Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Kırılmaz bir yapı taşı, Türk ulusunun harcı, mayası, çimentosu. Ülke insanının bölünmez bütünlüğünün senedi. Neden Cumhuriyet coşku ile kutlanmalı? Neden inadına Cumhuriyet, inadına Atatürk?
İnadına Cumhuriyet inadına Atatürk!
Çocukluğumuzda okula ilk başladığımızda bize önce düz bir şekilde “I” yapmayı öğrettiler…
Ardından okumaya başladığımızda ilk söz “Ali ata bak” oldu…
Ve ardından akıllara mıh gibi kazılması gereken büyük şahsiyet, büyük lider, “Atatürk” oldu.
O’nu öğrendik…
Önce 1881’i, Selanik’i; sonra olmaması, yaşanmamasını istediğimiz 1938’i…
Öğrendik kara saat 09:05’i…
Sınıf olarak hep beraber tekrarladık: “Saat dokuzu beş geçe, Atam Dolmabahçe’de…” diye…
Sonra neşe ile kutlarız dedi öğretmenlerimiz ve saydılar teker teker 23 Nisan, 29 Ekim, 19 Mayıs, 30 Ağustos diye…
Babasını öğrendik Atam’ızın Ali Rıza diye; annesinin Zübeyde, kardeşinin Makbule Hanım olduğunu…
Çocukluğunda tarlalarına gelmemesi için kargaları nasıl kovaladığını dinledik öğretmenlerimizden…
Çanakkale Zaferi‘ni, Çanakkale’de nasıl üstün bir zafer kazandığını, oradaki mücadelesini öğrendik…
Seyit Onbaşı’nın 215 kg ağırlığındaki top mermisini bir çırpıda kaldırıp da düşman gemisini nasıl batırdığını dinledik!..
Bu savaşlarda at üstündekini duruşunu, yerde bir battaniye ile kar ile mücadelesini öğrendik…
İzmir’de Yunanlıları denize nasıl döktüğünü, Sakarya’da 22 gün 22 gece süren çetin mücadelesini anlattılar…
Topraklarımızı verdiğimiz Mondros Mütarekesi’nden Mudanya Mütarekesi‘ne nasıl gelindiğini; Türk topraklarını ipotek ettirdiğimiz Sevr’den, ülkenin tapusuna dönüşen Lozan‘ı dinledik…
İstanbul Hükümeti’ne rest çekip Havza’ya gidişini, Samsun’a çıkışını dinledik…
Amasya, Erzurum, Sivas Genelgeleri‘ni dinledik…
“Milletin geleceğini yine milletin azim ve kararı belirleyecektir!” diyerek bir kişinin sözünü değil, milletin iradesinin ön planda olması gerektiğini aklımıza belledik…
Yoklukları, yoksullukları anlattılar; savaşlarda, bir öğünün bazen bir kuru ekmek olduğunu, bazen de yanına üzüm hoşafı verildiğini öğrendik; bazen ise aç kaldıklarını!..
Kuvayi Milliye ruhunu, onların kahramanlıklarını öğretmenlerimizin ağzından duyduk…
Kurtuluş Savaşı kahramanları olan “Kara Fatma” olarak bildiğimiz Fatma Seher Erden’i anlattılar…
Kurtuluş Savaşı sırasında saçını kazıtıp erkek kılığına girerek savaşa katılan Kastamonulu Halime Çavuş‘u anlattılar…
Tek adam diktatörlüğünü elinin tersi ile itip halk iradesini güçlendirmek istediğini öğrendik…
Öğretmenlerimizden yine Büyük Önderimiz Atatürk’ün silah arkadaşlarını dinledik. İsmet İnönü’yü, Mareşal Fevzi Çakmak’ı, Kazım Karabekir’i, Rauf Orbay’ı ve adını sayamayacağımız nice isimleri…
Birileri, bugün kabul etmese de o günün şartlarında, o günün teknolojisinde yurdun dört bir yanını nasıl demir ağlarla ördüklerini öğrendik…
Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Marşı’nı ilk onlardan dinledik, onlarla söyledik…
29 Ekim diyerek Cumhuriyeti onlarla kutladık…
Bugün kutlanmak istenmemesine inat biz; “İnadına Cumhuriyet inadına Atatürk!” diyoruz…