Sen gelme canım kardeşim! Hala anlayamadıysan söylediklerimi, sırtını sıvazlıyor ise emperyalizmin kirli eli, savaşla yatıp savaşla kalkıyorsan eğer, “Bir yaptığım milleti” “o’cu, şu’cu” diyerek ötekileştiriyorsan eğer, vazgeçtiysen açtığım yoldan, seçmişsen eğer karanlığı, ilimden fenden, sanattan bi habersen eğer, sen gelme canım kardeşim.
Peki ya sen gencim? Çıkıp dört bir yana yazıyorsan eğer rejimimi değiştirmeyi, karşısındaysan devrimlerimin, silah tutuyorsa kitap kalem tutması gereken elini sen de çıkma karşıma!
Çıkma karşıma çocuk! Belli ki anlamamışsın anlatmak istediklerimi. Aydınlığa dönsün yüzünüz demiştim. Adalete, hukuka, medeniyete erişin demiştim. Barış sağlayın dört bir yanda demiştim. Okuyun, öğrenin, üretin demiştim. Oysa siz ne yaptınız? Sustunuz, kul oldunuz sorgulamaz oldunuz. Ezber ettiniz verileni. Unuttunuz atanızı, tarihinizi, hasmınızı, hısmınızı… O yüzden sözüm size değil! Sen çıkma karşıma çocuğum! Ve sen canım kardeşim gelme yanıma!
Sözüm beni anlayana. Sözlerim bu ülkenin gerçek evlatlarına. Onlar ki yüreğindeki özgürlük ateşini söndürmezler. Ondan sebep aydınlıktır yolları, diktir omuzları açıktır alınları.
Sözüm size evlatlarım; Gün bu gündür! Oku söylediklerimi, anla yapmanı istediklerimi:
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk