Kemik erimesi olarak da bilinen osteoporoz, dünyada en yaygın görülen iskelet sistemi hastalığı. Kırıklar oluşuncaya kadar belirgin bir ağrıya neden olmadığı için sinsi ilerleyen hastalık, bilinenin aksine sadece kadınları değil, erkekleri de tehdit ediyor.
Bugün dünyada 50 yaş üzeri her 5 erkekten 1’i osteoporozdan etkilenirken, 2050 yılında erkeklerde bu hastalığa bağlı kalça kırığı riskinde % 310’luk bir artış bekleniyor.
İnsan ömrünün uzamasına bağlı olarak yaşlı nüfusun artışı osteoporoz hastalığına yakalananların da sayısını hızla yükseltiyor. Bugün dünya genelinde 200 milyon osteoporoz hastası, kemik kaybına bağlı kırık tehdidiyle karşı karşıya.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilşad Sindel, bilinenin aksine erkeklerin de kemik erimesi hastalığına yakalandıklarını hatta erkeklerde bu hastalığa bağlı kırık riskinin prostat kanseri riskinden daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. 50 yaş üzeri her 5 erkekten 1’inin osteoporozdan etkilendiğini belirten Sindel, “Osteoporoza bağlı kırıklar, 65 yaş altındaki her 5 kadına karşılık 1 erkekte, 65 yaş üstünde ise 2 kadına karşılık 1 erkekte görülüyor” diyor. Sindel, 2050 yılında erkeklerde osteoporoza bağlı kalça kırığı riskinde % 310, kadınlarda ise % 240 oranında artış beklendiğini de kaydediyor.
Osteoporoza bağlı kırıkların çoğu düşme sonucu oluşuyor
Prof. Dr. Dilşad Sindel, kadınlarda kemik kaybının menopoz sonrası hızlandığını, erkeklerde ise 50’li yaşlarda başladığını söylüyor. Menopozun tüm kadınlar için geçerli olmasına karşın erkeklerin sadece %20-35’inde yaşlanmaya bağlı androjen eksikliği tablosu geliştiğini belirten Sindel, osteoporozun cinsiyetler arasında görülme farklılığını ise şöyle anlatıyor:
“kemik erimesi, kadınlarda daha çok görülmekle birlikte ileri yaşlarda erkeklerde de sık karşılaşılan bir hastalık. Östrojen, testosterona göre kemik mineral yoğunluğu ile daha güçlü ilişki içinde. Erkek osteoporozunda aşırı alkol alımı, kortizon kullanımı, hormon eksikliği gibi ikincil nedenler daha sık görülür. Erkeklerde hastalık konusunda yeterli farkındalığın sağlanmamış olması tedaviye uyumu ve başarısını da doğal olarak engelliyor.”
İlerleyen yaşla birlikte osteoporozun görülme sıklığının ve buna bağlı düşmelerin arttığına da değinen Sindel, “65 yaş üzeri her üç kişiden biri düşerken, osteoporoza bağlı kırıklarının %90’ı da düşmeler sonucu oluşur. Osteoporoza bağlı üst kol kırıklarının %75’i, el bileği kırıklarının %95’i ve omurga kırıklarının ise %25’i düşmeler sonucu ortaya çıkar. Düşmelerin yaklaşık yarısı evde gerçekleşir, bunların da çoğunluğu banyoda ve merdivende meydana gelir” diyor.
Kalça kırığı ölüme yol açıyor
Prof. Dr. Dilşad Sindel, osteoporoza bağlı kırıkların sıklıkla omurga, kaburga, kalça ve el bileğinde meydana geldiğini belirtirken, omurga kırıklarına bağlı olarak kamburluk, sırt ağrısı, solunum problemleri ve günlük aktivitelerde kısıtlanma yaşandığını dile getiriyor. En ciddi osteoporotik kırığın kalçada olduğunu vurgulayan Sindel, bu konuda şunları söylüyor:
“Dünya nüfusunun yaşlanmasıyla osteoporoza bağlı kalça kırıklarının sıklığında da büyük oranda artış yaşanıyor. Kalça kırıkları sonrası ilk yıl içinde yaklaşık %10-20 oranında ölüm görülüyor, hayatta kalanların ise %30’unda kalıcı sakatlık ortaya çıkıyor. El bileği kırıkları ise genel olarak daha az işlev kaybına yol açmakla birlikte, günlük yaşam aktivitelerini kalça veya vertebra kırıklarıyla aynı ölçüde olumsuz etkiliyor.”
Türkiye’de 50 yaş üzerindeki 4 kişiden biri osteoporoz
Yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye’de 50 yaş ve üzerindeki bireylerin %50’sinde düşük kemik yoğunluğu (osteopeni), %25’inde ise osteoporoz görüldüğünü aktaran Sindel, “Ülkemizde 50 yaşında yaşam boyu kalça kırığı geçirme olasılığı kadınlarda %14.6 ve erkeklerde ise %3.5’dur. Türkiye’de kentleşme ile birlikte artan yaşlı nüfusta, gelecekte kalça kırıkları giderek artan bir problem olmaya devam edecektir” diyor.
Kemik kaybı 40’lı yaşlarda başlıyor
Kemik kaybının genellikle 40’lı yaşlardan sonra başladığını ve kaybedilen kemikler kadar yerine yenisi konamadığını söyleyen Prof. Dr. Dilşad Sindel, hem kemik oluşumunda hem de kemik erimesi gelişiminde genetik faktörlerin önemine de değiniyor. Doruk Kemik Kütlesi (DKK)nin normal büyümenin sonucunda elde edilen ve kemik kaybı başlamadan önce kişinin sahip olduğu en yüksek kemik kütlesini ifade ettiğini belirten Sindel, DKK’ya erişme yaşının en erken 17-18, en geç ise 35 olduğunu söylüyor. Çocukluktan itibaren DKK‘nın artırılmaya çalışılmasını ve bu amaçla kalsiyum ve D vitamini alımı yanında dengeli beslenmeye ve hormon yetersizliklerinin erken dönemde tanımlanmasının önemli olduğunu kaydediyor.
Kemik erimesi Osteporoz nedenleri nelerdir?
Kemik erimesinin birçok nedeni vardır. Bunlar:
- Yaşlanma (özellikle 50’li yaşlardan sonra)
- Zayıf yapılı olma
- Fiziksel aktivite eksikliği
- Sigara
- Aşırı alkol ve kafein tüketimi
- Kalsiyum eksikliği ve düşük kalsiyum içerikli beslenme alışkanlığı
- D vitamini eksikliği
- Kortikosteroidler, tiroit ilaçları ve epilepsi ilaçları gibi bazı ilaçların uzun süreli kullanımı
- Kadınlarda östrojen eksikliği veya azalması
- Cushing sendromu ve tirotoksikoz gibi endokrin hastalıkları
- romatoid artritler gibi bazı romatizma hastalıkları
- multipl miyelom gibi kan hastalıkları gibi bazı medikal durumlar
Kemik erimesi belirtileri neler?
Genellikle herhangi bir kemik kırılıncaya kadar hiçbir belirti görülmez. Bu nedenle çoğu zaman sessiz hastalık olarak adlandırılır.Kol bileklerinin, kalçaların, bel kemiğinin, leğen kemiğinin ve üst kolun kırılması en çok görülen kemik erimesi vakalarıdır. Kırılmalar çok ağrılı olabilir. Sakatlığa neden olabilir.
Kemik erimesinin diğer belirtileri:
- Sırt ağrısı (omurgadaki bir çatlamaya veya kırılmaya bağlı)
- Zamanla boyun kısalması
- Kambur oluşumu
- Vücut duruşunda bozulma
- Kademeli kilo kaybı (baskı almış omurga kemiklerinden dolayı)
Kemik erimesi nasıl tedavi edilir?
Kemik erimesinin tedavisi kemik yoğunluğu taramalarına, yaşa, cinsiyete, tıbbi geçmişe ve hastalığın şiddetine bağlıdır. Tedavi genelde hayat tarzında değişiklikleri, ve kemik yoğunluğunu artırmaya ve kemik kırılmalarının riskini azaltmaya yönelik ilaç tedavilerini içerir.
Hayat Tarzında Değişiklikler
Egzersiz
Mümkünse, düzenli kilo konrolü sağlayan egzersizler (yürüme, koşma vb) kemik kaybını azalttığı ve yeni kemik oluşumunu sağladığı için devam ettirilmelidir. Doktorlar bunu sağlayabilmek için genelde en azından 3 haftalık periyotlarla 30 dakikalık egzersizler tavsiye eder. Herhangi bir egzersize başlamadan önce bir doktora başvurmak ve önerilen egzersizin güvenli olduğundan emin olmak gerekir.
Beslenme
Vücut kendi kalsiyumunu üretemediği için yüksek kalsiyumlu bir beslenme alışkanlığı gereklidir ve bu kemik kaybının hızını azaltır. D vitamini de kalsiyumun emilimini sağladığı için oldukça önemlidir. Kalsiyum ve zengin D vitamini içeren yemeklerden oluşan bir beslenme kemiklerin ihtiyaç duyduğu kalsiyumu sağlaması için oldukça önemlidir.
Kalsiyum bakımından zengin yiyecekler; yeşil sebzeler, fasulye, baklagiller, balık (özellikle sardalya ve somon), soya ürünleri, tahıl ve fındık, ceviz gibi sert kabuklu çerezler tüketilmelidir. Günlük en az 1000 mg kalsiyum tüketilmelidir. D vitamini bakımından zengin sardalya ve ton balığı ile yumurta ve karaciğer de tüketilmelidir.
Sigara, alkol ve kafein
Sigara içenler sigarayı bırakmalıdır. Alkol ve kafein alımı (çay, kahve ve kola vb) da sınırlandırılmalıdır.
Kırılma Riskini Azaltmak
Kemik erimesini ve kırılma riskini azaltmak için harekete ve günlük aktivitelere önem verilmelidir. Bu, ayakta durma güçlüğü yaşanıyorsa yardımlar, düşmelere neden olabilecek eşyaların kaldırılması ve banyo ve lavabo gibi yerlerde kaymayan hasırlar kullanmak gibi önlemleri içerebilir. Özellikle yaşlılarda kalça gibi Vücudun kırılmaya hassas bölgelerinde yumuşak pedler kullanmak önemlidir.
Yeterli Güneş Işığı Almak
Düzenli fakat orta derecede güneş ışığına maruz kalmak vücutta D vitamini üretilmesine yardımcı olur. Fakat aşırı güneş ışığı başka zararlar verebilir.
İlaçlar
Kalsiyum
Besinlerden kalsiyum alımı yetersizse vücuttaki kalsiyum miktarını artırmak için kalsiyum katkıları kullanılabilir. Günlük 1000 mg doz yeterlidir.
D vitamini
Kemiklere kalsiyum emilimi için D vitamini çok önemli olduğu için çeşitli D vitamini sağlayıcı ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçlardan bazıları doktor tavsiyesiyle D vitamini takviyesi için alınabilir.
Bifosfonatlar
Bu hormonsuz ilaçlar kemik yoğunluğunu artırıp kemik kaybı oranını azaltabilir. Bu ilaçların kırılma oranlarını azaltmada oldukça etkili olduğu görülmüştür. Bu ilaçlar genelde kalsiyum takviyeleriyle beraber bir döngü halinde alınır. Bu ilaçların yan etkileri ise bulantı ve hazımsızlıktır. Bu nedenle bazı insanlarda doktor limitler koyabilir.
Hormon Değiştirme Terapisi (HRT)
Kemik erimesi görülen bazı kadınlarda östrojen içeren hormon değiştirme terapisi önerilebilir. HRT kaemik kaybını azaltmakta ve kemik yoğunluğunu artırmaktadır. HRT’nin kemik erimesi tedavisinde faydalarının yanında son dönemdeki çalışmalarda uzun süreli HRT kullanımının bazı riskler doğurduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle hasta için doktor tavsiyesi ve bu terapinin uygunluğunun araştırılması çok önemlidir.
Selektif Östrojen Reseptör Modülatörü (SERM)
Bu tür ilaçlar kanser tedavisinde kullanıldığı gibi kemik erimesini engellemede de kullanılmaktadır. Bu ilaçlar bel kemiğindeki kırılmaları azaltmada çok etkilidir ve östrojenin kemikler üzerindeki etkisini taklit ederek etkilerini göstermektedirler. Bu nedenle menopoz sonrası kadınlarda azalan kemik yoğunluğunu gidermede bu ilaçlar sıklıkla uygulanmaktadır. Bazı SERM ilaçları ise yan etkilerinden dolayı sınırlandırılmıştır.
Cerrahi Tedavi
Kırılmalar kemik erimesinin en temel sonuçlarıdır. Birçok kişi ameliyata başvurmadan iyileşmeyi tercih eder. Bazen bir kırılma cerrahi müdahale gerektirebilecek kadar şiddetli olabilmektedir.
Kalça kırıkları kemik erimesi olan yaşlı insanlarda çok yaygındır. Çoğu durumda kalça eklemini değiştirici ameliyatlar gerekmektedir. Kemik erimelerinin yanında göğüs kanseri de kalça kırılmalarına neden olabilmektedir.
Osteoporozdan korunma anne karnında başlamalı
Bebeğin anne karnındaki beslenmesinin de kemik sağlığını yakından etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Dilşad Sindel, ebeveynlere ise şu önerilerde bulunuyor:
“Rafine gıdaların tüketiminden, fast-food tarzı beslenmeden, fosforik asit içeriği yüksek gazlı içeceklerden çocukluk çağından itibaren kaçınılması gerekiyor. Çocukların uzun saatler bilgisayar karşısında zaman geçirmeleri yerine basketbol, voleybol, ip atlamak, zıplamak ve dans etmek gibi kemik yoğunluğunu artırıcı fiziksel aktivite ve egzersizleri yapması teşvik edilmeli.”
Tedavi ile kırık riski azalıyor
Osteoporozun önlenebilen ve tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Dilşad Sindel, “Genel olarak, medikal tedavi ile kırık riski %30-70 arasında azalmaktadır. Medikal tedavide kullanılan ilaçların omurga ve omurga dışı bölgelerdeki etkinlikleri arasındaki farklılıklar, uygulama şekilleri ve hastanın tedaviye uyumu gibi özellikler göz önünde bulundurulmalı” diyor.
Osteoporoz tedavisinin uzun süreli olduğunu vurgulayan Sindel, ilaçtan beklenen yararın sağlanabilmesi için hekim tarafından önerildiği şekilde ve sürede alınmasını söylüyor. Prof. Dr. Dilşad Sindel, ayrıca yeterli kalsiyum ve D vitaminin alınması, güneş ışığından yararlanılması, düzenli egzersiz ve fiziksel aktiviteler ile birlikte düşmelerden korunulmasını da tavsiye ediyor.
Kimler risk grubunda?
- Ufak tefek ve ince vücutlu olanlar
- Ailede osteoporoz öyküsü olanlar
- Erken menepoza girenler
- Yaşlılar
- Beyaz ya da Asya ırkından olanlar
- Düzensiz regl olanlar
- Hareketsiz yaşam sürenler
- Uzun süreli kortizon kullananlar
- Tiroid hormonu çok çalışanlar
- Sigara içenler
- Aşırı miktarda alkol, kafein ve tuz tüketenler,
- Protein ağırlıklı beslenenler
Menopoz döneminde yanlış diyet kemik erimesini artırıyor
Kemik sağlığını korumak neden önemli?