Dzigo Vertov’dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

Dzigo Vertov’a göre, sinemanın asıl işlevi belgelerin, gerçeklerin, hayatın, tarihsel süreçlerin kayda geçirilmesidir. Sahnelenmemiş şekilde çekilen hayatın her anı, gizli kamerayla ya da benzer bir teknikle hayatta olduğu haliyle gizli çekilen, habersiz yakalanan her kare, film şeridine kaydedilmiş bir gerçeği, Vertov’un deyişiyle bir film gerçeğini yansıtır.

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

Man with a Movie Camera (Chelovek s kinoapparatom)

Yapım: 1928 / Gösterim: 1929 / Yer: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

Yönetmen: Dzigo Vertov / Görüntü Yönetmeni: Mikhail Kaufman


Kurgu: Elizaveta Svilova

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

 

 

 

 

 

 

Sinema tarihinin başarılı ve ilham veren ismi Dzigo Vertov’un gündelik yaşamdan çok sayıda küçücük sahneyi hayli karakteristik, deneysel bir belgesel içinde biçimlendirdiği çalışması Film Kameralı Adam, sinemanın mihenk taşlarından biri olarak kabul edilir.

Ara geçişlerin, senaryonun, dekor ve kostümün ve hatta oyuncu ve benzeri şeylerin kullanılmadığı son sessiz filmidir Vertov’un.

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

“Ben Sinema – Gözüm. Ben mekanik gözüm. Ben bir makineyim: Dünyayı sadece görebildiğim kadar gösteririm. Sinema, hayatı olduğu gibi vermelidir. Sinemada senaryo, diyalog, yapay oyuncu ve yapay dekorlara yer yoktur! Sinemayı, edebiyat ve tiyatronun gölgesinden, yapmacıklığından kurtarmak gerekir!”

Vertov’un şiddetle karşı olduğu, klasik dramaturji ve mizansendir ki senaryonun bireye dışarıdan dayatılan ve bir kalıp içerisinde hareket etmeye, düşünmeye zorlayan tüm unsurları reddeder. Ona göre, mizansen ve senaryo, burjuvazinin bir silahıdır. Bu silahı burjuvazinin elinden almak; günlük yaşamı kendi akışı, devinimi dahilinde olduğu gibi aktarmak demektir.

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

Hayatını kurgu masasına adayan Dzigo Vertov’un Yaşamı

Polonya Bialystok’tan gelen ve kendini bir sinemacı olarak tanımlayan Vertov’un önceki adı Denis Arkadievich Kaufman’dır. Üniversite öğrencisiyken adını değiştirmiş, sayılı öğrencilerin bulunduğu Petrograd’da tıp eğitimi almıştır. Modernizmin sanatsal yapısını da bu yıllarda edinmiştir.

Yeniyi, moderni ve makineyi coşkuyla karşılayan avant – garde bir hareket olan Fütürizmle tanışmıştır. 1918’li yıllarda Moskova Film Komitesinin haber departmanına katılmış, kendinden sonrakileri de izinden taşımış çalışmalarla dolu film yolculuğu burada başlamıştır.

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

İlk olarak haftalık haber filmlerinden, kısa zamanda pek çok farklı belgesel projenin içinde yer almıştır.

1919’da Moskova Film Komitesinde tanıştığı Elizaveta Svilova Vertov’un filmlerinin kurgusunu yapmış, böylece aralarında ömür boyu süren yaratıcı bir ortaklık oluşmuştur.

1923’de aralarına Vertov’un Kızıl Ordu’dan gelen kardeşi Mikhail Kaufman da katılmış, bu üçlünün çekirdeğini “kinoki yani sine – göz” grubu olarak sürekli haber akışı sağlayan yerel ulusal bir ağın Moskova birimi adı altında görüyorlardı. Ayrıca Vertov’un sinemanın görsel gücünü keşfetmesinde etkili olan “Kino – Pravda” olarak bilinen haber filmi serilerinin üzerinde yoğun olarak çalışıyorlardı.

Kino – Pravda, bir argüman oluşturmak üzere farklı zaman ve yerlerde çekilmiş görüntülerin montajlanmasıyla keskin anlatım üslubunu benimser. Bu anlayış, özgürleştirici bir potansiyel taşımanın yanında, sinemanın önünde olan şeyleri kaydetmekten kurtarıp, bu kayıtların şiirsel bir sinema anlatısının malzemesi olarak görülmesini sağladı. Bu ana akım, yeni sinema dillerinin gelişimini doğurdu.

Almanların yapay dekor ve mizansenin dışavurumcu etkilerini araştırdığı, Sovyet devrimci sinemacıların da kurgunun güçlü dışavurumcu doğasını keşfettikleri sırada Vertov, Sinema – Gerçek (Kino – Pravda, 1922 – 25), Sine – Göz (Kino – Glaz, 1924) ve Film Kameralı Adam, 1929) gibi filmlerinde “Sinema – Gerçek” kuramını geliştiriyordu. Dolayısıyla, bu çalışmalarından ötürü belgesel filmin öncüleri arasındadır Dzigo Vertov.

Dijital çağdan, onu farklı ve öncü kılan filmlerinin yapımları sırasında varlığını bizzat göstererek ve sinematografik araçların zengin kullanımıyla hissettirerek yabancılaşmayı sağlaması ve gündelik algının dışına taşımasıdır.

Vertov, “Kino – Pravda’nın şekillenişini ve Sine – Göz’ü şöyle anlatır: Hayatı habersiz olması için değil, insanları maskesiz, makyajsız göstermek, onları rol yapmadıkları bir anda kameranın gözüyle yakalamak, kameranın gözler önüne serdiği düşüncelerini okumak için habersiz çekmek. / Görünmeyeni görünür, açık olmayanı açık, gizliyi aleni, oyuncularla oynananı oyuncusuz kılma; yalanı gerçeğe dönüştürme ihtimali olarak Sine – Göz.”

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

Dzigo Vertov’a göre, sinemanın asıl işlevi belgelerin, gerçeklerin, hayatın, tarihsel süreçlerin kayda geçirilmesidir.

Sahnelenmemiş şekilde çekilen hayatın her anı, gizli kamerayla ya da benzer bir teknikle hayatta olduğu haliyle gizli çekilen, habersiz yakalanan her kare, film şeridine kaydedilmiş bir gerçeği, Vertov’un deyişiyle bir film gerçeğini yansıtır. Sine – Göz hareketinin amacı da budur.

Dzigo Vertov, toplumun şekillenişinde, özellikle işçi sınıfının bilinçlendirilmesi açısından aktif rollere değinmiş, filmlerini de bu yönde belirlemiştir. Sinemanın özerk bir sanat oluşuna dair, kitlelerin gözünü açma umuduyla, filmlerinin yapımında bu ilkeye uymuştur. Çünkü Dzigo Vertov’a göre en güçlü silahlar ve en güçlü teknolojiler Avrupa ve Amerikalı sinema burjuvazisinin elinde bulunmaktadır. İnsan ırkının dörtte üçü burjuva dram filmlerinin afyonuyla sersemleştirilmektedir. Bu nedenle Vertov’un görüntülerin radyo dalgalarıyla yayınlanması bir çare niteliğindedir. Ses ve görüntü bütün dünyaya yayınlanabildiği için, kapitalist dünyanın bu icatlarını, kapitalist dünyayı yok edecek bir silaha dönüştürmek içindi. Bütün ülkelerdeki işçilere dünyayı düzenlenmiş bir şekilde birbirlerini görme, duyma ve anlama fırsatı vermek, hayatı habersiz yakalanmış şekliyle sunmak olacaktı.


“Tekstil işçileri kendileri için gerekli olan makinaları yapan fabrika işçilerini görmelidirler. Fabrikadaki işçiler fabrika için gerekli olan yakıtı, kömürü sağlayan madencileri görmelidir. Madenciler onlar için gerekli olan yiyecekleri üreten çiftçileri görmelidirler. Aralarında yakın, çözülmez bir bağ kurabilmesi için işçilerin birbirlerini görmeleri gerekir. SSCB’deki işçiler başka ülkelerde İngiltere, Fransa, İspanya, kendileri gibi işçiler olduğunu ve proletarya ile burjuvazi arasındaki savaşın her yerde sürdüğünü görmelidirler. Ama bu işçiler birbirlerinden uzakta yaşıyorlar ve dolayısıyla birbirlerini göremiyorlar.”

İnsanlar gerçek insanlardır ve her zaman yaptıkları normal şeyleri yapmaktadırlar. Müdahele etmeksizin, habersiz yakalanan görüntülerden biri: Film Kameralı Adam

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

Sinema Salonu:

Filmin açılışı, sinemanın büyük salonunda az sonra tamamen dolacak olan boş koltukların zoomlanmasıyla başlar. Canlı gibi gösterilmeye çalışılan koltuklar henüz açılı değildir. Ani bir manevrayla Vertov, projeksiyon odasına yönelir. Kamerayı en ince ayrıntısına kadar bize gösterir. Çağın Rusyasında en önemli aydınlanma vasıtalarından biri olan sinemanın görsel bir sanat olarak uzam ve katmanlarını yansıtır rejisör. Kapalı olan ve açılmayı bekleyen koltuklar, bir noktaya işaret eden metaforlardır. Yani, seyircinin edilgen konumuna dikkat çeker.

Sinema salonunun tıka basa dolmasıyla da bu seyirci yığınları ve de kent bütünleşip “Devrimci dönüştürücülük” gibi büyük bir güce sahip olmaktadırlar.

Uyanış

Vertov bu defa sokaklara doğrultur kamerasını. Sokaklar bomboştur. Şafak ağarmamış, işçiler kalkıp mesaiye başlamamıştır. Uyuyan bir kentin manzalarına şahit oluruz. Önce cansız bir mankene zoom yapılır. Bu imgelem hareketsizliğin bir göstergesidir. Ve aynı anda paralel – eşgüdümlü iki sahnenin kamera – gözün kurulduğu öğe ile hareket başlamış olur kentte. Lokomatif ve işçi bir kadını görürüz. İşaret üzerine hareket eden trenleri, yatağından mahmur gözlerle etrafına bakarak uyanmış işçi kız ve tüm bunların sentezi şehirdeki “hareketliliğin ve yaşamın” başladığının müjdeleyicisi olmuştur.

Kameralı Adam ve kadın birlikte uyanmışlardır!

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

Kamera – Göz

Üst üste bindirilen planlar yöntemiyle, günlük yaşamdan çeşitli manzaralar ve kolajlar aktarılır. Adeta gayya kuyusunu andırırcasına, işleyen sanayi, felce uğramış yaşam…

Kamera – Göz’ün yaşamın her alanına sirayet ettiği makinalar ve insanlar… Paralel ve diyagonal (çaprazlama) hareket eden, birbirini kesen tren ve tramvaylar, telefon santralleri, iş makinaları, bobinajlar… Hepsi görüntüde müthiş armoni ve ahenk oluşturmaktadır. Filmin sonuna doğru hareket halindeki bir motosikletten çekim yapan ekrandaki kameramanı sinema salonunda izleyen izleyicileri görürüz. Dahası filmin bu bölümünde günün daha önceki çekimlerinden birçok motif geri döner; ancak bu kez hızlı çekimde. Sıradan kent senfonisinin basit düzeni bozulur ve karmakarışık edilir. Vertov, imkansız bir zaman şeması yaratarak, bir kez daha sinemanın olağanüstü yönlendirici gücünü vurgular.

Akıp giden kalabalık, baraj, köprü, evli ve ayrılmayı bekleyen çiftler, çalışan makinalar, tüten bacalar, sosyalizmin ruhunu güçlendiren futbol, atletizm, gülle atma gibi kolektivist sporlar, proletaryanın kültürel ve sosyal ihtiyaçlarına cevap veren sinema salonları, lokaller, halk plajları ile günlük yaşamın ritmi karelere dökülür. Vertov, aynı zamanda devam eden sınıfsal eşitsizlikler gibi çağdaş yaşamdaki zayıf noktaları da belirtir. Kimi sahnelerde işçi ve burjuva kadınlar arasındaki çelişkiyi gözler önüne serer. Bir yandan modern kadınlar, diğer yandan emekçi halk kadınları…

Kameralı Adam, sosyalist gerçekçiliğe adanmış bir yapımdır!

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

Son Aşama: Sinema – Göz

Gerçeği olduğu gibi, seyirciye ulaştırmak amacıyla gözün, doğal seyriyle yakalayıp kaydettiği görüntülerdir. Seyirci perdede gördüğü suretler ile kendini özdeşleştirmelidir.

Film, başladığı yer olan projeksiyon odasına geri dönerek kapanış yapar. Sonucu, gelenekten devrimci bir kopuş olarak bağlar!

Zaman ve mekan bir noktada birleşmiş, kendi düzenlerini kurmuşlardır. Kalabalık, film bobinleri ve projektör, kurgu sayesinde ortak bir paydada buluşmuşlardır.

Dzigo Vertov’un gerçeğe yaklaşımı, idealistlerin kullandığı anlamda gerçeğin aşılması ya da gerçek üstüne yeni bir gerçeğin oluşturulması değil, tersine gerçeğin diyalektik (akıl yürütme) yöntemiyle ele alınmasıdır.

Vertov’un yazıya ve söze gerek duymadan sinema dilini görüntüye dayandırması kurgunun da önemini arttırır. Ona göre, kurgu çekilmiş sahnelerin yönetmenin üzerinde az ya da çok oynama yaptığı senaryoya göre birbirine yapıştırılması değil, film parçalarının düzenlenip bir film nesnesi haline getirilmesidir. Film, yapım süreçleri esnasında kurgulanır.

Dzigo Vertov'dan gerçeğin belgeseli: Film Kameralı Adam

Kurgunun ilk aşaması, belli bir konuya dair gözlemlerle başlar, keşif gezisi sırasında fikirler yoklanıp, en değerli ve ilginç olan şeyler seçilir. Sonraki aşama kamerayla mekana gidilmesidir. Artık etrafa insan gözünün dışında Sine – Göz’ün bakış açısıyla yaklaşılmaktadır. Filmin amacına, temasına en uygun çekimler seçilir, seçilen kayıtlar düzenlenir. Filme alınan parçalar, bir anlam bağlantısına göre bir araya getirilir. Sine – Göz’ün kurgu ile zamanı ve mekanı yönlendirme yeteneği, gerçekliğin sinemanın yeni diline dönüştürülmesini sağlar.

Dzigo Vertov’un deyişiyle, harflerden kelimeleri, kelimelerden cümleleri, cümlelerden de bir makale, bir deneme, bir destan oluşturmaktır kurgu. Aslında bu artık kurgu değil, çekimlerle film yazmaktır.

Sonuç olarak; Film Kameralı Adam’da Vertov, bir yandan hayatı olduğu gibi yakalama çabası, diğer yandan onu montaj aşamasında gösterdiği kurgu ile yorumlaması, izleyicide kameramanın varlığı ile de bir film izlendiğinin farkındalığını yaratma gayesi, ondan sonraki dönemlere güçlü bir ses olmuştur.


Kaynak: Sinema Kuramları, Beyaz Perdeyi Aydınlatan Kuramcılar

Kübizm ve Sinemadaki Çarpıcı Örneği: Rashomon


Aylin İçsel
İnsanın en büyük pratiği kendi hayatıdır, derler. Deneyimlerimizden çıktığımız yolculuğumuzda her durakta ve her yolda hayatın anlamına dair edindiğimiz her doktrin muazzam mucizelerle dolu biz insanlara münhasırdır. Benimse en büyük meramım, derin bir insan sevgisi ve anlayışı, bütün insanlara duyulan kardeşlik ruhu; insanların mutabakat içinde olmaları, dünyayı daha iyi algılayıp, daha yaşanılır bir yer olmaya muktedir, düşüncelerin özgür, barışın ve insanlığın hüküm sürdüğü, çocukların mutlu yaşadığı bir dünya inancı ve de hayalidir. Yazmaksa, olup bitenler karşısında herkesin sesi olmak, kıyılardan geçip, sokağın en işlek caddelerinden dokunmaktır hayata... Yaşamın kendisine karışmak ve keşfetmek tutkusudur. Varoluşun en derin sebebidir yazmak...