Dünyanın yeni akımı İslamafobi. Peki İslamafobi nedir? Gitgide tırmanışa geçen bu akımın sorumluları kim? Medya propagandası, terörist gruplar ve ırkçı devlet politikalarının üçgeninde kalan suçsuz Müslümanlar.
Son zamanlarda üst üste radikal İslamcı terörist saldırılarının hedefi olan Fransa bunun hesabını ülkesinde yaşayan birçok masum Müslüman’a kesti. Cannes Belediye Başkanı David Lisnard, haşema ile denize girmeyi yasakladı. Haşemayı ‘İslami aşırılığın sembolü bir üniforma’ olarak nitelerken, sahillerde haç, Yahudi kippası ve başörtüsüne izin verileceğini söyledi.
Irkçılıktan hiçbir farkı olmayan bu uygulama Fransa’nın birçok şehrinde uygulanmaya başladı bile. Bu ayrıştırma ve ötekileştirme politikası birçok Avrupa ülkesinin geçmişini unutturmuşa benziyor.
Bin sekizyüzlü yılların sonlarında Almanya, İngiltere ve Fransa’da kadınların giydiği haşema benzeri deniz kıyafetleri o dönemlerde yasaklanmamış veya aşırı İslamcılığın bir üniforması olarak görülmemiş. İnsan ve kadın haklarının ülkelerindeki üstünlüğünden övünerek bahseden Avrupa ülkelerinin özellikle kadınlar üzerinden oynadığı bu oyunu çok ikiyüzlü buluyorum.
Bir kadına zorla örtülmesini söyleyen ideoloji ile isteği dışında açılmasını söyleyen ideoloji çok zıt gibi gözükse de aslında aynı düşünce kalıbına sahip sistemlerdir. Bu kutuplaşma da en çok Emperyalist güçlerin işine gelmektedir.
1858’lerde İngiliz kadınlarının yüzme kıyafeti
Geçen yıl Donald Trump’ın dünyayı şoke eden Müslümanların ABD’ye girişinin yasaklanması önerisi bu ırkçı akımın korkusuzca yayılmasının temelini oluşturduğuna inanıyorum.
Avrupa medyasının cımbızla ayıkladığı haberlerde hırsızlık, tecavüz ve bunun gibi suçlara karışan herhangi bir kişinin eğer ”Müslüman” ise altı çizili olarak belirtiliyor. Bunun dışındaki haberlerde Müslüman olmayan birinin dini inancı haberlerde önemli bir ayrıntı olarak verilmiyor.
Yani ‘Yahudi genç kız kardeşini öldürdü’ diye bir başlığı hiçbir yerde okumuyoruz. İngiltere AB referandumundan kısa bir süre önce İşçi Partisi milletvekili Jo Cox seçim bölgesi Birstall’da uğradığı silahlı ve bıçaklı saldırıda hayatını kaybetti. 41 yaşında ve iki çocuk annesi olan Cox, İngiltere’nin AB’de kalması için yoğun bir kampanya yürütüyordu.
Peki Jo Cox’u öldüren kimdi? Neo – Nazi örgütlenmesi Ulusal İttifak’ın ‘tutkulu bir destekçisi’ 52 yaşındaki Thomas Mair. Saldırı sırasında da aşırı sağcı Önce İngiltere (Britain First) partisinin adını bağırdığı da ifadelerde yer aldı.
Size neden bunları anlatıyorum?
Eğer bu cinayeti gerçekleştiren bir Müslüman olsaydı ve Allah-ü Ekber diyerek bunu yapsaydı sizce Avrupa medyası bu haberi aylarca gündemden düşürmez ve ülkede yaşayan Müslümanlar için sert kurallar getirmez miydi? Peki, bunun yerine ne oldu? Thomas Mair’in akli dengesinin yerinde olmadığı öne sürüldü. Sosyal medyadan birçok kişi medyanın bu olay karşısında duruşunu kınadı.
Müslüman biri tarafından işlenen bir suç terörist kategorisinde değerlendirilirken Jo Fox cinayeti ırkçı bir saldırı olmasına rağmen sadece akli dengesinin yerinde olmadığına dair çıkan haberler ile geçiştirildi.
Batı medyasında yer alan haberlerde başlıklar genelde ‘Müslüman terörist’ diye atılıyor. Neden sizce sadece ‘terörist’ ifadesi yer almıyor? Burada yapılmak istenen İslam ve Terörizm arasında güçlü bir bağ kurulmasını sağlamak.
İslamafobi akımını en net ve gerçekçi haliyle göreceğiniz mecra ise tabi ki sosyal medya.
BBC’nin ulaştığı bir araştırmaya göre, Temmuz ayında dünya genelinde her gün yaklaşık 7,000 İngilizce İslamafobik tweet atıldı.
Demos adlı düşünce kuruluşunun araştırmasına göre İslamafobik tweet sayısında en çok artış Nice saldırısı ve Türkiye’deki darbe girişiminden sonra yaşandı. Demos, Mart ayı ile Temmuz ayında atılan tweetleri inceledi ve İngilizce atılan 215,247 tweetin, ‘kuvvetle muhtemel’ İslam karşıtı, aşağılayıcı ve nefret dolu olduğunu tespit etti. Avrupa ülkeleri arasından, İslamafobik tweetlerin çoğu İngiltere’den atıldı ve Hollanda, Fransa ve Almanya’da da yoğun olduğu görüldü.
Müslüman devletlerin itibarının bazı terör örgütlerinin avucunun içinde olması gerçekten trajik. Halbuki kuru bir taziye veya kınama mesajının dışında yapılabilecek bir şeyler olmalı. Bir çığ gibi büyüyen Anti – İslam fenomenliği birçok masumun iş ve sosyal yaşantısına çoktan darbe vurmaya başladı.
Belki çok ütopik olabilir ama yıllarca Yahudilere yapılan zulümlerin günümüze modernize edilmiş hali gelecekte Müslümanlara uygulanabilir. İslam’ı hedef haline getirmiş Batı medyası ve kapitalist devletler bu kutuplaşmadan doğan meyveleri yemeye çoktan başladılar…