Homo Sapiens’e doğru bir insanlık yolculuğu: Bilincin 7 seviyesi

Birçok entelektüele göre homo sapiens modern insan demek… Bana göre bugünün tanımladığı modern insanın da ötesinde…

Homo Sapiens'e doğru bir insanlık yolculuğu: Bilincin 7 seviyesi

Akıllı, bilen insan

İnsan olarak dünyayı deneyimlemenin hakkını verebilen, sadece aklının değil duygularının da farkında, beyin denilen mükemmel sistemi en doğru şekilde kullanan, bunun için çabalayan, özüyle tanışmış, entelektüel birikimine rağmen mütevazi kalmayı başarmış, bilgisi ruhunu güzelleştirebilen, zekasıyla zehirlenmemiş yürekler…

Homo sapiens, adı üstünde “akıllı, bilen insan” demek… Fakat modern çağın yüksek entelektüellerinin bunu biraz karıştırdığını düşünüyorum. Sadece sahip oldukları bilgi birikimiyle kendini farklı bir kesime dahil etme, toplumdan kendini ayrıştırma, sevgiden, yardımseverlikten, hoşgörüden yoksunluk, internette aradığınız homo sapiens’in tam karşıtı olan homo insapiens’ e daha çok uyuyor.


Homo insapiens; düşünme kabiliyeti olmayan, her şeyi bildiğini sanan, kibirli, düşüncesiz, iflah olmaz insansı gruplar için söyleniyor.

İnsan sadece aklını ön plana alıp, duygu dünyasını geliştiremezse hem kendisini hem de çevresini zehirleyebiliyor. Aklı kişiyi kibirlendirip onu ön yargılı, ötekiyi farklılaştıran, duygu yoksunu biri haline getiriyorsa yine yanlış yere hizmettedir. En kötüsü evrensel akıl ile tanışmamış benliğedir. Çünkü gerçek insan, kendindeki mükemmelliği keşfederken başkalarındaki mükemmelliği de görebilen, aklını yüreğine teslim etmiş, kalbi artık ona doğru rehberlik yapan, yaradılışı, evrenselliği anlama algısını kazanmış kişidir. Bu hasletleri yaşam okulunda öğrenmediğimiz sürece hiçbirimiz modern zamanların bir homo sapiens’i olamayız.

Eskiye zamanla kıyasladığımızda şimdiki normal bir vatandaşın sahip olduğu bilgiyle eski zamanların en alim kişisinin bilgisi ölçülemez teknoloji sayesinde. Bir taraftan düşünecek olursak da akıllı teknoloji bizleri bir o kadar akılsız bıraktı. Her ne kadar çağ bizi ısrarla homo sapiens yapmaya çalışsa da bir yerden geliştirirken öteki yerden eksik bıraktı.

Duyularımız sınırlı, mesafeleri bir yere kadar görebiliyor, sesleri bir frekansa kadar işitebiliyoruz. Aklımızla değerlendirmemiz bile bu yüzden hep biraz eksik. Gönlün kapısına kadar yine akıl ile gidilir ama sonrasında gönül kapısından içeri girip girmemek yine bize kalmıştır. Bilgi bizi ya insan yapar ya da insanlıkta çıkartır. Seçim yine insana kalmış.  Hangi perspektiften dünyayı seyredip deneyimleyeceğine yine kendi karar verecek…

Amerikalı meşhur cerrah ve yazar Leonard Shlain, Leonardo da Vinci’nin zekasının kaynağını açıklamak için “Onun benzersiz beyin ağı, kendisine dünyayı daha yüksek boyutlu bir noktada görme fırsatını tanıdı” diyor. Peki böyle yüksek bir algı, tabir-i caizse olayları kuş bakışı gören bir bilince sahip olmak, kişinin hem ruhsal hem de dünyevi hayatını zenginleştirip geliştiren bir şey olabilir mi?

Alain de Botton’un yüksek bilinç konusundaki bazı fantastik konuşmaları çok şey anlatıyor:

“İnsan olarak yaşamımızın çoğunu düşük bilinç seviyesinde davranışlar sergileyerek geçiriyoruz. Genellikle kendimize dair endişeler  taşıyoruz. Kendi başarılarımızı, kendi hayatımızı dar bir çerçevede tanımlıyoruz.

Sıradan bir hayat pratik, içe bakıştan yoksun ve sadece kendini gerekçelendiren bir görünüm ortaya çıkarır.  Bu da “Düşük bilinç sahibi olmanın göstergesidir denilebilir. Nörobilimcilerin  bahsettiği ve alt zihin diye adlandırdıkları beynin alt kısımları, bizlere vurulduğunda misilleme yapmayı, başkalarını suçlamayı, hemen yanıt gerektiren soruları bastırmayı, serbest çağrışımlarda başarısız olmayı ve kim olduğumuz, nereye gittiğimiz konusuna takılıp kalmayı öğütler. Oysa nadiren de olsa, bize karşı herhangi bir suçlama veya tehdit olmadığı zamanlarda, belki gece geç saatlerde veya sabah erken saatlerde, bedenimiz ve tutkularımız sakinleştiğinde yüksek zihnimize girebilme ayrıcalığını yakalarız.

Nero bilimciler, bu alana neo-korteks diyor. Yani hayal gücü, empati ve tarafsızlığın merkezi. İşte bu zamanlarda kendi egolarımızı serbest bırakıp, daha az önyargılı ve daha çok evrensel bakış açısına sahip insanlar oluruz. Böyle zamanlarda zihin kendi çıkarlarının ve ihtiraslarının ötesine geçer.  Başkalarını hayal gücünün kapılarını daha çok aralayarak düşünmeye başlarız. Onlara eleştiriler yöneltmek yerine, davranışlarının ilkel zihinlerin baskısıyla ortaya çıktığını ve bize karşı herhangi bir kasıt içermediğini düşünürüz. Onların huysuzluklarının “kötü niyet” değil, sadece geçmişte aldıkları yaraların semptomları olduğunu görmeye başlarız…”

İnsan düşüncesi gerçeği belirler

Kuantum fiziğinin anahtar prensiplerinden biri, düşüncelerimizin realite belirlemesidir. 1900’lü yılların başında bunu “çifte yarık” deneyi adı verilen bir deneyle şüphe gölgesinin ötesinde kanıtladılar. Kuantum seviyede enerjinin (parçacıkların) davranışının belirleyici faktörünün gözlemenin farkındalığı olduğunu buldular.


Örneğin; aynı koşullar altındaki elektronlar bazen parçacıklar gibi davranırlar ve diğer zamanlarda dalgalar (formsuz enerji) gibi davranmaya dönerler, çünkü bu tamamen gözlemenin neler olacağı beklentisine bağlıdır. Gözlemenin gerçekleşeceğine inandığı şey her neyse, kuantum alanı bunu yapar. Düşüncelerimizin, duygularımızın, inançlarımızın ve niyetlerimizin enerji alanımıza etkisi, var oluşumuzun her anında içimizdeki ve etrafımızdaki kuantum realiteyi sürekli olarak bilgilendirir.

Kuantum dünyası, nasıl davranacağını bilmek için bir karar vermemizi bekler. Kuantum fizikçilerin kuantum dünyasını açıklamakta ve tanımlamakta yaşadıkları zorlukların nedeni budur. Bizler gerçekte, kelimenin tam anlamıyla, yaratım üstatlarıyız. Çünkü tüm olasılıkların alanından neyi tezahür edeceğimize ve forma sokacağımıza karar veririz ve bunu yapma gücümüz ve yeteneğimiz tamamıyla neye inandığımıza ve nasıl hissettiğimize dayanır.

bilinç seviyeleri bilincin 7 seviyesi

Bilincin seviyeleri

1- Uyku bilinci: Hiçbir şeyin farkında olamayan bilinç. Renkleri, kokuyu, sesleri ve bulunduğu ortamı anlayamaz. Ölü gibidir.

2- Rüya bilinci: Gerçeği gördüğü rüya olara algılayan bilinç. Kabus görürse tepki veren, mutluluk görürse sevinen, ruhu ve bedeni gördüklerine göre hal alan bilinç.

3- Uyanıklık bilinci: Beş duyu ile algıladıklarımızı var, diğerlerini ötede ve yok saydığımız bilinç halidir. Tüm gerçeği beş duyudan ibaret sayar.

4- Aşkın bilinç hali: Ruhsal çalışmalar ile geçilen bir bilinç düzeyidir. Reiki, meditasyon, enerji çalışmaları ile bu bilinç düzeyine geçilebilir.

5- Kozmik bilinç: Uyuyan yeteneklerin uyandırılıp rahatlıkla aktive edildiği bilinç halidir. Örnek verirsek, neredeyse hiç hastalanmaz ya da nadiren hastalanır. Kolay yaşlanmaz, yaşına göre hep genç kalır. Uzaktaki kişiyle çok güçlü bağları görmeden kurabilir. Beyin okuyabilir, sezgileri kuvvetlidir.

6- Evrensel bilinç: Empatinin yükselip, yaratıcılığın arttığı, herkese karşı duyulan sevgi, saygı, merhamet, şefkat gibi duyguların artışıyla maneviyatın artışı, sezgisel zekanın artışı.


7- Aydınlanmış bilinç: Bilincin dünyasal yaşamda ruhsal olarak geldiği son aşama. Evrendeki her şeyin görünmez ağlarla birbirine bağlı olduğunu yürekten hissetme hali. Başa gelen her şeyin hayır olduğuna inanılan teslimiyet hali. (Brain Pickings, kosulsuz-sevgi.com)

Parapsikoloji ve ruhsal yetilerimiz: 7 doğa üstü yetenek


Gizem Serra Sözen
2006 yılında tanıştığım Mevlana’nın Mesnevisi ile manevi yolculuğum başladı diyebilirim. Manevi değerleri her zaman maddi değerlerin önünde tutan bir anne ve babayla büyüdüğüm için maneviyata yakın bir genç olarak büyüdüm, bu yüzden kendimi hep şanslı gördüm. Çünkü hayattaki en yakın iki rol modelim hal ehli insanlardı. Şimdi cüz-i irademle öğrendiklerimin üstüne her gün bir yenisini daha ekleyerek burada sizlerle paylaşmayı diliyorum… Söz uçar, yazı kalır… Biz en iyisi her ay yazılarda buluşalım…