Askeri lise ve harp okulu öğrencilerine yönelik FETÖ zulmünün detayları ortaya çıkıyor. Cemaatçi subaylar, bu okullarda oluşturdukları, ‘Şok Mangaları’ ile kendilerinden olmayan binlerce subay adayı genci ordudan ayrılmak zorunda bırakmış.
Askeri okullardan ayrılmak zorunda bırakılan öğrenciler hukuksal mücadeleye girişiyor
TSK’dan Ayrılan ve Atılan Askeri Öğrenciler Platformu üyesi yaklaşık 2 bin genç ise darbe girişimi içinde yer alan ve yıllar önce kendilerinin de Kara Harp Okulu’ndan atılmasına veya ayrılmasına sebep olan komutanlara karşı yeni bir hukuk mücadelesi başlatma kararı aldı.
Maltepe Askeri Lisesi’ne 2007 yılında başlayan ancak 2011 yılında ordudan ayrılmak zorunda kalan Gazi Can, FETÖ’nün yaptığı zulümlerle ilgili açıklamalarda bulundu. 2007’de Maltepe Askeri Lisesi’ne başladığını, 2008’te Bursa Işıklar Askeri HavaLisesi’ne geçiş yaptığını belirten Can, “şok mangaları” nedeniyle sağlık muayenelerinden elenip Kara Harp Okulu’nda eğitim almaya başladığını aktardı. Can, “Kara Harp Okulu intibak kampında, yapılan mobbingler sonucu ayrılmak zorunda kaldım” dedi.
Erimiş asfaltta süründürdüler
FETÖ’cü subay ve astsubayların oluşturduğu “şok mangaları”nda yapılan zulümlerin inanılmaz boyutta olduğunu vurgulayan Can, şunları söyledi:
“Bizler yaz kamplarında ve okul dönemlerinde birçok işkence gördük başımızdaki subaylar tarafından. Bunlar askeri kamplarda yaz sıcaklarında erimiş asfalt üzerinde süründürmeler, şınav çekmeler. Geceleri de uyumuyorduk, çam ağaçlarının iğnelerini toplatıyorlardı sabaha kadar. Benzer şeyler oldu, yemek yoktu, genelde normal öğrencilere 1,5 saat yemek molası verirken bizlere sadece 5 dakikalık yemek molası veriyorlardı ve o süreçte de yine işkencelerine devam ediyorlardı.
Bizim dönemimizde askeri hava lisesine 170 kişi başlamıştık, şu an tahmin ediyorum bizim dönemimizden TSK’da kalan, Işıklar Askeri Hava Lisesi’nden 30 ya da 40 kişi. Kalan 40 kişi içerisinde de işkencelere maruz kalıp da mezun olan yok benim bildiğim kadarıyla. Şok mangası yüzünden bütün öğrenciler ayrılmak zorunda kaldı.”
Can, askeri lise öğrencilerine yapılanlara itiraz eden tek subay olan ve o dönem Işıklar Askeri Hava Lisesi Komutanlığı görevindeki emekli Hava Kuvvetleri Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Eldem’in de Ergenekon davası sürecinde tutuklandığını kaydetti. Okul döneminde “Sizden subay olmaz, sizden asker olmaz, bırakın gidin, tazminatlar 50 bin liradan 30 bin lira civarına düşürüldü, okulu bırakın gidin” şeklinde hakaretlerde bulunulduğunu dile getiren Can, şunları söyledi:
“Biz dört yıl boyunca şok mangasına direndik, sabrettik, ardından Kara Harp Okulu’na katıldım. 2011 yılında intibak eğitiminde, okulun kapısından girdiğimiz andan itibaren yine aynı süreç orada da ilk günden devam etti. O gece uyutmadılar, işkenceye devam ettiler. Harp okulunda bunu yapan 12 üsteğmenin hiçbirinde isimlik yoktu, isimleri görülmüyordu. Bizi üç gruba ayırmışlardı, Maltepe, Kuleli ve Işıklar askeri liselerinden gelenler. Sağlık muayenelerinden elenen 30 öğrenci arkadaşla kara harp okuluna gitmiştik. Bizi orada 3 amfiye dağıttılar. Sadece 1. amfideki öğrencilerle sürekli uğraştılar ve o öğrencilerin tamamı ayrılana kadar işkence ve mobbingler devam etti okullarda.”
Cemaat dershanelerinde subaylar ders veriyordu
Gazi Can, “şok mangaları”nın, FETÖ’nün “ışık evleri”nden yetişip askeri okullara yerleştirilen bazı öğrencilere de zulüm yapmakta tereddüt etmediğini, bu öğrencilerden bazılarının da bunlara isyan ettiğini kaydederek, “Askeri okullara FETÖ mensubu olarak girmiş ama sonradan bunların yaptıklarına karşı çıkıp ayrılmak zorunda kalan ve hatta mobbing, şok dalgalarına maruz kalan öğrenciler de var.” ifadesini kullandı. Can ayrıca askeri lise ve harp okullarında görevli FETÖ’cü subay ve astsubayların bazılarının cemaate yakın bazı dershanelerde ders verdiğini duyduğunu da belirtti.
Yaşadıkları sıkıntıları ailelerine anlatamadıklarını, konuyla ilgili başlatmaya çalıştıkları yasal süreçlerin de kapatıldığını ileri süren Can, şunları anlattı:
“17-25 Aralık sürecinden sonra ise Genelkurmay’da bir soruşturma açmaya çalıştık, soruşturma savcısı Ali Müjdat Eski’ydi. Arkadaşlarımızla orada olayları anlattık ama hiçbir girişimleri olmadı savcının, hatta doğrudan FETÖ mensubu insanların isimlerini vermemize rağmen ifade tutanaklarına geçirmedi bu savcı. Benim tahminim 2007’den itibaren yaklaşık 7-8 bin askeri öğrenci okuldan ayrılmak zorunda kaldı. O zamanbasın-yayın organları onların elinde olduğu için bizi halka ve ailelerimize karşı şöyle yansıttılar, ‘Askeri öğrenciler şoka dayanamadı, harp okulunun zorluğuna dayanamadı yerlerini siviller aldı’ diye bütün ülkeye lanse ettiler.
Biz bunları ailelerimize bile anlatamadık. Orada bir tasfiye olduğunu anlatamadık. Biz işkence görürken FETÖ’cü olan arkadaşlar hiçbir şey yapmadılar. Bu haksızlığa karşı seslerini bile çıkarmadılar. Hatta yeri geldi arkamızdan güldüler. Eğer tekrar harp okuluna dönme şansım olsaydı TSK’nın bu terör örgütü mensubu insanlardan tamamen temizleyip vatansever insanların bu ülkeye, bayrağa hizmet etmek isteyen insanların olmasını sağlardım ve verilen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışırdık.”
“Hak arama mücadelesi başlatacağız”
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) Ayrılan ve Atılan Askeri Öğrenciler Platformu üyesi yaklaşık 2 bin genç ise darbe girişimi içinde yer alan ve yıllar önce kendilerinin de Kara Harp Okulu’ndan atılmasına veya ayrılmasına sebep olan komutanlara karşı yeni bir hukuk mücadelesi başlatma kararı aldı.
Platform üyesi 25 yaşındaki Hakan Ekşi, 2011’de Kara Harp Okulu’na alındığı dönemde paralel yapı mensupları tarafından uğradığı baskıları ve FETÖ’ye karşı başlatacakları yeni hukuksal girişimleri AA muhabirine anlattı. Platformun yaklaşık 2 bin mağdur üyesi olduğunu belirten Ekşi, “Platform olarak yeniden bir hak arama mücadelesi başlatacağız. Bizlerin askeriyeden ayrılmasına sebep olan paralel yapı mensuplarından tekrardan şikayetçi olacağız. Var olan davalara müdahil de olabiliriz, dava da açabiliriz. Hukuksal anlamda ne gerekiyorsa yapacağız. Bunun peşini bırakmayacağız.” dedi. Maltepe Askeri Lisesi’ni 2011’de bitirmesinin hemen ardından Kara Harp Okulu’na alındığını belirten Ekşi, ilk gün komutanların kendilerini isim isim çağırarak iki gruba ayırdığını ve o andan itibaren sistematik bir şekilde ayrımcılığa maruz kaldıklarını anlattı.
20 kişi bir şişe suyu paylaşırdık
Ekşi, kendisinin de içinde bulunduğu yaklaşık 100 öğrenciye çok büyük psikolojik baskı yapıldığını iddia ederek, “Kara Harp Okulu’ndayken diğerlerinin yattığı zamanlarda biz şınav çekiyorduk, yerlerde sürünüyorduk. İnanılmaz bir psikolojik baskı vardı. Başımızdaki komutan her seferinde bize ‘dışarı gidin limon satın.’ gibi sözler sarf ediyordu. Şınav çektirilirken sırtımıza basarak söylüyorlardı bu sözleri. Devamlı ‘Buradan ayrılın yoksa sizinle daha çok uğraşacağız’ sözlerini işitiyorduk. Yemek yiyemiyorduk, su içemiyorduk. Bir yudum su bulsak dahi yetecek vaziyete gelmişti. Arkadaşımız gidip tuvaletten su doldururdu, 20 kişi bir şişe suyu paylaşmaya çalışırdık.” diye konuştu.
Ekşi, bu baskıya 5 gün dayandıktan sonra sinir krizi geçirerek okuldan ayrılma kararı aldığını ve 30 bin lira tazminat ödemek zorunda bırakıldığını aktardı. Okulda 2-3 yıl kalarak ayrılan veya çeşitli nedenlerle atılan arkadaşlarının da bulunduğunu söyleyen Ekşi, 2011’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu konunun araştırılması için bir komisyon kurulduğunu fakat o dönem sonuç alınamadığını dile getirdi. Ekşi, o dönem yaşadığı hayal kırıklığını, “En sonunda ağlayarak babamı aradım ve ‘gel beni kurtar’ dedim. Bir hayalim vardı benim, bir gün bu ülkenin Genelkurmay Başkanı olmak istiyordum. Kendi emelleri için hepsini yıktılar. Ben de bir yıl üniversite sınavına hazırlandıktan sonra bilgisayar mühendisliğini kazandım. Şimdi orada okuyorum ama yaşadıklarımı asla unutamıyorum.” sözleri ile özetledi.
Kendilerine tüm bu eziyetleri yapanların şu an FETÖ’nün darbe girişiminde gözaltına alınan komutanların içerisinde yer aldığını anlatan Ekşi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İçlerinde mutlaka paralel çete üyeleri vardı. Herkes kendi adamını almaya çalışıyordu. Bizim gibi emeği ile girenleri de bertaraf etmek istiyorlardı. Bu nedenle bana ve diğer arkadaşlara büyük baskı uyguladılar. Onlara göre bizler askeriyeden atılması gereken adamlardık. Yarısından fazlasının paralel yapı mensubu olduğuna eminim. O dönemde de bunu çoğu kez dile getirdik, cemaat mensupları, cemaatin abileri olduklarını söylemek istedik ama sonuç alamadık.”
“İade-i itibar istiyoruz”
FETÖ’nün darbe girişimi sonrasında platform olarak yeni bir mücadele süreci başlatma kararı aldıklarını açıklayan Ekşi, “Darbe girişimini duyduğumuz anda birçok vatandaş gibi babamla ben de dışarı çıktık. Biz o dönemlerde de bu adamları çok anlatmaya çalıştık. Kendi idealleri için bizlere, gencecik insanlara bunları yapanlar, kendi halkını da vurur. Her şeyi yaparlar. Bizim yaşadıklarımızdan sonra bunların böyle şeyler yapması hiç şaşırtıcı gelmedi. Dediğim gibi biz de gerekirse davaya müdahil olmak gerekirse dava açmak da dahil tüm süreçlerde hukuk mücadelemizi vereceğiz. Sadece Kara Harp Okulu olarak düşünmeyin, aramızda tüm askeri okullar var. Bunun peşini bırakmayacağız.” değerlendirmesini yaptı. Ekşi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılan ve ayrılan tüm mağdur gençlerin iadeiitibar istediğini ve bu konu ile ilgili gerekli girişimleri de yapacaklarını sözlerini ekledi.
“Astsubay olamayacaksın dedi, sağlık muayenesinden geçemedim”
Öte yandan astsubay olmak için girdiği sınavda sağlık muayenesinde elenen Muhammed Karabulut da FETÖ üyelerinden birinin, astsubaylık sınavına girmeden önce kendisine başarısız olacağını söylediğini, söylediği gibi de sağlık muayenesinden geçemediğini anlattı.
“Sen elendin”
Bursa’da yaşayan Muhammed Karabulut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2011 yılında İnegöl Meslek Yüksekokulu’nda paralel yapı üyeleriyle tanıştığını söyledi. Paralel yapıya ait yurtta bir süre ücret ödemeden kaldığını aktaran Karabulut, 2013’te astsubaylık için girdiği sınavda elenme sürecini şöyle aktardı:
“Bir gün yurda bir ağabey geldi. Bize ne olacağımızı sordu. Ben de ‘Ailemin çoğunluğu asker ben de astsubay olmak istiyorum’ cevabını verdim. Bana sınava hazırlanmam için kitap desteğinde bulunacağını söyledi. O sırada adını Zübeyir olarak bildiğim ancak gerçek adı farklı olan talebe sorumlusu vardı. Benim cemaat içinde çalışmamın uygun olacağını söyleyip, sınava girmeme karşı çıktı. Bana kitap desteğini verecek ağabeyle, Zübeyir tartıştı. Ben de herkesten habersiz Balıkesir’de sınava gittim. Aileme bile söylememiştim. Döndüğümde bana kitap desteğinde bulunacağını söyleyen ağabey ile karşılaştım.
Bana ‘Tebrik ederim sınavı kazanmışsın’ dedi. Ben nasıl öğrendiğini anlayamadım. Yine herkesten habersiz sağlık kontrolü, mülakat ve spor sınavı için Ankara Cebeci’ye gittim. Boyum 1.88, kilom ise 94-95. Astsubaylık sınavına gireceğim için uzun süre spor salonunda çalışmıştım. Tartıya çıktım. Başını dik tut dedikleri için göremiyorsunuz. Doktor bana ‘sen elendin’ dedi. Orada benim durumumu gören bir albay da buna şaşırdı ve ‘İtiraz hakkın var. İtiraz et’ diye uyarıda bulundu. Ben de itiraz ettim. Ancak benim ilk muayenemi yapan doktor, daha ben girmeden ikinci doktorun odasından çıktı. İkinci doktor da bana ‘kilon fazla’ diyerek elendiğimi söyledi.”
Bursa’ya dönerken telefonunun çaldığını aktaran Karabulut, “Beni arayan, sınava girmemi istemeyen Zübeyir’di. Bana ‘Sana demedim mi muvaffak olamayacaksın diye’ dedi. Şoke oldum. Ne yapacağımı bilemeyerek eve döndüm.” ifadelerini kullandı. Bu olaylar sonunda cemaatten uzaklaştığını kaydeden Karabulut, paralel yapı mensuplarının bir süre daha kendisini telefonla aradığını daha sonra da peşini bıraktıklarını söyledi.