Anıt mekanlarda ve ören yerlerinde kafeterya ve oyun parkı olur mu?

Anıt mekanlar ve ören yerleri asla oyun alanları değildir. Bu yerlere ve mekânlara “sözde oyun alanları” yaparak çocukları önemsemiş olmayız!

Anıt mekanlarda ve ören yerlerinde kafeterya ve oyun parkı olur mu?
Anıtkabir’de çocuk oyun parkı

Çocukların bu kadar önemsendiği bir ülkede kentlerin, kasabaların, mahallelerin, köylerin çocuk nüfusunu karşılayacak oranda oyun alanları ile donatılmış olması gerekmiyor muydu?

Bilindiği üzere Anıtkabir’e her nedense daha önce konuşlandırılmış olan kafeteryaya ilaveten yerleştirilen çocuk oyun araç gereçleri sosyal medya öncelikli olmak üzere daha çok muhalif kesimde tepkilere neden oldu.

Gösterilen tepkiler haklı ve anlamlıydı elbette. Ama birçok kişi göstermiş olduğu olumsuz tepkiyi gerekçelendirme konusunda etkisiz kaldı.


Çocuklar elbette oyun oynamalıdırlar. Bu onların en doğal yaşam ve gelişim haklarıdır.

Ancak öncelikle belirtmek gerekir ki; Çocukların bu kadar önemsendiği bir ülkede kentlerin, kasabaların, mahallelerin, köylerin çocuk nüfusunu karşılayacak oranda oyun alanları ile donatılmış olması gerekmiyor muydu? İlk önce bu tutarsızlığın vurgulanmasında fayda var. Yani Anıtkabir’e konuşlandırılan çocuk oyun araçları çocukların önemsendiğine ilişkin bir gösterge değildir ve olamaz.

Anıtlar, ülkenin anıtsal yapıları ve ören yerleri asla oyun alanları değildir. Bu gibi yerlere ve mekânlara “sözde oyun alanları” yaparak çocuklara değer vermiş ve onları önemsiyor olmayız!

Tam tersine çocuklarda mekân ve değer arasında ilişki kurabilme fakirliğine ve hassasiyet yoksunluğuna neden oluruz. İlerde ortaya çıkacak talancı ve vurdumduymaz tutumların/davranışların ilk tohumlarını ekmiş oluruz.

Değer bilmezlik ve farkındalık oluşturamamak gibi olumsuz öğrenmeler bu tür yaşam ortamlarının sonucunda gerçekleşir.

Okullarımızda “değerler eğitimi” adı altında yaptığımız şey sadece “din eğitiminden” ibaret olursa tarihe, tarihi şahsiyetlere, tarihi yapılara ve tarihi mekânlara yükleyeceğimiz anlamlar da sadece “dini yer ya da mekânlar” ile sınırlı olabilmektedir.


Derdimiz ve duyarlılığımız çocuklara değer ve önem verdiğimiz için oyun parkı yapma ihtiyacı ve gereğinden hareket etmek ise öncelikle boş arsaları, alanları oyun alanları olarak tahsis etmek ve işlevselleştirmek gerekmez miydi?

Yine okulları oyun parklarına çevirmek daha akıllıca ve daha gerekli değil midir?
Anıt yapıların içinde kafeterya da olmaz/olmamalı. Bu tür yerler zaman geçirmek için ya da yorgunluk atmak için gidilecek yerler değildir. Yaşlılar ve hastalar için elbette bir müddet oturma olanağı sağlayan ama silueti de dikkate alan göze batmayacak düzenlemeler yapılabilir. Ve zaten bilindiği kadarı ile de vardır.

O halde bu görgüsüzlük neden?

Bu memlekette her gördüğü alana inşaat yapan ve yapılmasını onaylayan, parkları yıkmak konusunda çekinmeyen zihniyet, bu ülkenin kurtuluş ve kuruluş sembolü olan en önemli anıt mekâna, özel bir şirketin üç kuruşluk plastik kaykay ve salıncaktan oluşan ucube bir oyun alanı yapmasına izin vermesi ne demektir? Olsa olsa talan ve tarumar etme kültürünün uzanamayacağı yerin olmayacağı demektir.

Ülkede birçok kişi ve kurumda giderek egemen olan kabalığın, hoyratlığın, vasatlığın, yıkıcılığın ve değer bilmezliğin geldiği noktanın göstergelerinden birisidir bu çocuk parkı konusu. Asla küçük ve önemsiz değildir. Tam aksine sahteliğin, yalanın, betonun ve plastiğin egemenliğinde neyin, nereye ve nasıl inşa edileceğini bilmeyen sonradan görmeler toplumu olmanın en kötü örneklerinden birisidir.


İlgili haber: Anıtkabir’de oyun parkı kurulmasına tepki