6 ve 7 Mayıs 1972 günü Türk basını ne yazdı?

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararının, 2 Mayıs 1972’de onaylanmasından sonra gündem hızlandı. Devrimciler idamları engellemek için eylemlere başladılar. Peki, o günlerde gazeteler neler yazdı?

6 ve 7 Mayıs 1972 günü Türk basını ne yazdı?
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamına geri sayımın hızlandığı günler yaşanırken o dönemin olayları basına şöyle yansımıştı:

6 Mayıs 1972 Günü

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs günü manşette değildi. Milliyet gazetesinin birinci sayfasının ortalarında “3 İdamla ilgili kanun dün yürürlüğe girdi” başlığı vardı. Haberde ise şunlar yazıyordu:


“Anayasal rejimi değiştirmek amacıyla Türk Halk Kurtuluş Ordusu adında gizli bir örgüt kurarak anarşik eylemlere girişen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmeleriyle ilgi kanun dün Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Ankara İnfaz Savcılığı: ‘Dosya Adalet Bakanlığından geldikten sonra’ cezaları yerine getirilecektir.” diyordu.

Bu haber, devletin; idamların ‘hiç zaman kaybetmeden’ yapılacağının göstergesi gibiydi.

7 Mayıs 1972 Günü

Milliyet gazetesi, 7 Mayıs günü “Gezmiş, Aslan ve İnan idam edildi” manşetiyle çıktı. Haberde ise şunlar yazıyordu:

“Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan; dün sabahın ilk saatlerinde Ankara Merkez Cezaevinde idam edilmişler ve saat 8’de Yenimahalle mezarlığına dini tören yapılmadan gömülmüşlerdir. İdam mahkumları, asılmadan önce dini telkinde bulunmak için hücrelerine gelen imamla görüşmemişlerdir.”

Tercüman ve Son Havadis gazeteleri ise kararı açıktan destekliyorlardı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını karalamak için sebep bulamayan bu iki gazete, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı  “sakiler” olarak tanımlıyordu. 7 Mayıs günü, Son Havadis gazetesinin manşeti ise “Sehpaya çıkarken çok korkan sakiler bitkin görünüyorlardı” şeklindeydi.

6 ve 7 Mayıs 1972 günü ise köşelerini idam konusuna ayıran köşe yazarları, idamlara itiraz etmedikleri gibi katilleri öven ve Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’a adeta sövgü yağdıran bir kara lekeye bulanmışlardı. O köşe yazılarından bazıları ise şu şekildedir:

Hasan Pulur: “Orduya inan”

Hasan Pulur, üç fidanın idam edildiği gün, İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun “Türk’e Doğru” kitabından ‘Ordu’ya inan’ yazısına dikkat çektikten sonra, okurlarına şöyle sesleniyordu:


Barışı seversin, fakat barışın alem yasası olduğunu kabul ettiğin gün, kendini kaybetmiş olursun. Bilirsin ki savaş bir gerçekliktir, korkunç bir gerçek! Savaşı acıklı bir zaruret olarak al! Seni vurmak isteyeni açıkgözlülük edip daha önce vur! Türk! Orduya inan!”

Rauf Tamer: “İdam yetmez kökü kazınmalı”

Rauf Tamer’in köşesi ise bir utanç abidesi gibiydi. “Defolup gittiler” diyerek giriş yaptığı yazısına;

“Keşke öbürlerini de bir otobüse doldurup, Bulgaristan’a göndersek. Sürgün gibi falan değil. Turist gibi… Misafir gibi. Bakalım kaç gün sonra Türkiye’ye iltica hakkı isteyecekler” sözleriyle devam ediyor ve idamları haklı çıkarmak adına, şöyle diyordu:

“Cumhuriyetimize karşı bir savaş açmışlar… Savaşı kazanmak için her türlü silaha başvuracaklar, Cumhuriyet ise kendini savunmak, kısacası, yaşamak için hiçbir silaha başvurmayacak. İnsan haklarının hangi kitabında yazar böyle şey? Lütfen söyler misiniz?”

Abdi İpekçi: “Bilançoyu artırmamak için son verelim”

Abdi İpekçi de idamdan bir gün sonraki yazısında;

“…Yüzlerce kişinin tutuklanmasına, önemli bir bölümünün mahkum olmasına ve nihayet üçünün idamına yol açıldı” diye başladığı yazısını, şöyle noktalıyordu:

“Bütün bunlar niçin yapıldı ve ne sonuç alındı? Ülkemiz huzursuzdu da huzurlu mu oldu? Ulusumuz mutsuzdu da mutlu mu olduk? Rejimimiz demokratik değildi de demokratik mi oldu? Sorunlarımızı çözmek için şiddete başvurmaktan başka çare kalmamıştı da bu yolun haklılığı ve yararlılığı mı ispatlandı? Şimdi önümüzdeki bilanço bu soruları korkunç bir şekilde cevaplandırmaktadır. Onu daha da korkunç hale getirecek girişimlere, kışkırtmalara artık son vermezsek önümüzdeki kuşaklara çok kötü bir miras devredeceğiz.”

Tekin Erer: “Suç asılanlarda ve CHP’de”

Tekin Erer de, idam döneminde kaleme aldığı yazılarda, sonuçtan devletin öldürdüklerini, astıklarını sorumlu tutuyordu. CHP’yi de suçlayan Erer;


“Bugünlere işte böyle CHP’nin aşırı solculara aşırı himayeleri ve kanat germeleriyle geldik… İstiyoruz ki, bir daha böyle himayeler tekerrür etmesin. Herkes bugünlere gelişimizdeki kabahatini ve suçunu bilsin” diye yazıyordu.