanlar bir süre sonra bu söylemlerin uzağında kendi hayalî dünyalarını başkalarına benimsetmeye, yaşam alanlarını daraltmaya, bir tip insan yaratmaya çabalıyor. Oluşturdukları sınırlar çerçevesinde yaşamayanları ötekileştirici bir dille acımasızca eleştirme hakkını kendilerinde rahatlıkla buluyorlar.
80’lerin ve 90’ların unutulmaz dizi filmi Bizimkiler’de apartman yöneticisi Sabri Bey seçilmiş olmanın kendisine başkalarının hayatını dikizlemek ve kolaçan etmek hakkını verdiğini sanıyor ve türlü komik ve zor durumların ortasında kalarak, zaman zaman Katil karakterinden korkarak her hafta ilgiyle takip ediliyordu. Çocukluğumuzun bu figürünün davranışının önceki ve sonraki yıllarda da yaşamın içinde olduğunu defalarca gördük.
Güçlünün yanında olmak, şampiyon olan takımın taraftarı olmak, seçimde birinci partinin yanında olmak kolaycı bir yaklaşımla kazanmak anlamına geliyordu. İnsanlar hayata bir defa geliyorken neden kaybetmeye mahkûm olanın yanında olsundu ki!
Dil, zamanla bir ikna aracı oldu. Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkardı. Sokağın dilini bilen, ona göre konuşan her zaman daha bir dinlenir oldu. Korku dilini yaygınlaştırarak aynı düşünceleri paylaşmayanlarla araya bir mesafe kondu. Zenginle fakir bir uzaklığı işaret eder oldu. Erkekle kadın yalnızca birer cinsiyet değil, gücün iradenin ayrımına dönüştü. Dünyayı yönetmeye talip olanlar mayınlara, silahlara, uyuşturulan ruhlara ses etmez oldu. Kirlenmek gücün getirilerinden biriydi ve giderek kirlendi koltuk sahipleri. Dağın, taşın, kuşun, derenin sesini unuttu.
Bir dost bir post yeter bana, diyenlerden olacağını iddia edip, ünlü modacıların tasarımlarından zengin gardıroplarla sefa sürmeyi tercih ettiler.
Dünyayı ben yönetseydim bu saydıklarıma benzemekten korkarak sınıfsal farklılıkları ortadan kalkması için çabalardım. Kuşlar için olmayan sınırların insanları nasıl bağladığını, kümeleştirdiğini, renklerle, dinlerle, küçük parçalara ayırarak başkalaştırdığını anlatırdım. Paranın ve hep onun pirelendirdiği insanlarla mücadelenin altını kalın kalın çizerdim. Bunca gün doğumu ve gün batımının kaçını görüyor insan? Çocuklarının ergenliğine, gençliğine uzaktan bakan birer anne baba olunmasının önüne geçerdim. Dillerin, seslerin, şarkıların çoğaldığında manevi olarak zenginleşeceğimizi anlatırdım insanlara. Yaşamı, ekmeği ve çayı bölüşebilmeyi, yeryüzünün geniş sofralarında, uzandığımız kırlarda, tırmandığımız dağlarda, ormanların arasında, denizin dalgasında, kum zambaklarının yanında, parklarda, oturma odalarında, balkonlarda yalnız birer iyi insana dönüşmenin hayalinin kurulmasını isterdim.