1990’lı yılların ortalarında Refah Partisi rüzgarının estiği günlerdi. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı iken Profesör Ahmet Davutoğlu ise akademisyendi. Yolları ilk kez o partide kesişmişti.
Ahmet Davutoğlu Malezya’dan yeni dönmüş uluslararası ilişkiler uzmanı olarak dersler veriyor ve gazetelerde yazılar yazıyordu. Parti içinde ise Abdullah Gül’e yakındı. 1998 yılında Refah Partisi kapatıldı ve o hareket farklı kollara ayrıldı. O ayrılıktan doğan Ak Parti’nin ilk hükümetinde, Başbakan Abdullah Gül’ün başdanışmanı oldu. Üniversite kürsülerinden siyasetin sıralarına gelmişti.
Ahmet Davutoğlu, Irak’ın işgali sırasında, Avrupa Birliği ile ilişkilerde, Kıbrıs müzakerelerinde hep ön sıralarda yer aldı. Dış İşleri Bakanı değildi ama çok etkindi. Ahmet Davutoğlu Harp Akademilerinde ya da Bölgesel İş Geliştirme toplantılarında konferanslar veriyordu. O yıllarda yazdığı “Stratejik Derinlik” kitabı çok tartışıldı ama on üç baskı yaptı. Erdoğan ile Ak parti 2007 seçimlerine giderken Ahmet Davutoğlu üniversiteye geri dönme planları yapıyordu. Kendisini siyasete çeken iki ismin de uzun çabaları sonucu ikna oldu. 2009 yılında parlamentoda olmamasına rağmen Dış İşleri Bakanı oldu. Yeni sloganı “Komşularla Sıfır Sorun” idi. 2011 Genel seçimlerinde Konya’dan milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi. Recep Tayyip Erdoğan adım adım cumhurbaşkanlığına, Ahmet Davutoğlu ise başbakanlığa yürüyordu.
Ahmet Davutoğlu 2014 yılında önce Ak Parti Genel Başkanı ve ardından da Türkiye’nin 37. Başbakanı oldu.
Ancak o tarihten hemen sonra yıllarca birlikte omuz omuza çalışan Erdoğan ve Davutoğlu arasında görüş ayrılıkları başladı. Kimi zaman Başkanlık sisteminde, kimi zaman Çözüm sürecinde, kimi zaman Hakan Fidan’ın milletvekilliğinde, kimi zaman ise Mit Tırları davasında ayrı düştükleri iddia edildi.
Bu hafta düzenlenen grup toplantısında Ahmet Davutoğlu ayrılık sinyali verdi:
“Nefsimi ayaklar altına alırım. Bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersi ile iterim ama asla bu kutlu harekette hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam. Biz siyasi menfaatlerinin peşinden koşanlardan değiliz. Bu kervana yüklerini tutmak için dahil olanlar ne bu lisanı bilirler, ne de bu manaya aşinadırlar. Son nefesimize kadar kim ne fitne yaparsa yapsın, kim ne üretirse üretsin, kim ne yazarsa yazsın hepimiz önce bu iki dosya yazıcının dosyasından korkalım.”
Ardından Erdoğan’ın Muhtarlar Toplantısı’ndaki bu cümlesi Başbakana mesaj olarak algılandı:
“Bakanlar insanlara hizmet için bir araçtır. Önemli olan bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi orada ne yapmanız gerektiğini ve hedeflerinizin neler olduğunu unutmamanızdır.”