27 Ekim Dünya Ergoterapi Günü, ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlayan ergoterapi uygulamalarına dikkat çekmek ve bu konudaki farkındalığı artırabilmek amacıyla her yıl kutlanıyor.
Ruhun ilacı “müzik” psikolojik ve zihinsel hastalıkları tedavi ediyor. Müzik merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma, beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarıyor ve bu alandaki gelişmeleri destekliyor.
Müziğin psikolojik ve zihinsel hastalıklarda tedavi edici özelliği olduğunu belirten ergoterapi uzmanı Prof.Dr. Sevda Asqarova, “Müzik depresyon geçirenlerde beyni rahatlatıcı ve hormonal düzensizlikleri hafifletici rol oynar. Tarz ve şekline göre stres hormonlarını arttırmak ya da azaltmak gücüne de sahiptir. Müziğin psikolojik ve zihinsel hastalıklarda tedavi edici bir özelliği vardır” diye konuştu.
27 Ekim Dünya Ergoterapi Günü
Ergoterapi, “Aktivite ve yaşam kısıtlılığı olan tüm bireylerin tedavi edici yaklaşımlarla kendine bakım sağlayarak; iyi olma hallerini ve yaşam kalitelerini artırmakla görevli bir sağlık disiplini” olarak tanımlanan sanatla tedavi, kişinin şarkı söyleyerek, dans ederek, hareket ederek, hikâye anlatarak, resim çizerek, ebru yaparak vb. kendisini bütünüyle ifade etmesine imkân veriyor.
Çeşitli nedenlerle toplum dışına itilmiş kişilerin potansiyel yeteneklerini anlamlı ve amaçlı faaliyetlerle geliştirerek günlük yaşam aktivitelerine katılımını ve bu aktivitelerdeki bağımsızlığını sağlamayı amaçlayan ergoterapi ile ilgili Üsküdar Üniversitesi Müzik Terapi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (MÜTEM) bu alanda çalışmalar yürütülüyor.
MÜTEM Müdürü Prof.Dr. Sevda Asqarova, Türkiye’de ve Türk üniversiteleri içinde ergoterapi alanında kurulan ve çalışmalar yapılan ilk ve tek merkez olan MÜTEM’in, uluslararası standartlara uygun Müzik Terapi alanının, verimli yöntemlerle öğrenilmesini sağlayan bir “inter-disipliner öğrenme ve araştırma-geliştirme” merkezi olduğunu söyledi.
Müziğin tedavi edici etkisi vardır
Ergoterapide müziğin çok önemli bir yeri olduğunu belirten Asqarova, “Müziğin hormonlar üzerinde etkisi mevcuttur ki bu da müziğin tarz ve şekline göre stres hormonlarını arttırmak ya da azaltmak gücüne de sahiptir. Ayrıca müziğin psikolojik ve zihinsel hastalıklarda tedavi edici bir özelliği vardır ve müzik hemen hemen her hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.
Müzik, merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma, beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarmaktadır ve bu alandaki gelişmeleri desteklemektedir. Örneğin depresyon geçirenlerde beyni rahatlatıcı ve hormonal düzensizlikleri hafifletici rol oynar. Müziğin hormonlar üzerinde etkisi de vardır, müzik tarz ve şekline göre stres hormonlarını arttırmak ya da azaltmak gücüne de sahiptir. Psikolojik ve zihinsel hastalıklarda tedavi edici bir özelliği de olan müzik hemen hemen her hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır” diye konuştu.
Müzik terapi tamamlayıcı yöntem olarak kullanılıyor
Prof.Dr. Sevda Asqarova, Müzik Terapi’nin nöroloji, kardiyoloji, onkoloji, psikiyatri gibi klinik alanlarda da özel gereksinimli bireylerin tedavisinde tamamlayıcı bir yöntem olarak oldukça önemli bir yere sahip olduğunu belirterek “Genel olarak Müzik Terapi bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği ve müzik aktivitelerini kullanan bir uzmanlık dalıdır ve diğer tedavi şekillerinden oldukça farklıdır. Müziğin beyinde nasıl işlendiği, çalgı çalarken ya da dinlerken psikolojik, fizyolojik ve nörolojik hangi değişimlerin gerçekleştiği terapi seanslarında gözlemlenebiliyor. Uyguladığımız araştırma yöntemleri; klasik gözlem, anket ve deneylerin yanı sıra EEG çekimleri, tomografi, manyetik rezonans ve doppler sonografisi gibi çeşitli beyin görüntüleme tekniklerinin analizini kapsıyor ve elde edilen veriler müziğin beyinde işlenirken hangi süreçlerden geçtiğini anlamamıza yardımcı oluyor” diye konuştu.
Ebru sanatı ile terapi yapılıyor
Uzman Klinik Psikolog Ayda Aktay, danışanların patolojilerini azaltmak, sağlıklarını sürdürebilmelerine ve sosyalleşmelerine yardımcı olmak, özgüvenlerini, çeşitli becerilerini ve yeteneklerini geliştirmelerini sağlamak, bu becerilerini ve yeteneklerini günlük hayatta da kullanabilmelerine katkıda bulunmak amacıyla hastanede ergoterapi çalışmaları yapıldığını söyledi.
Ebru Terapi, ruh dinginliği sağlıyor
Ebru Terapi’nin kişisel bunalımların, korkuların, kaygıların, yaşanan travmaların kişide patlama noktasına gelmeden dışavurumunu sağladığını belirten Aktay, “Bu dışavurumu negatif yollarla değil, olumlu yöntemlerle birlikte istenmeyen sonuçlar ve etkiler yaratmadan, kişinin rahatlama ve ferahlık hissetmesi sağlayarak yapmak amaçlanmaktadır.Ebru yaparken teknik olarak yardımcı olunmakta ancak içten gelen yaratıcılığın, doğallığın özgürce dışavurumunun engellenmemesine özen gösterilmektedir. Ebru ile yapılan terapilerin sürekliliği önemlidir. Ebru, sabırlı olmayı gerektirir, kontrolün tamamen kişinin kendisinde olmaması ise “olanı kabul etmeyi” öğretir.
Ebru, kişiyi günlük hayatından çıkartarak ruh dinginliği sağlar. Ebru yapan kişi, o anki duygu ve düşüncelerini, renk ve desen olarak dışa vurabilir, kendisiyle ilgili yepyeni bir bakış açısı kazanır, dikkatini suya ve renklerin hareketine yoğunlaştırdığında ise gerginliği azalır, zamanın nasıl geçtiğini fark etmez” dedi.