Toplumda cinselliğin mahrem olarak kabul edilmesi ise bu konuda yaşanan soruların çoğu zaman gizli kalmasına yol açıyor. Çözümü zamana bırakılan cinsel sorunlar daha da büyüyor!
Cinsel sorunları bu nedenle “gizli kanamaya” benzeten uzmanlar, bireylerin hem kendi içlerinde hem de ilişkilerinde yaralandığını ve acı çektiğini söylüyor. Uzmanlara göre, okullarda yaşa uygun verilecek eğitimler, cinsel işlev bozukluklarının yaşanmaması için alınacak en etkin çözümlerin başında geliyor.
Cinsellik, kuşkusuz yaşamın en önemli parçalarından biri. Düzgün, doyumlu giden bir cinsellik yaşamın diğer alanlarına da olumlu yansımaları olurken, bunun tersi de doğal olarak yaşamın diğer alanlarını olumsuz etkiliyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİstanbulHastanesi Dr. Uzman Psikolog Cengiz Demirsoy, kadınlarda en sık görülen cinsel sorunları; vaginismus, cinsel isteksizlik, anorgazmi (orgazm olamama) ve disparoni olarak sıralıyor. Erkeklerde ise sertleşme bozukluğu, erken boşalma ve isteksizliğin cinsel işlev bozukluklarında ilk sıralarda yer aldığını belirten Dr. Demirsoy, bu sorunların çoğunun temelinde psikolojik etkenlerin yattığını söyledi. Demirsoy, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Klinik ortamda çok sık karşılaşılan bozuklukların, toplumdaki genel sıklığını tam olarak bilemiyoruz. Bunun en önemli nedeni ise cinselliğin toplumda mahrem bir konu olarak görülmesi. Dolayısıyla, sorunların kliniğe başvurmayanlar arasında da sık olduğunu tahmin ediyoruz.”
Çözümü zamana bırakılan sorun daha da büyüyor!
Bozukluklar için yapılacak ilk şeylerden birinin eğitim ve bilgilendirme olması gerektiğinin altını çizen Uzman Psikolog Cengiz Demirsoy, “Bu, okullarda toplu olarak yapılabilir, öğrencilerin yaşına uygun bir eğitim verilebilir. Evlilik aşamasında olan çiftler, cinsellik konusunda hem genel olarak hem de karşılaşılması muhtemel sorunlar açısından bilgilendirilebilir”dedi.
Eğitime rağmen yinede sorunlar yaşanabileceğini belirten Demirsoy, bu durumda da uzmanlara başvurulmasını önererek, “Sorunun çözümü zamana bırakılmamalı. Çünkü zaman içinde sorun genellikle daha da büyür” uyarısında bulundu.
Eşlerin katılımı tedavinin başarısını yükseltiyor
Uzman Psikolog Cengiz Demirsoy, bu sorunların tedavisinde ise eşlerin birlikte bulunması tedavi başarısını yükselttiğini belirterek, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Bu erkeğin sorunu, erkek gitmeli ya da bu kadın cinsel sorunu kadın gitmeli yaklaşımı doğru olmaz. Çünkü ister kadında olsun ister erkekte olsun sorun ikisini de ilgilendirir ve eşin tutumu sorunun artması veya iyileşmesinde önemli rol oynar. Örneğin vaginismus kadına ait bir sorundur ama bu sorunun sürmesinde eşinin tutumu çok önemlidir. Eşin tutumu olumluysa vaginismus tedavisi başarıyla ilerler, eğer olumsuzsa sorun çözümsüz olarak kalabilir. Aynı şekilde erken boşalma sorunu yaşayan erkeğin eşinin de tedavide yer alması ve yardımcı olması sürecin çok hızla başarıya ulaşmasını sağlayabilir.”
Eşlerden birinde yaşanan sorun diğerinde de yeni sorunları getiriyor!
Eşlerin birlikte tedaviye katılmasının tedavinin başarısındaki etkisinin dışında bir diğer faktörün de eşin yaşadığı cinsel sorundan etkilenip başka bir cinsel sorun yaşanılması olduğuna dikkat çeken Demirsoy, “Böyle olduğunda sorun daha da çetrefil bir hale gelebilir. Örneğin kadındaki vaginismus neticesinde erkekte sertleşme bozukluğu, erken boşalma veya cinsel isteksizlik gelişebilir. Erkekte sertleşme bozukluğu veya erken boşalma varsa, bu durumun uzun sürmesi halinde kadında orgazm olamama, cinsellikten zevk alamama ve sonunda da giderek cinsellikten soğuma ve uzaklaşma olabilir. Bu nedenle, bir cinsel sorunu tek başına değil, eşlerin birlikte katılacakları bir tedavi süreci halinde ele almak gerekir. Eğer bu sağlanırsa, cinsel sorunlarda psikolojik tedavi ile yüksek düzeyde başarı sağlanır” dedi.