Kerem Gürkavcı çok yönlü ve üretken bir kişi olarak karşımıza çıkıyor. Bir yanda sanat, bir yanda da asıl mesleği olan mühendislik. Aslında onda olan bu ikilem çok da şaşırtıcı değil. Çünkü sanat ve çizim, kişilikte ciddiyet ve aklın sınırlarını zorlayan bir dal. Oysa Kerem Gürkavcı, bu ikilemi kendine has metoduyla çözmüş görünüyor.
Işık ve gölge… Siyah ve beyaz… Sanatçının hayata bakış açısını değiştirmiş ve ona günlük yaşantısında bir derinlik kazandırmış kanısındayım. “Hadi kalk şu portreyi çiz” şevkini veren bu güç, içindeki sanat ateşinin bir simgesi olsa gerek. Basit bir A4 kağıdı ele alıp duvara asma hissi ve hırsı, oldukça önemli bir dürtü kendisinde. Bu dürtüye bir de sevilen bir çizim tekniğini ekleyecek olursak… Ortaya Kerem Gürkavcı çıkmaktadır.
Portre resim dalı oldukça zor bir türdür. Çünkü bir portrecinin görevi, çizmiş olduğu kişilere kendilerini beğendirmeli ve tanıtmalıdır. Kendini tanımayan birine o eseri kesinlikle anlatamazsınız. Örneğin egosu yüksek biri, burnundaki kusuru beğenmeyecektir. Oysa kendisi ile barışık olan, o kusuru görmeyecektir.
Portre sanatı, kişideki ince ve sembolik etkenleri inceleyip onları kağıda ve ya tuvale kendine özgü sanat diliyle sunma tekniğidir ki bu da gören göz yeteneği ister. Başkasının göremediğini siyah ve beyazın dansı ile yansıtmak ve başarmak, bir sanatçının erişmek istediği doruktur. Zamanda yolculuk hakkını tanıdığımız tipik “mühendis portrecimiz”in başarılı sanatsal çalışmalarında en az Claude Monet ve Leonardo da Vinci kadar, yaşadığımız dünyada bir iz bırakması dileklerimizle.
Röportaj | Kerem Gürkavcı
Eloïse, Ebru Fesli: Merhaba; öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Kerem Gürkavcı : 1979 Samsun doğumlu bir çizer ve mühendisim. İlk ve orta öğrenimimi Samsun’da Özel Samsun Kolejinde okudum. Lise yıllarıma kadar doğup büyüdüğüm şehir olan Samsun’dan 1997 yılında İstanbul Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünü okumak için ayrıldım. O günden beri İstanbul’u yaşıyor ve bu şehrin bana kattıklarını kağıda ve tuvale döküyorum. Çizim hayatımın yanında mühendislik kariyerim devam ediyor. Ülkemizin en büyük sanayi gaz üretici firmasının genel merkezinde satış ve pazarlama bölümünde yönetici olarak çalışıyorum. İstanbul Anadolu yakasında ikamet ediyorum, evli ve iki kız evlat babasıyım.
Bu mesleği seçtiğiniz için mutlu musunuz?
Kerem Gürkavcı : Çizerliği seçtiğim için değil tabiri caiz ise çizer seçildiğim için son derece mutluyum. Çünkü bu benim seçimim olmadı, anne ve babamın da resme olan yatkınlığı beni otomatikman bu konuda “tecrübeli” olarak dünyaya getirdi. Yaptığım iş kağıda ve tuvale değer katmak. Çevrede gördüğüm değerli ve estetik varlıkların ışık ve karanlıkla yaptığı dansın en güzel pozunu yakalayıp sanatsal kompozisyon içinde sanatseverlere sunmak.
Mühendislikten resim sanatına Kerem Gürkavcı
Mühendislikten karakalem ve kurşun kalem portre çizimlerine hatta ve hatta yağlı boya çalışmalarına yönelmek nasıl gelişti?
Kerem Gürkavcı : Mühendislik kendince zevkli, zamana kattığı değer oldukça fazla bir meslek. Bir işletmenin yapacağı tasarrufu sizin sunduğunuz ürün ve teknik destekle artırmak, buna vesile olmak büyük bir haz ve tatmin edici bir mesleki getiri. Ancak her zaman aklımın bir köşesinde; elimden çıkan çizimler tablolarda olmalı, basit bir A4 kağıdının köşesinde durmak yerine duvarlarda asılı olmalı düşüncesi vardı. Buna engel olacak tek şey zamansızlıktı ve onu da uykumdan feragat ederek, boş vakitlerin kıymetini daha çok bilerek çözdüm.
İlk kıvılcım şöyle oldu: Bir gün yine kağıt kalemle terapi yaparken beğendiğim bir kaç ünlü kişinin resmini çizip instagramda kendilerine göndereyim diye düşündüm. İnstagram’da kendilerini etiketleyip çizimlerimi paylaştım. Oyuncu Gupse ÖZAY hemen güzel bir yorum yapıp resmi beğendiğini yazdı. Bu yorumdan sonra bir çok ünlüyü resmettim ve çizdiğim ünlülerin fanlarından ve kendilerinden çok fazla olumlu geri dönüş aldım. Dünyaca ünlü modellerden de güzel yorumlar geldi. (Gisele Bundchen, Kate UPTON, Gigi HADİD gibi…)
Tanınmış yüzleri kağıda aktarırken iyi derecede benzetebilmem ve çizim tekniğim sosyal medyada insanların dikkatini çekti. Bir çok kişi eşi, arkadaşının veya rahmetli olmuş aile büyüklerinin resimlerini çizmemi istedi. Bu sayede kitap okumak, müzik dinlemek gibi bir hobim olan resimden para kazanacağım aklıma gelmezken şimdi ciddi bir gelir kapısı olmuş durumda. Yaptığım resimlerdeki kişileri bir başkası gördüğünde (portredeki kişi ünlü olmadığı halde) bu kadar temiz ve iyi teknikle çizim yapan biri mutlaka portreyi benzetmiştir algısı oluşturabildim.
“İlk kez üç boyutlu araba çizmiştim”
Böyle bir yeteneğinizin olduğunu tam olarak ne zaman fark ettiniz?
Kerem Gürkavcı : Kendimi bildim bileli klişesi burada maalesef yerinde olacak. Farkında olarak çizdiğim ve sonucunda beğeni aldığım ilk şey 3 boyutlu bir araba. Beş yaşında iken A5 boyutunda küçük bir kağıda 3 boyutlu bir araba çizmiştim. Tam profilden bir araba görüntüsü çizmek yerine arabaya biraz üstten ve hafif sağdan bakan birinin bakış açısı ile bir arabayı hayal edip öyle çizdim. 3 boyuta ve çizimin sihrine belki de ilk kez burada tanık oldum. Cin Ali karakteri gibi bir araba/obje çizimi gerçekçi de estetik de değildi. Bu günden sonra her çizdiğim resimde 3 boyut ve gölgeleme oldu.
Karakalem bir portre veya yağlı boya bir çalışma ne kadar zamanınızı alır?
Kerem Gürkavcı : 1 veya 2 kişi için karakalem çalışması 2-3 gün sürüyor. Aynı tabloda ikiden çok kişinin portre çalışması ise 4-5 günü bulabiliyor. Yağlı boyada biraz daha farklı. Boyanın kuruması dahil 1-2 kişilik bir portre çalışması için 10-12 günlük bir çalışmada bitiyor.
“Hadi kalk şu portreyi çiz!”
Çizim yaparken nelerden ilham alırsınız?
Kerem Gürkavcı : Son yıllarda portreler üzerine çokça çalışmam olduğundan insan yüzünün gölge ve ışıkla uyumu beni çizim konusunda ateşliyor. Bazen hiç tanımadığım birinin yüzü, bazen görsel medyada gördüğüm bir yüz beni “hadi kalk şu portreyi çiz!” diyerek hareketlendiriyor. Işık ve gölge bana varlık ve yokluğu, siyah ve beyazı, iyi ve kötüyü, inancı ve inançsızlığı hatırlatıyor. Aynen “olmak ya da olmamak” gibi. Aslında yok sandığımız bir obje işin özünde bize görünmeyen bir varlık. Bakılan açıdan bize görünmüyor olması veya gölgede kalmış olması o esnada ışığın açık seçik gösterdiği diğer objenin boyutuna anlam katıyor. Işığı alan bölümün varoluşunu destekliyor. Görünen bölgeler görünemeyenlerin desteği ile gözler önüne seriliyor. Madde manadan destek alır gibi. Dış görüntünün ruhtan beslenmesi gibi. Bu ilham verici örnekleri çoğaltabiliriz. Rembrandt, Ivan Konstantinovitch Ayvazovski, Casey Baugh gibi…
Örnek aldığınız portre ressamı veya sanatçı var mı?
Kerem Gürkavcı : Rembrandt’ın ışık ve gölge kombinasyonu bir çoğu gibi beni de çok etkiler. Günümüz ressamlarından Amerikalı Casey Baugh da çok etkileyici portre çalışmalarına imza atıyor. Rus ressamların birçoğu çok başarılı, bir Ivan Konstantinovitch Ayvazovski ile denizde dalgalarda boğuşmamış, alabora olan gemiden denize düşmemiş bir sanatsever yoktur sanırım.
Resim hakkında bilgi kaynaklarınız nelerdir?
Kerem Gürkavcı : Mühendislik eğitimi aldığımdan resim konusunda akademik bir kariyer maalesef ki yapamadım. Sanat tarihi ve resim tarihi konusunda kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Ancak bir resim yapmadan önce çok ince ve detaylı çalışmalar yapıyorum. Teknoloji ve internetin sağladığı birçok imkandan istifade ediyorum.
Resim çizen biri kendini nasıl hisseder?
Kerem Gürkavcı : Çok karışık aslında. Çoğu zaman huzurlu ve mutlu olarak bilinse de depresif, agresif ve umutsuzluğu hissettiğim çok zaman olmuştur resim çizerken. Ancak eser bittiğinde mutluluğumu paylaşacak olmanını hazzını ve heyecanını da sonuna kadar hissederim. Resim bütün duyguları barındırır desek hiç abartmış olmayız.
Türkiye’de portre çizimi konusunda sanat atölyesi
En büyük hayaliniz ve gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz nelerdir?
Kerem Gürkavcı : Türkiye’de portre çizimi konusunda ciddi bir sanat atölyesi kurmak. Bu atölyede hem eğitim vermek hem de sanat yapmak. Çöp adam bile çizemem ben diyen ama resim seven kişilere çöp adam da olsa bir şeyler çizdirmek. İşin özünde benzetme kaygısı olmadan bir şeyler çizilmesini, insanların içindekini dışarı dökmesine yardımcı olmak. Sanat eserinin herkesin beğenmek zorunda olmadığı bir şey olduğunu, özgün ve farkındalık oluşturan her eserin de sanat çatısında olduğunu göstermek isterim. Buna ilaveten birkaç yıl önce İstanbul Bağdat Caddesi’nde ağırlığı reprodüksiyon eserlerden oluşan yağlı boya kişisel sergimi açmıştım. Daha fazla zaman ayırıp ülkemde ve Avrupa’da da çeşitli sergilere katılmak istiyorum.
Yaşayamadığınız için pişmanlık duyduğunuz neler var?
Kerem Gürkavcı : Pişmanlık değil ama yaşamadığım bir şey, şu ana kadar yurt dışında resim çalışmaları yapmadım. Fransa veya İtalya’ da seçkin sanat atölyelerinde sanatımı paylaşmak ve geliştirmek adına çalışma yapmayı istiyorum. Bir gün mutlaka yapacağım.
Claude Monet’i bir manzara resmi çizerken izlemek
Ulaşamadığınız biri ile tanışıp sohbet etme olanağınız olsaydı bu kim olurdu? Ondan neler öğrenmek isterdiniz?
Kerem Gürkavcı : Zamanda yolculuk hakkımı da kullanarak cevap vermek isterim. Claude Monet’i bir manzara resmi çizerken izlemek güzel olurdu. Onunla o dönemdeki usullere göre yağlı boyayı ve tuval bezini hazırlamak isterdim. Veya Da Vinci ile birlikte sangin kullanarak portre çizmek ve insan anatomisi konusunda teknolojinin gelişmemiş olduğu o dönemlerde tekniğini nasıl geliştirdiğini bizzat kendisinden dinlemek isterdim.
Size ulaşabileceğimiz irtibatlar?
Kerem Gürkavcı : Instagram: @keremgurkavci