Neden Buradasın Cafe – John Strelecky

Neden buradasın? Ölümden korkuyor musun? Hayatın seni tatmin ediyor mu? İşte bu üç ilginç sorunun üzerine kurulu John Strelecky’nin ‘Neden Buradasın Cafe’ isimli kişisel gelişim kitabı…

Neden buradasın cafe john strelecky kitap

Neden Buradasın Cafe, insana adeta, hayattan beklentilerine dair kendini ve tercihlerini sorgulama fırsatı veriyor.

Bazen hayatta en tahmin edemeyeceğiniz ama belki de en çok ihtiyacınız olduğu zamanda kendinizi yepyeni bir yerde, yeni insanlarla bulur ve yepyeni şeyler öğrenirsiniz. İşte bu anları iyi değerlendirmenin önemini akıcı bir dille bizlere sunuyor yazar. Aynı zamanda, yaşadığı bu anın, hayatı adına bir sembol niteliği taşıdığından bahsediyor kitapta.

Şehrin ücra, ıssız ve karanlık sokak uzantılarında yolunu kaybeden yazar, hangi yöne gideceğine karar veremez. Bunun sebebi, nerede olduğunu bilememesidir; tıpkı  kendi hayatına da ne şekilde yön vermesi gerektiğini bilmediği gibi. Hayatın içinde kaybolmuş ve nereye yöneleceğini bilememektedir. Aslında sadece bir haftalığına tatile çıkmış ve biraz kafa dinlemek istemektedir. Her gün en az 10 saatini ofiste geçirmiş olmaktan bunalmış ve iş hayatına dair ne varsa her şeyi, kısa bir süreliğine unutmak istemektedir. Lisede okurken, üniversiteye hazırlanmıştır. Üniversitede okurken de, iş hayatına hazırlamıştır kendisini. İş hayatına adım attıktan sonra da, çalıştığı firmada yükselmek olmuştur tek hedefi. Acaba kaçımız bu hedeflerle hayatımıza yön vermedik ki? Yazarın şu cümlesi, aslında günümüzün gerçeğini gözler önüne sermektedir:


“Yavaş yavaş öyle bir hisse kapılıyordum ki sanki hayatımı daha zengin olabilmek adına, parayla takas etmek üzereydim.” Acaba içimizden kaçımız bu hisleri gizli ya da dışa vurarak yaşıyor?

İşte yolunu kaybettiği esnada, kendini Neden Buradasın Cafe‘de buluveriyor. Girmiş olduğu kafede eline aldığı menüde yazan ve yazımın en başında bahsetmiş olduğum üç soru onu, kendi hayatını sorgulamaya itiveriyor bir anda.  Kafenin sahibi, aynı zamanda da menüleri hazırlayan Mike ve kafede çalışan Casey, kafede gerçekleşen diyolagların başkarakterleri oluyorlar. Kah yazara sordukları sorularla, kah yazarın sorularına verdikleri cevaplarla yazarı, kendi adına en doğru hayat yolunu seçmeye yönlendiriyorlar. Kitabı okurken aslında okura aktarılmak istenen mesaj, herkesin hayatta bir varoluş amacının olduğu ve insanların bu amacı keşfetmesi gerektiği üzerine kurulu. İnsanların mutluluğu, reklam kampanyalarına kanarak sürekli olarak alışveriş yaparak arıyor olmalarını eleştiriyor yazar. Mutluluğun, öncelikle “Neden buradasın?” yani, “Neden bu hayattasın?” sorusunun cevaplandırılması ile başladığını aktarıyor bizlere. Kendi yaşam amacını bilen insanın, o amaca ulaşmak için hemen harekete geçeceğinin de altını çiziyor.


Gerçekten de, biz hayatımızın anlamını ve varoluş amacımızı net olarak tespit ettikten sonra, kim bizi bu amaçlara ulaşma konusunda engelleyebilir ki? Aslında hepimiz, kendi kaderimizi belirleyen başrol oyuncuları değil miyiz?

Yaşam amacın keşfedilmesinin ardından, o hedefe ulaşabilmek için nelerin yapılması gerektiği ise, kişiden kişiye değişen bir aşama olarak aktarılıyor kitapta. O hedeflere ulaşabilmek için nelerin yapılması gerektiğini tespit etme süreci de, yine kişiden kişiye değişim gösteren bir yol. Kimisi meditasyon yaparak, kimisi sevdiği parçaları dinleyerek, kimisi doğa ile baş başa kalarak, kimisi ise, arkadaşlarıyla konuşarak ve paylaşarak kendi adına çözümler aramaya çalışıyor. Bunlardan hangisinin en iyi yöntem olduğu ise, tamamen kişiden kişiye değişiyor. Ancak bir gerçek var ki, o da şu: Yeni deneyimler kazanmak, yeni fikirlerle tanışmak ve tüm bunlara insanın kendisinin nasıl bir tepki verdiğini gözlemlemek, insana bu aşamada çok yol kat ettiren bir yöntem. Hayatın kendisini tatmin ettiği insanlarda ise, ölüm korkusunun minimum düzeyde olduğunu vurguluyor yazar. Birçoğumuzun ölüm korkusunun temel sebebinin, aslında hayatta daha gerçekleştirmek istediğimiz fakat gerçekleştiremediğimiz birçok şeyden kaynaklandığını ifade ediyor.


Kitabın her sayfasında okuyucu, kendisine üç önemli soruyu sormadan edemiyor. Bir yandan kitaptaki hikaye devam ederken, paralelinde ise okuyucu kendi hayatını sorgulamaya başlıyor. Özellikle hayatının rutininden sıkılmış ve yenilik arayan insanlar için itici bir güç niteliği taşıyan bu kitap, aynı zamanda da, hayatının anlamını ve varoluş sebebini keşfedememiş olanlara da, bunu yapmanın yollarını gösteriyor. Paranın bu derece dominantlık kazanmış olduğu bu kapitalist düzende, kendi iç dengenizi, hayata dair hedeflerinizi, nasıl bir hayat yaşamak istediğinizi ve hayalini kurduğunuz hayata nasıl ulaşacağınızı sorgulamaya ve bulmaya var mısınız? İşte o zaman, kesinlikle doğru kitapla karşı karşıyasınız!

Doğru kimin doğrusu? Başka bir dünya düzeni mümkün mü?


Bahar Eşin
1981 doğumlu olan Bahar Eşin, Avusturya Lisesi’nde aldığı eğitimin ardından, Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü birincilikle bitirmiştir. Ardından eğitimini, yine Marmara Üniversitesi’nde, bu kez İngilizce MBA Masterı yaparak sürdürmüştür. Bahar Eşin, beş senedir Almanya’da yaşamakta ve evlidir. Nisan ayında bir çocuk sahibi olan Eşin, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.