Atatürk’ün sünneti: Belden yukarı siyaset özlemi

“Hırsızlık, yolsuzluk yapan şerefsizdir, çocuk tecavüzcüleri en ağır şekilde cezalandırılmalıdır” diyemeyenler, “Atatürk sünnetsizmiş” diyorlar. Muhafazakar olduğunu iddia eden insanların belden yukarı siyaset yapmayan bu kişilerin destekçisi olması, bu insanların da içleri ile dışlarının bir olmadığını gösteriyor. Size Atatürk’ün sünneti değil, ilkeleri lazım; ama o da işinize gelmiyor.

Atatürk'ün sünneti tartışması: Belden yukarı siyaset özlemi

Ne güzeldi değil mi o eski günler?

Hani sadece erkeklerin ve hayvanların sayıldığı nüfus sayımları, hani özgürlük peşinde koşup ayaklananların kellelerinin toplu şekilde alındığı katliamlar, taht uğruna kardeş ve evlat katline kadar gidilebilen iktidar hırsları, şeyhülislam fetvaları ile istenen şekle sokulabilen bir din, babadan oğla doğrudan geçiş ile embesil evlatların garanti altına alınmış gelecekleri, sıkıştın zamanda da “padişahım çok yaşa” çekerek kitleleri susturabilmek ne de güzeldi değil mi?

Bu nedenle kimileri için Atatürk’ün sünneti önemli mevzu. Atatürk sünnetsizmiş derken aslında ne yapılmaya çalışılıyor? “Atatürk inançsız ve dinsizdi, bizim gibi değildi. Onun getirdiği laiklik de dinsizlik yaratmak içindir. Biz dindarız. O zaman laikliğe ihtiyacımız yok!” mesajları veriliyor. Ve bu mesajlar ile aynı zamanda ileride “Cumhuriyet’e de ihtiyacımız yok!” diyebilmeleri için bir altyapı da oluşturuyorlar.


Ne kadar da zekiler değil mi? Gemicik, ayakkabı kutusu desen montaj, dublaj, paralel derler. Evlatlar şehit olurken nedir bu şatafatlı düğünler desen, Kur’an okuttuk derler. Sonra zırhlı arabalı Diyanet İşleri Başkanı çıkıp şehitliğin faziletlerini, ölümün güzelliğini anlatır. Birkaç yüz bin dolar maaş alan hacı hoca tayfası televizyonlarda fakirliğe methiyeler düzer, peygamber de fakirdi, fakirlik sünnettir derler. İyi de bunları söyleyen hacı hoca tayfası ve bunlara bu sözleri söyletenler zengin!


Fakirlik sünnetse, bak o zaman siz de sünnetsizsiniz!

En aptal insanı bile düşünmeye itebilecek bazı basit sorular var. Neden hiçbir zaman bir siyasetçinin çocuğu şehit düşmez? Neden hiçbir zaman terör örgütleri bir siyasetçiyi hedef almaz? Neden hep fakirler şehit düşer, sakat bırakılır, kurban edilir?

Ama ülkemizde aptalların düşünmeye başlamasını engellemek ve dikte edileni kabullenmeleri için zaman zaman ortaya atılan fedailer var. Bu fedailere verilecek cevaplar oldukça basit aslında. Atatürk bu ülkeyi bahsi geçen uzuv ile değil, beyni ile kurdu! Siyasetini de kimileri gibi bu uzuv ile değil beyni ile yaptı. Belden yukarı siyaset özlemi duyulan bu günlerde keşke sünnet ile değil de beyin ile ilgilenebilsek.


Not: Bu eleştiri yazısına konu olan olay


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.